zuxxi.com//sinema|geyiks

jixus

Diş Macunları

Diş macununu ortadan kullananlara gıcık olan tipler vardır. Nedenini hiç çözememişidir. Bence günün birinde kıl adamın teki bu ortadan sıkma mevzuna takmış. Diğerleri de beğenmiş bu takıntıyı, yakıştırmış kendine ve "Diş Macununu göbeğinden sıkanlara uyuz olurum" diyip çıkmış işin içinden. Bırak kardeşim nerden sıkarsa sıksın, alt tarafı diş macunu yani.

Paket Lastikleri

Annem paket lastiklerini mutfak kaloriferinin vanasına (o dönen zamzingo işte) takardı. Orda yüzlerce paket lastiği olurdu. Bu yüzden günün birinde lazım olacak da bulamayacağız diye hiç tasalanmazdım. Hakikaten günün birinde lazım oldu. Koştum mutfağa, bi tane çektim. Tam takıcam lastiği, pırt koptu. Sorun değil daha bunlardan çok var. Bi tane daha pırt koptu. Bi tane daha pırt koptu. Kaloriferin sıcağından bitap düşmüş meğer lastikler. Bi boka yaramadı ordaki yüzlerce lastik. Ama yine de annem lastikleri oraya asıyo. Niye?

Hayat Ağacı

Esas karakteri pas geçmişsiniz yahu. Siyah bir fettan kadın vardı. Martin denen iğrenç bir adamla evliydi de Adam'ı ayartmıştı. Sonra çocuğun başına bi ton bela açmıştı. Ne gıcık kadındı. Yüzündeki her bir kas ayrı oynardı. İğrenç tırnaklarıyla boyna ellerini savura savura konuşurdu. Cılızdan bi şeydi, gözler de felfecre... Adını çıkaramadım şindi.

Saklambaç

Ebe olan kişinin kaça kadar sayacağını belirlemek için çok abes bir yöntem kullanırdık. İki elini badana yaparcasına ebenin sırtına sürmeye başlarsın ve şuna benzer bi şeyler dersin: "Öğretmen tahtayı sildi vs. vs. noktayı koydu." Burda noktayı koydu dediğin anda seçtiğin bir parmağı ebenin sırtına batırırsın. ( Buradaki önemli ayrıntı da "noktayı koydu"nun koydusunu "Kooooooydu." şeklinde uzatmaktır. Heycan katar.) Neyse sonra ebe döner on parmağının içinden hangisini sırtına bandırdığını tahmin etmeye çalışır. Her parmak 10'a tekabül eder ve ebe yanlış parmağı seçtikçe saklanma süresi uzar. Ebe ilk seferde bilecek kadar ballıysa hiç keyifli olmaz. Bikiçdöbetıdikizdokun şeklinde bi çırpıda ona kadar sayar biz etrafta deli danalar gibi koşuştururken o gayet sakin Ali sobe! Sencan sobe! Memo sobe! diye bizi sıraya dizer.

Araba Kullanma

Küçükken yolculuklarda babamın yani şoförün sağ omzundan, annemin yani co-pilotun sol omzundan kafamı uzattığım gibi yolu takip ederdim... Şimdi araba kullanan bir şahıs olarak babamın sabrını takdir etmeden geçemiyorum...

Defter

Eskiden (gerçi hala vardır kimilerinde) defterlerin sol tarafında boydan boya kırmızı bir çizgi olurdu. Bu çizgi "yazmaya burdan başlayacaksın, hepsi aynı hizada olacak" demek idi. Fakat mühim olan bu kırmızı çizgiye kadar olan boş bölümü süsleme sanatı idi. Birer satır boşluk bırakarak, her satıra üç dikey çizgi çizerdin. Sonra birinci çizgiyle, iki satır aşağıdaki ikinci çizgiyi, ikincisiyle üçüncüsünü bitleştirirdin. Nasıl olursa olur, o çizgiler kıvrılan boru tadında bir görünüm kazanırdı... Çok sevimsizdi ama.

Gülme Krizine Girenler

Kimileri gülme krizine girdiğinde horlamaya başlar. Nefes alma girişimi “hıronk” sesiyle sonuçlanınca bunu da komik bularak daha fazla gülmeye başlar ve karşısındaki insan bu kısır döngü sonsuza kadar sürecek zanneder.

Ondan Sonra'cılar

Ya bunlardan biri benim işte allah kahretsin. Bi şey anlatıcam "Ondan Sonra" demekten anlatamıyorum ki anasını. Hem de "Oooondan Sooonra" şeklinde. "O"yu niye uzatırım, neden iki kelimeden sonra kullanırım bu iki gereksiz kelimeyi? Sonuçta zaten belli bir kronoloji ile anlatmıyor muyum hikayemi?

Orkid

Çocuk bezi reklamlarında test yaparkene ıslancak mı ıslanmayacak mı diye cıbıl popolu çocukları oturturlar ya bezlerin üstüne, aynı yöntemi orkid reklamı için ne vakit kullanacaklar diye merak eder dururum.

Bir Kelime Bir İşlem

Program hala devam ediyor arkadaşlar, daha bir kaç gün evvel izledim. Artık, nezaketten ha kırıldı ha kırılacak diye insanı geren gençten bir delikanlı sunuyor programı. Fakat değişen başka hiç birşey yok. O iki bilirkişi hala tavırlarını bozmadan devam ediyor göreve, hala kazanana üç kuruş para veriliyor. Teselli ödülü ise en iyi dostumuz; beş harfli; bi de yazılışını görelim: "kitap"

Sağ-sol Anlaşmazlığı

Böyle durumlarda kendimi basket oynarken alan savunması yaparmış gibi hissederim.

