Bilinmeyen Kod

Code inconnu

2000

Ortalama Puanı: 5.9

Öykü

Paris'in çok kalabalık bir bulvarında, adamın biri garip bir dilencinin eline buruşturulmuş bir kağıt parçası atar. Bu kağıtta yazılanlar bi şekilde birbirinden bağımsız karakterleri birbirine bağlar. Anne, sinema dünyasına atılmaya gönül veren bir oyuncudur. Sevgilisi Georges, bir savaş fotoğrafçısıdır ve nadiren Paris'te ikamet eder. Georges'un kardeşi Jean ise çiftçi olan babasının işini devam ettirmek istemeyen bir adamdır. Babası bir taxi şöforü olan Amadou, kız kardeşi sağır ve dilsiz olduğu için sağır ve dilsizler okulunda müzik öğretmenliği yapmaktadır. Maria ise dilencilik yaparak Romanya'daki ailesine para gönderen, sınırdışı edilmiş bir kadındır. Fransa'ya tekrar dönmeden önce ailesi ile biraz zaman geçirmek ister. Karakterler böyle... Kağıtta ne yazar, bu insanlar aynı yörüngeye nasıl oturur filmi izleyince anlayacağız. Fragmanından filan da bişey anlaşılmıyor, sürpriz herhal...

Notlar:

  • 2000 yılı Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye'ye aday gösterildi ama onun yerine özel bir jüri ödülü aldı. "Prize of the Ecumenical Jury"
  • Ecumenical; bütün dünyada hristiyan birliğini amaçlayan demekmiş. Valla ben sözlüğün yalancısıyım.

İzleyenler ne demiş?

  • Çok Şahane Olmuş. Ellerine Sağlık!

    Yahu film vizyona gireli bir hafta oldu bir allahın kulu yorum etmemiş film hakkında. Ben bu filmin yönetmenini duyduğumda zati şöyle bir irkildiydim. Funny Games diye bir filmi vardır bu amcanın ki ağızlara layık. Bu adam psikoloji ve felsefeyi bitirip kendini bu işlere verdiği için fevkalade bir gözlemci. Üstüne bir de Binoche abla olunca görülmezse ayıp. Neyse, film acayip başarılı bence. Bütün sahneler tek plan. Gerçek yaşamda sürekli gözümüzün önünde olan fakat dikkat etmediğimiz daha doğrusu dikkate değer bulmadığımız ayrıntıları aynen çekmiş, koymuş önümüze. Felaket doğal olmuş. Binoche’un iyi oyuncu olduğunu bilirdik ama bu filmde inanılmayacak kadar iyi. Kadının vermek istediği her şeyi aynen alıyosunuz. Kadın gülüyosa sizde tebessüm etmeye başlıyorsunuz. Çok iyiydi... Özellikle ütü yaptığı bir sahne vardı, yani o kadar olur. Diycek çok şey varmış aslında ama meydanı boş bulup, kıllık yapmayayım şimdi. Puanımı verdiğim gibi kaçayım...
    Puan: 8
  • çok çok güzel bir film

    Güzel ama öyle Amerikan filmi meraklıları, aksiyoncular falan sakın gitmesin. Sonra buraya gelip, 1 verip filmin notunu düşürürler. Film sağır-dilsiz okulunda küçük bir çocuğun karşısındaki diğer çocuklara birşeyler anlatmaya çalışmasıyla başlıyor. Ama nafile, ne kadar uğraşırsa uğraşsın derdini hiçbirine anlatamıyor. Daha sonraki sahnelerde de bu iletişimsizlik filmin diğer kahramanları arasında sürüp gidiyor. Hemen her sahnede biri diğerini ya anlamıyor ya yanlış anlıyor. Baba oğulu, oğul babayı; ağabey kardeşi, kız sevgilisini, dükkan sahibi dilenciye yardım etmek isteyen çocuğu... vs! Hatta ütü sahnesindeki dalgın Binoche, televizyonda söylenenleri. Haneke, herhalde bizlerden, filmi anlamak için gösterdiğimiz çabanın benzerini, birbirimize karşı da göstermemizi istiyor! Irk, din ayrımı yapmadan herkesin herkesi anlamaya çalışmasını... Bilmiyorum, başka şeyler de söylüyor olabilir ama sonuçta harika bir film.
    Puan: 10
  • voy voy voy...

    amanın nasıl kurgudur nasıl senaryodur... muhteşem derim başka bişey diyemem... özellikle farklı dillerin çok güzel kullanımına bitmiş bulunuyorum... aferin valla... yorucu da bi film aslında...