Sigarası Ağzından Düşmeyenler

Bu adamlar iki elleri kanda olsa bile sigara sevdasından vazgeçemezler. Ne iş yaparlarsa yapsınlar devamlı sallanır o sigara dudağın sağ köşesinde. Deprem sonrası kurtarma çalışmalarında bol bol rastladık onlara.
  • Paylaşılamayan Tutkular - Hilary and Jackie

    İnanasım gelmedi

    Şu mis gibin film hakkında adam gibi yorum yapmak varken bi kaç eleman burda birbirine laf koymaya çalışıyo. Hadi iyi bi de bunla kalsa ,adam gıcıklık olsun diye güzelim filme 1 puan veriyor. Nutkum tutuldu, sinirlerim gerildi. Film şahane , müzik harika, Emily fecii.Bundan iyisi şamda kayısı diye düşünüyorum, bunun yanında çok konuştuğumu da düşünüyorum ve gidiyorum.
    Puan: 9
  • Asit Evi - The Acid House

    Tanrı olayı bitirmiş...

    İlk öykü kendini aşmış, bitirmiş diğerleri onun yanında çok sönük kalıyor. Sadece birinci öyküden mis gibi uzun bir film çıkarılabilirmiş bence , fakat ne yapalım böyle uygun görmüşler. Görülesi bir film derim, sadece Tanrı dialogları için olsa bile..
    Puan: 6
  • Gerçek Öpücük - Never Been Kissed

    Nerde beleş oraya yerleş

    Film sıradan bir gençlik filmiydi ama önemli olan sinemadaki ortamdı. Bence nefis bir hava vardı. Ne de olsa zuxxiciler...
    Puan: 5
  • Matrix - The Matrix

    Yettim, yettim!

    Geldim işte sonunda... Bu saatten sonra ne denir bilmem ki, filmi izlediğimden bu yana takıldım bi kere, kendimi kaybediyorum. Bereket sevgili abim zuxxi yakınlarda da çekip alıyor beni. Şahane diyorum ve şunu da ekliyorum belki ben şu anda bu yazıyı yazmıyorum ve sizlerde okumuyorsunuz :)
    Puan: 7
  • Amerikan Pastası - American Pie

    Erkek- Kız farketmez...

    Film kesinlikle erkeklere yönelik bir film değil. Bir bayan olarak tiksinecek hiç bir şey bulmadığım gibi yarılacak bir çok şey buldum. Bütün konu gerçekçi, kız-erkek hepimizin gayet iyi bildiği lise geyiklerinden oluşuyordu. Bu yüzden çıtkırıldım kız ayaklarından kurtulup, filmin keyfini çıkarmak gerek. Güldüm, eğlendim, sevindim...
    Puan: 7
  • Amerikan Güzeli - American Beauty

    Büyülendim, büyülendim

    Hakikaten abartmıyorum, sinemadan çıktığımda ağzımdan çıkan ilk laf "Büyülenmiş gibiyim" oldu. Ağzına kadar dolu bir 10 verip, yerime oturuyorum.
    Puan: 10
  • Jeanne D'Arc - The Messenger - The Story of Joan of Arc

    Bezik, ezik,büzük

    Besson dedik,Milla dedik bağrımıza bastık noolldu şimdi yani? Besson amcama teessüflerimi sunar, Milla'yı her ne kadar taş bir hatun olsa ve gözümüzden ırak olmasını dilemesekte, sinemadan vaz geçmesini önermek isterim. Yalnız son anda olaya giren vicdan durumuna söyleyecek bir şey yok! En azından ordan kurtardı.
    Puan: 6
  • Tatlı Sürpriz - The Next Best Thing

    john ross II 'ye son cevap....

    Kardeş yahu.. Sana içtenlikle neden yazını sildiğimi açıkladım. Sana karşı bir kastım, sinir olma durumum filan söz konusu değil. Ama bak yine aynı şeyi yapmışsın. Şimdi sen bu filmi izledin mi, izlemedin mi? Film hakkında tek bir yorum olmadığı gibi yine başka bir film hakkında (vizyona bile girmemiş) yorum yazmışsın. Tamam silmedim sacede ibreti alem olsun diye. Son kez açıklıyorum.. RTUK çalışmaz burda ancak 'Baştan sona büyük harfle yazılmış yorumlar, filmi izlemeden yapılan yorumlar ve kritik filmlerin sonunu açıklayan yorumlar silinir.' Gönlünden ne geçiyorsa onu yaz...
    Puan: 5
  • Teslimiyet - Besieged

    Hay Allah !

    Bertolucci sevdası, fragman ve müziğinin çekiciliğine kapılıp büyük umutlar ilen gittiydim filme. Gel gör ki nefis hayal kırıklığı oldu. Thandie Newton denen hatunu Beloved diye bi filmde izlemiştim harbi yarıyordu ama bu filmde ultra başarısız. Güzelliği ayrı tabii. Mr. Kinsky tiplemesi ve oyunculuğu iyiydi bence. Hikaye çok sahte geldi, anlatım da pek bir tat vermedi. Afrika müzikleri, olayın geçtiği tarihi, enfes bina ve kadının nasıl olupta bu kadar güzel olabildiği filmin seyredilebilitesini arttırabilir belkim. Budur nacizane görüşüm.
    Puan: 6
  • Annem Hakkındaki Her Şey - Todo sobre mi madre

    Ne Güzeeeel!

    Mest edici, o kadar gerçek ki... Hakikaten bir çok konuyu aynı anda çok nefis işlemiş ve anlatmak istediği her şeyi çok yalın fakat çok yerinde anlatmış. Kadınlara ve kadın hissedenlere itaf edilmiş bir film olsa da filmi yaşamak için kadın olmak gerekmiyor bence, insan olmak yeter. Sana insanı anlatıyor, hemde çok hassas bir bakış açısıyla; anne bakışıyla. Lola karakteri dışında ki bütün karakterlerin oyunculuğu acayip iyiydi, özellikle Manuela. Ben pek keyifli izledim, pek keyifli terkettim sinemayı ve pek keyifli vardım evime.
    Puan: 8
  • Sensiz Olmaz - High Fidelity

    Nefis Keyifli

    Film çıkışlarında klasiktir, yanındaki arkadaşınla hemen kritik yaparsın ya. Heh işte bu filmde ben kendi adıma hiç böyle bir ihtiyaç hissetmedim. Arkadaşım da hissetmemiş olacak ki o da tek kelime etmedi. Gerek de yoktu zaten. Acayip doğal bir filmdi. John Cusack her zamanki gibi bayaa iyiydi, Laura tiplemesi feci karakterliydi fakat Jack Black gerçekten muhteşem başarızdı bana kalırsa. Ben beğenmeden edemedim.
    Puan: 8
  • Vay Anam Vay - Big Momma's House

    Suadiye Olarak Biz de Beceremedik

    Suadiye'de coşmaya hazır bir kaç ayrı grup mevcuttu fakat film pek müsade etmedi gürültü yapmaya. Çeşitli yerlerde çekingen alkışlar koptu. Klise korusuyla birlikte kısmen tempo tutuldu, adettendir diye konulan mutlu son sahnesinde alkışladık, ıslıkçaldık vs. vs. Yine de sıcak ve rahat bir ortamdı ama film çok kötüydü ya..
    Puan: 2
  • Seramoni - La Cérémonie

    Annem Biraz Sıkıldı Ama...

    Ağır tempolu bir film olduğu için aney biraz sıkıldı. Ama azimli kadındır, bırakmadı filmi. Sonunda kendini sapıtan senaryoyu görme fırsatına erişti. Zaten filmi izlerken senaryonun ve anlatılmaya çalışılan yaşamın ağır verilmesi gerektiğini düşünmüş idim. Başroldeki iki bayanın, özellikle evin hizmetçisinin oyunculuğunu da pek beğendiydim. Kısacası beğendim ben bu filmi. Harbi değişik...
    Puan: 7
  • Sırlar Oteli - The Million Dollar Hotel

    Kanım Kaynadı Benim Bu Filme!

    Kaçırıcam filmi, izleyemiycem diye ödüm kopuyordu ki sonunda başardım. Zaten baya iyi bir filmle karşılaşacağımı biliyordum. Genelde bu psikoloji ile girdiğiniz filmler sizi hayal kırıklığına uğratır. Ama şayet uğratmassa gerçekten iyi bir filmdir bence. Neyse ilk yarıda evet uzun dialoglar var bir çok kişi sıkıldı ama çok doğal değilmiydi? Yani bence öyle olması gerekiyordu. Çok hoş göndermeler, detaylar vardı konuşmaların arasından sıyrılan. Neyse ara olduğunda yanımdaki arkadaş biraz sıkıldığını itiraf etti ama ne vardı biliyor musunuz? Havada kalan ilk yarı aslında ikinci yarıya bi davetiyeydi. Yani nasıl ve neden olduğunun ayrımına varmasanızda ikinci yarıda çok fazlasının geleceğini bi şekilde biliyorsunuz. Yani arada sigaramı tüttürürkene, bunu farkedip yönetmende işte olması gereken bu herhal diye düşündüm. Mel Gibson’ın karakteri başlarda filme hiç oturmamış diye düşünmüştüm. Film bittiğinde öyle güzel oturdu ki utandım. Tom’un oyunculuğunu çok beğendim, Jovovich’i de ilk kez iyi oynarken izledim. Bence çok zeki bir senaryoydu. Müziklerde çok şahaneydi. Yani şu yazıyı yazarken bir kat daha sevdim filmi ya... Ben ciddi ciddi çok beğenmişim bu filmi. Bir daha izleyeyim...
    Puan: 8
  • Bilinmeyen Kod - Code inconnu

    Çok Şahane Olmuş. Ellerine Sağlık!

    Yahu film vizyona gireli bir hafta oldu bir allahın kulu yorum etmemiş film hakkında. Ben bu filmin yönetmenini duyduğumda zati şöyle bir irkildiydim. Funny Games diye bir filmi vardır bu amcanın ki ağızlara layık. Bu adam psikoloji ve felsefeyi bitirip kendini bu işlere verdiği için fevkalade bir gözlemci. Üstüne bir de Binoche abla olunca görülmezse ayıp. Neyse, film acayip başarılı bence. Bütün sahneler tek plan. Gerçek yaşamda sürekli gözümüzün önünde olan fakat dikkat etmediğimiz daha doğrusu dikkate değer bulmadığımız ayrıntıları aynen çekmiş, koymuş önümüze. Felaket doğal olmuş. Binoche’un iyi oyuncu olduğunu bilirdik ama bu filmde inanılmayacak kadar iyi. Kadının vermek istediği her şeyi aynen alıyosunuz. Kadın gülüyosa sizde tebessüm etmeye başlıyorsunuz. Çok iyiydi... Özellikle ütü yaptığı bir sahne vardı, yani o kadar olur. Diycek çok şey varmış aslında ama meydanı boş bulup, kıllık yapmayayım şimdi. Puanımı verdiğim gibi kaçayım...
    Puan: 8
  • Karanlıkta Dans - Dancer in the Dark

    Of... ki ne Of!

    Film hakkında tek kelime etmek istemiyorum. Sadece şunu anlatmak istiyorum: Sinemadan çıktım zaten sinemanın yarısı ben dahil salya sümük. Duygusal olmanın suç sayıldığı bir zamanda bu kadar ağlayan insan ile karşılaşmak beni şaşırttı doğrusu ama buna ancak şimdi şaşırabiliyorum. Eve doğru yürür iken magandanın teki bana laf atmaktan vaz geçti inanabiliyor musunuz? Halimi görüp acıdı bana... Yanındaki arkadaşına dönüp “La bu alıyo la” bile dedi yani.. Ev arkadaşım heyecanla film hakkında yorum yapmamı bekledi. I ıh.. ses yok. - Film çok mu güzeldi? - Azıma mıçtı...
    Puan: 8
  • John Malkovich Olmak - Being John Malkovich

    Feci Keyifli

    Film hakkında sadece şunu söyleyebilirim; film çok komik ama -iki kez izleme şansı geçti elime bu filmi- her ikisinde de ne kahkaha krizlerine girdim, ne de koptum. Bir kaç defa tebessüm etmişimdir topu topu... Ama film çok komik. Enteresan. Şiddetle tavsiye eder, huzurlarınızdan esenlikle ayrılırım...
    Puan: 8
  • Sessizliğin Ötesinde - Jenseits der Stille

    Bilmem ki Hala Aynı mı?

    3 sene evvel filandı sanırım festivalde seyrettiydim bu filmi ve pek beğendiydim. Kısa bir süre sonra tekrar izleme şansı geçti elime ve yine beğendim. Fakat 3 senede neler değişti, neler baki kaldı bilinmez ki... Hala bir sürü sahne canlanıyor gözümde. Bakalım yine aynı etkiyi yaratacak mı? 3 sene önceki benim
    Puan: 8
  • Çikolata - Chocolat

    Benim Canım Baklava Yemek İstedi

    Şirin ve keyifli bir film ama bölük börçük olmuş. Bi sürü şey yarım kalmış gibi. Kitaptan uyarlanınca böyle oluyor galiba; koca kitabı 1,5 saat içinde anlatmaya kalkınca herşeyin ucundan acık vermek durumunda kalıyorlar. Tatsız oluyor. Yine de sevimli.
    Puan: 7
  • Billy Elliot - Billy Elliot

    Yine Hayal Kırıklığı

    Pek bi hevesle gittim filme ama caanım konusuna kapılıp şeker gibi güçlü bir film beklerken, Hollywood ağzına yaraşır bir anlatımla karşılaştım. Çocuk oyuncular dışında oyunculuk ne kadar rezaletti öyle. Hele babanın oyunculuğu üstüne iki beden büyük gelmiş gibiydi. Julie Walters da keşke iki rekat dans çalışsa imiş. Kütük gibi bir bale öğretmeni... Niye bu kadar sinirlendim ki şimdi dupdururken? Umduğumu bulamadığım için herhal. Neyse misafir umduğunu değil bulduğunu zaten...
    Puan: 6
  • Kaplan ve Ejderha - Wo hu zang long

    Ne Ööle Ne Bööle....

    İnsanların uçması, suların üstünde yürümesi filan hiç canımı sıkmadı benim. Bunun masal tadında bir proje olduğu düşünülürse herşey kabuledilebilir bence. Lakin bitmek tükenmek bilmeyen kovalamaca sahneleri biraz baydı. Kız her kurtulduğunda ehh yine mi uçuşacak bunlar diyor insan. Hiç sıkılmadan keyifle izledim ve Ang Lee'nin filmi çekerken ne kadar eğlenmiş olduğunu düşündüm. Eskiden beri istermiş çünkü insanları ağaçların üzerinde filan dövüştürmeyi. Ne adamlar uçuşuyor diye filmi Malkoçoğlu filmleriyle kıyaslarım, ne de sinema zaaamiasının şişirmelerine kulak asarım. Ağız tadıyla izlerim, puanımı veririm...
    Puan: 7
  • Aşk Engel Tanımaz - Notting Hill

    asdsdf

    sfgdsg
    Puan: 5
  • Paramparça Aşklar Köpekler - Amores Perros

    Ne Alaka Ki!

    İki konuya ne alaka demek istiyorum. Birincisi filmin Pulp Fiction ile kıyaslanması daha doğrusu benzetilmesi. Ne ilgisi var yahu. Atlamalı kurgu kullanan her yönetmene Tarantino özentisi sıfatını yakıştıracaksak yuh olsun yani bize. Adamın bambaşka bir amacı ve kendine özgü bir tarzı var bi defa. Yani bu gün gibi ortada. İkinci ne alaka demek istediğim husus ise "Köpekseverlerin filme gitmemesi" tavsiyeleri. Bunlar yaşanan gerçekler, görmediğimiz olayları yok sayamayız. Ayrıca filmdeki bütün karakterlerin, filmdeki bütün köpeklerden farkı var mıydı ki? O halde insanseverlere de önermeyelim bu filmi...
    Puan: 8
  • Meksikalı - The Mexican

    Gecenin Köründe Keyifli!

    Üç kişiyiz diye Fitaş sineması gece seansında filmi oynatmak istemedi. Lakin bendeniz 3-4 ay önce aynı mevzu yüzünden sıkı bir tartışmaya girmiş sorumlu kişinin beynine afedersiniz etmiş idim. Demek o kadar etmişim ki adam direk tanıdı ve salonu açmak zorunda kaldı. Bunu sık sık yapıyorlar, yemeyin, bastırın deyu anlattım bunları da. Neyse gecenin köründe, serin bir salonda güzel gitti. Roberts ve Pitt'in cüzzi rakamlarla bu filme gönül verdiği de düşünülürse sevimli bir film. Lakin Roberts'ın güzelliğine bir bayan olarak fevkalade hayran olsam ve bakmaya doyamasam da, oyunculuğundan içime fenalık basmaya başladı. Sürekli kendini tekrarlıyor ve hep aynı hep aynı. Yani böyle... Daha ne yazılır ki bu film hakkında. Güldüğüm iki sahneyi bile hatırlamıyorum şu anda.
    Puan: 5
  • Kapışma - Snatch

    Yaz Şenliği Sağolsun!

    Beyoğlu sinemasının gözünün yağını yiyim. Film bilmem kaç ay oynadı kıçımı kaldırıp gidemedim, yaz şenliğinde iki ayağımı bi pabuca sığdırmaya çalışırken araya nasıl sıkıştırdım filmi bilemedim. Ama çok iyi etmişim. Pek eylendim, pek güldüm. Valla insanı keyiflendiriyo böyle filmler. Testis konuşması çok manidardı, bayıldım.
    Puan: 7
  • Cube - Cube

    Caaanım konu, heba...

    Fikir harbi iyi. Mantığına, matematiğine filan takılmam ben. Anlatmak istediklerini bir bir aldık allaha şükür ama bu nası anlatmak be kardeşim? Nası dialoglar, nası olay örgüsü? O polis karakterini kim çizmiş, adamın repliklerini kim yazmış... Üstüne adam da başarısız. Gerçi karakterin ne-i dü-ü (Bu kelimenin nası yazıldığını bi öğrenemedim gitti) belli değildi ki adam ne yapsın. Yanına doktor karakteri. Nasıl basitçe üstünden geçmişler belli değil. Bi ototisik iyiydi. Bi de deha kızın filmin başında tuzak olup olmadığını çözdüğü zaman "bir işe yaradığının farkına varıp birden kendine olan güvenini kazanması" ayrıntısı iyiydi. Ben eh işte diyim.
    Puan: 5
  • Pi - Pi

    Çok oldu gerçi!

    Filmi izleyeli harbi baya oldu. Pek beğenerek sinemadan çıktığımı hatırlıyorum. Filmin siyah-beyaz tercih edilmesini (ki bu bi tercih mi bilemiyorum ama öyle olmasını umuyorum) takdir ettiğimi, müziklerinin acayip başarılı olduğunu, adamın migren ağrılarını ve din olgusunu beğendiğimi, materyalizme pek de doğru bir yandan veriştirmediğini, hafif kafamın karıştığını ve sonunu içime sindiremediğimi hatırlıyorum. Aslında yazdıkça bir bir hatırlıyorum. Bi daha izlesem nefis olacak kanaatindeyim.
    Puan: 7
  • Büyük Lebowski - The Big Lebowski

    Hiç Sıkılmam

    Beni en çok güldüren sahne bu filmdedir ya... Filmin geneli çok iyidir gerçi ama o sahne yok mu? Bin defa izledim, her birinde o sahne gelmeden 15 dakika önce gülmeye başladım. Hatta kriz filan yaşıyorum o anda. Lebowski süper karakter, süper canlandırılmış, acayip keyifli bir senaryo ve hayatımın en komik sahnesi. Fazla ayrıntıya girmeyip tadını kaçırmayalım: Kül sahnesi ve Lebowski'nin olaya tepkisi. Bak yazarken de gülüyorum iyi mi?
    Puan: 8
  • Armageddon - Armageddon

    Acı-komik

    Amacı güldürmek olmayan fekat kaçınılmaz olarak beni yerlere yıkan ve aynı zamanda sinirlendiren bu ve bunun gibi filmler, hemen akabinde emektarları için çok üzülüyorum ben. Bi de ayırdığım zamana üzülüyorum tabii.
    Puan: 3
  • Libertarias - Libertarias

    Kıvamı pek güzel tutmuş

    Yemek yemek için evden çıkma hazırlıklarını tamamladığımız anda televizyonu kapatmak için yaptığımız hamle boşa çıktı. Bu film başlamıştı, acık takıldık ve neticede ne oldu filmden kopamadık, kotları çıkarıp rahat bişeyler giydik, yemeği de telefonla istedik. Böyle keyifli bir film ama bi yandan da üzüyor yahu. İkisinin kıvamı da cuk oturmuş. İspanyolca olması ise benim için ayrı bir neşe kaynağı oldu. Bildiğim ve begendim bir çok İspanyol oyuncuyu görmek de iyi geldi. İyiydi yani şiddetle tavsiye buyururum.
    Puan: 7
  • Aşk Zamanı - Hua Yang Nian Hua

    Sigara Tüttürmeli

    Amcam ne güzel sigara içiyordu öyle ya. Ananem de bir zamanlar sigara içerkene böyle tüttürürdü. Ama onunki içine çekmediği için tüterdi, bi de üstüne sigarası Maltepe'ydi. Bi sigara yaktı mı göz gözü görmezdi. Ha, filmi yorumluyorduk di mi? Çok fazla detaya inmeden acayip detaycı bir yönetmen olan Wong'un bu filmdeki en baba detayına (yani benim için öyleydi, tüylerimi ürpertti sahne) şöyle bir dokunup geçiyim. Filmin başlarında binadan çıkarkene hatun kişi elini kapanın pervazına koyar ya... Hani hepimiz yaparız ya... İşte günlük yaşamda "o anda" öneminin farkında olmadığımız dokunuşlar gibi dokunuyor film. Öyle işte... Yine hassas yaptım.
    Puan: 9
  • Beyaz Şeytan - Blow

    Adam herkesten kazık yemiş be bilader.

    Valla, aslında adam 38 yaşına kadar fevkalade nefis hayat sürmüş. Yaşayacağını nefis yaşamış. Şu evlenip çocuk yapma hikayesine girmeseymiş hiç derdi olmayacakmış aslında. Ayrıca adam aranırken neden memlekette yaşamak için direnmiş onu da anlamak mümkün değil. Kocaman dünya git bi köşesinde huzur içinde yaşa sonra yap çocuğunu di mi yani... Neyse gerçek hikaye olması enteresandı, ama "sinema" anlamında pek de bi şey katmıyor. Hatta bi kaç hollywood klişesi yapmadan da edememişler. Babası çok karakterli bir adamdı vesselam. He bi de Pablo her an kameraya dönüp "Mavi Mavi Masmavi"yi söyleyiverecek sandım yahu.
    Puan: 6
  • Yapay Zeka - A.I. Artificial Intelligence

    Uyku problemi çekenlere yatmadan önce bi ölçek A.I

    Gerçekten korkunç başarısız bir film çıkarmış Spilberg amca. Kubrick projesi olması önceleri acep "Metropolis" tadında bir şey olabilir mi umudu yaratmıştı gerçi. (Çok bilenler şimdi Metropolis Kubrick'in değil diye atlıyacaklar, zahmet etmeyin evet, diil) Lakin senaryoyu baştan Spilberg ele almış ve hakikaten batırmış. Filmi uzatmış da uzatmış. Ne ne anlattığı belli, ne nasıl anlattığı. Aceleye gelmiş sanki biraz. Velhasıl arkadaşlar Teddy'e söyleyecek lafım yok, acayip sevimli bi karakterdi, ufaklığın oyunculuğuna da diyecek olumsuz kelime yok, bi kaç efektin baya güzel olduğu ve uzaylıların pek nefis tasarlandığı da aşikar AMA iki buçuk saat uyumadan bu filmi izlemek insana ciddi bir buhran yaşatabilir.
    Puan: 4
  • Salkım Hanım'ın Taneleri - Salkım Hanım'ın Taneleri

    Valla o zamanlar beğendiydim.

    Evet vizyona girdiğinde izlemiş ve muhtemelen yorumlamaya üşenmişim. Bak şimdi yorumlamış olsam daha net hatırlıycaktım film hakkındaki düşüncelerimi. Beğenmiştim, Türk filmi olarak epey beğenmiştim. O zamanlarda daha tek tük başlamıştı yerli filmler vizyonda adam akıllı yer almaya. Hülya Avşar'ın oyunculuğunu beğenmediğimi hatırlıyorum, onu çok daha iyi izledik bir takım filmlerde. Mesela "Benim Sinemalarım" da. Ayrıca yukardakine katılıyorum üç beş dakkalık rolü vardı. Uğur Polat gayet iyiydi. Herife mest olduğumu sonrasında Atv'nin dandik tv filmlerindeki başarısız oyunculuğunu görüp yüreğimdeki karizmasını dağıttığını hatırlıyorum. (Geçen kanlı canlı gördüm kendisini gayet çekici bir şahısmış meğer Polat abim) Zafer Algöz harbi iyiydi. Konu da iyi işlenmişti bence. Kitabı okumadığım için yorum yapamıycam ne kadar saptırmışlar olayı ama o zamanlarda bi kulağı devletin elinde olan TRT'nin nasıl olup da bu filmi finanse ettiğine şaşırdıydım. Bi daha izliyim bakim nasıl olsa puanıma, yorumuma müdahale edebiliyorum akabinde.
    Puan: 6
  • Cahil Periler - Le Fate İgnoranti

    Almadovar koksa da...

    Hakikaten Almadovar etkisi sezdim ben bu filmde. Olsun, esinlenmek iyidir bence aynı olmaz ama bi şeyler ekler yapılanın üstüne. Ben kızmadım hiç bu filme ve konunun eşcinselliği tercih edenler üzerinden işlenmesine. Gay olduğunu hali hazırda açıklayan Özpetek çok yakından tanıdığı yani bildiği bi dünyaya anlatmış ve de iyi etmiş bence. Hakikaten cinsel tercihi farklı olanlar -doğal olarak- daha farklı yaşıyorlar. Hayatları daha renkli ve daha hareketli. Sanırım her iki bakış açısına da sahip olmalarından kaynaklanan da bir yaratıcılık söz konusu. Bir çok tasarımcı, stilist vs eşcinsellerden çıkıyor. Severek izledim hep birarada olmalarını, yemeği bile paylaşmalarını. Fakat bu insanları bir araya toplayan sebep önemli. O yüzden millet kızdı sanırım Özpetek'e. Eşcinsellik böyle kabul ettirilmez diyerek. Tam tersi böyle olur. Bi yığın gay var çevrede, bir çoğuyla görüşürüyoruz ediyoruz. Cinsel kimliğini usturubuyla taşıyan eşcinsel çok az var malesef. Kıvır kıvır kıvıran erkekler dolanıyo ortada. Böyle bir insan modeli yok arkadaşlar. Bu tıpkı Amerika daki siyahların tavırlarına benzetilebilir belki. Hiç bir kimse kabul görmek durumunda değildir aslında, ama bazı ırkçı (bu sadece ten rengini kapsamaz) kişiler bu insanları dışladığı için, kendilerine özgü "Evet biz başkayız, farklıyız" tavırları geliştirmişler. Mecburen bu yola gitmişler de diyebilirim tabii. Eşcinsellik de aynı bence. Aynı sebepten dolayı bir çok erkek kıvırıyo, konuşurken bilekleri 360 derece dönebiliyo. Normalinin bu olduğuna asla inanmıyorum. Bu filmde izlediğim hiç bir Gay de böyle kıvırmıyordu. Bizden biriydi. Yani olması gereken gibiydi. Ben olayı böyle gördüğüm için beğendim. Amma uzun oldu yahu... Lakin filmde cinsel tercihimiz her ne olursa olsun hepimize dair olan ve anlatılmak istenen esas konu "Yalan" dı. Oyun ve kabul görmek için takındığımız tavırlardı. Ben bunu aldım izlediğimden. İşkence konusunu sokuşturması fekalade gereksizdi. Koray'ın canlandırdığı karakter ondan da gereksizdi. Ayrıca adam şarkıcı bırakın şarkı söylesin. Ajda majda, lüzumsuz işler bunlar. Ama Stefano neydi öyle bi kardeşim. Gülünce bu kadar güzelleşen adam az bulunur. Ferzan da biliyo yani bu işi, her filmde nefis herifler. Neyse kaçim ben artık.
    Puan: 7
  • Akıl Defteri - Memento

    Değişiklik Her Zaman Olumludur

    Sanırım bu laf "Bugün Aslında Dündü" filminde kullanılmıştı. İzleyeli yıllar olmasına rağmen kullanırım bu lafı zaman zaman. Bu filmde kabul edelim ki değişikti. Kafa karıştırıcıydı ve amacına yüzde yüz ulaşmıştı. Ulaştı yani niye miş'li geçmiş zaman kullanıyosam. Karanlıkta Dans gibi. O da ben seni karakterin kendisi etcem, saçma sapan bir trajedi olsa bilem yüreğini üzcem demiş, dediğini de biçoğumuz üstünde gayet iyi becermişti. Bu iki durumu birleştirdiğimde başarılı buldum filmi kendi adıma. Böyle yaratıcı "farklı" projeler daha fazla çıksa keşkem.
    Puan: 7
  • Arizona Rüyası - Arizona Dream

    Şimdi Kalktım Başından

    İzlemeyen okumasin

    İzleye izleye doyamaz insan bu filme. Daha önce çok uzun zaman önce izlemiştim bir kez. Hakkını veremediğimi düşünüp, ikinci fırsatı beklemiştim. Aman ne de iyi etmişim. Ağzım tatlandı valla. Gözüm diğer tarafa kayarken izlemek daha yerinde oldu. Ne kadar ince film bu ya. Paul'un North by Northwest taklidi ayakta alkışlanır, bu ayrıntıyı bu kadar nefis işleyenin boynuna atlanır. Balık mı desem, amca mı desem, uçmak mı desem, büyümek mi desem, farketmek mi desem. Valla hepsi upuzun sürecek şimdi. Taze ya şimdi her şey kafamda uzar da uzar artık anlatacaklarım. Bunun bilincinde olarak kendimi kontrol edeyim. Yalnız iki arkadaşım gecenin köründe bir tartışmaya girmişti: Axel aslında Grace'i kurtaracaktı ama o anda yıldırımın düşmesiyle yanlışlıkla tabanca ateş aldı diye. Dikkat ettim hakkaten öyle galiba. Bi daha dikkat edicem. İyi ayrıntı. Siz de dikkat edin...
    Puan: 8
  • Kayıp Otoban - Lost Highway

    Ben Anlatayım Arkadaşlar!

    İzlemeyen okumasin

    Hee, nereye anlatıyorum ki? Bu defa pür dikkat izledim. Herşeyi birbirine bağlayabiliyorsun gerçi, orda bi tutarsızlık yok. Yalnız ne kadar uğraşırsam uğraşayım, olayların eşzamanlı mı yoksa değil mi olduğuna karar veremiyorum. Fantastik, hayli fantastik bir kabus olduğunu kabul ediyorsak şayet her ikisi diycem. Buna inandım bi kere, kimse beni döndüremez. Başım ağrıdı yahu. Gerildim evde bi başıma, kafam ağırlaştı, ne biçim film ya... Ne biçim. Israrlıyım olaylar hem farklı zamanda hemde eşzamanlı olarak yaşanıyor. Zaten zaman diye bişey yok ki; adem icadı. Daha fazla sıyırmadan puanımı verem.
    Puan: 9
  • Güzellik Çağı - Belle Epoque

    Aaa, niye öyle diyosun ya!

    Biz aile eşrafı olarak seneler evvel cine 5'in taze dönemlerinde izleme fırsatı bulmuş ve pek de eğlenmiştik izlerken. Hatta video'ya bile aldık, hala durur kasedi. Eğlenceli, şeker bir film ama şöyle de bi gerçek var ki; O kadar senedir kasedi takıp izlememişimdir filmi, tv verdi de orda tekrardan izledim. Gene eğlendim. Kaset fuzuli olmuş galiba.
    Puan: 6
  • Sayılarda Boğulmak - Drowning by Numbers

    Alla, alla!

    Garip bir filmmiş doğrusu. Sayıları yakından takip etmek için ektstra çaba harcadım ama bi çoğunu kaçırdım yine de. Hatunlar da ne fettanmış be kardeşim. Garipti, pek acayipti ama seyri keyifliydi.
    Puan: 6
  • Amélie - Le Fabuleux destin d'Amélie Poulain

    Yirin senin o bakışını...

    Yukarıdan sevimli sevimli bize bakan bu hatun kişi hakikaten acayip şeker. Film şahane. Jean-Pierre Jeunet' te göz var arkadaşlar. Adam bakıyor yani. Şarküteri ve Kayıp Çocuklar Şehri'nden çok başka ama yine de Jeunet'e yaraşır izler taşımıyor diyil. Biraz hayalperest bir yaklaşım sunuyor olabilir film; insanı gevşetiyo resmen, umut doluyo adamın içine. Fakat Hollywood'un yapış yapış kandırmacası yok bu defa. Özgün fikirler, saçma yaşamlar -ki aslında bizim yaşadığımızdan saçma değil- minik küçük değerli ayrıntılar var. Keyifli müzik var, rengarenk görüntüler, rengarenk kişilikler ve Amelie var! Yalnız Fransızca'dan çevirisinde hafif üşenmişler sanırım, bazı yerleri kaçırıyor insan Fransızca ile alakadar değilse. Şiddetle tavsiye buyururum şayet kayle alırsanız.
    Puan: 9
  • Kırmızı Değirmen - Moulin Rouge!

    İhtişamlı

    İzlemeyen okumasin

    Gerçekten çok ihtişamlı, dolayısı ile etkileyici bir film. Fazla bel bağlama dedim kendime hayal kırıklığı yaratır. İlk yarı iyiydi ama sinema zevkine güvendiğim dostlarımın bahsettiği gibi mükemmel değildi diye düşündüm arada, FAKAT ikinci yarı aldı götürdü. Özellikle "Bizim oralarda bir dans vardır" repliğini duyduğumda tamam dedim, beklediğimi verecek Luz amca. Tango olmasaydı eksik kalacaktı film ve başından beri onu bekliyordum. Lakin o sahnenin ortasında "Roxanne" i duyunca bitti herşey. Fevkaladeydi, bana istediğimi verdi yanına da "Roxanne" i hediye etti. Dalga geçer gibi. Bana en çok hitap eden sahne buydu. Anlatmak istediğini, her ne kadar binlerce defa bize anlatılmış olsa da, kafalarımıza yerleşmiş olsa da -kendi adıma söyliyim- bi daha anladım diyebilirim. O bölüm nefisti yahu, geri sarıp bi daha izlemek istedim. Sonracıma o sahne tasarımı, sitilize edilmiş hint müziği, renkler ve tüm filmdeki mekan tasarımı çok başarılıydı. O fil'in içi de dışı da ne kadar güzel bir hayalin içinden fırlamış öyle. Hikayenin klasikliği rahatsız etmedi beni. Kadının verem olmasını da hiç anlamsız bulmadım. 1900'lerde AIDS'den ölmesi kabul edelim ki içine ederdi tüm düşünülenin. Yönetmenin filmi "sadece" müzik ile günümüze taşıması pek yerinde bir seçim olmuş. Ellerine sağlık!
    Puan: 8
  • İlk Aşk İlk Dans - Dirty Dancing

    Evet, evet hastasıydım...

    Eh hesapladım 10-11 yaşlarında filanmışım. Çok iyi hatırlıyorum daha yeni yeni karşı tarafa bakmaya ve tipimden nefret etmeye başlamışım... Tam blu dönemi (ne illet bi dönem o ya, kızlar bunalım, erkekler olabildiğine çirkin) Herkes bu filmi konuşuyor, sınıftaki herkes gitmiş filme; benim anne izin vermiyor sinemaya gitmeme. Ama tuttu kolumdan götürdü beni sağolsun. Neyse aman ne etkilenmiştim, günün birinde bir Patrick de bize çatar hayalleri mi kurmamıştım, sountrack albümünü ardarda defalarca mı dinlememiştim, neler neler. Hala zaman zaman izlerim bu filmi canım sıkkın olduğunda. "Ah o zamanlar hayal kurmak ne basitti" yi hatırlamak için. O kadar fazla dinlemişim ki albümü şimdi çalsa takır takır tüm sözlere eşlik ederim ama bi tarih sorusu sor cevabını alamassın hani. Vel hasıl tam "karı işi" derler ya, öyle bir film. Ama derin hatıraları var bemde. Severim, arkasında dururum hem filmin hem de bir zamanların beninin.
    Puan: 8
  • Teneke Trampet - Die Blechtrommel

    Garip

    Essah diyorum acayip garip bir film. Adamı irrite eden pek çok sahne var. Hele balık sahneleri var ki, adamı balıktan tiksindirir. Söylemesi ayıp bugünde balık yedim. Aklıma geldikçe hop hop ediyor midem valla. Söylenecek pek çok şey var gerçi, öyle öften püften bir film değil ama benim de bir o kadar uykum var. Bu arada tv'de dört beş sahnenin cart curt kesilmesi çok sinir bozucu idi. Oraları da görmek lazım. Hassas massas dinlememiş ,kesmişler malesef.
    Puan: 7
  • Piyanist - La Pianiste

    Haneke de Haneke...

    Haneke'yi gecenin köründe hadi film izleyelim diyerek bana tanıştıran -kabul görmek için deli rolü yapan fakat başaramayan- arkadaşımı bir kez daha saygıyla anmak istiyorum. Herkes ne işin var o herifle derken, biliyordum bişeyler kazanacağımı. Neys, Haneke nasıl bir adamdır be kardeşim? Huppert filan iyi oyuncudur ama ben derim ki Haneke oynatmasını biliyor. Bilinmeyen kod'da Binoche için aynı şeyi şöylemiştim. O da en iyi rolünü oynamıştı Haneke'nin filminde, Huppert da. Seçme sınavı sırasında Magimel'i dinlerken iki bakışla nasıl anlattı "beğenmemeye" çalıştığını hayret ettim. Sonra prova sırasında nerede olduğunu görmek için girdiği bin bir poz! Çok gerçek yakalıyor Haneke ve bunu aynen aktarmasını biliyor her nasılsa. Huppert'ın Magimel'e oral sex yaptığı sahnede Magimel'in oyunculuğu da şahaneydi. Cinsellik içeren sahneler acayip gerçekti. Sanki bi köşeden ciddi ciddi sevişen birilerini gözetliyor gibiydim. Jilet sahnesini gayet rahat izledim. Bu tür şeyleri neden bilmem soğukkanlı bir şekilde izleyebiliyorum. Esas ardından gelen kanın bacağından aktığı sahneydi içimi buruşturan. Adam buruşturuyor illa, öyle ya da böyle. Kadının yatakta annesini öpmeye başladığı sahnede ise ağlayacaktım nerdeyse. Çok üzüldüm ya... Bunun yanında cam kırıkları meselesi tamamen kızın önüne geçmek için yapılmış bir hareketti bence. Gerçi kız için fevkalade hayırlı oldu, yüzü güldü kızın, ferahladı. Hoşuma giden bir diğer ayrıntı ise tuvallette yaşananların ertesinde kadın'ın saçlarını toplamaktan vazgeçmesi ve makyaj yapması oldu. Anneden nefret ettim, nefret. Bencilce ve kendince sevmek diye ben buna derim işte. Çok iyi çizilmiş bir karakter. Sonu her zamanki gibi... Havada kaldık. Bin türlü açıklama getirdik, bi çoğu çok mantıklıydı. Neyse ya, gaza geldim destan oldu yine. Kısaca çocuk yanlış oynadı... Mektubu okuduğunda vereceği tepki her şeyi değiştirebilirdi ama o da herkes gibiydi. Satır aralarını okuyamadı. Yordu ama tatlı bir yorgunluk oldu.
    Puan: 9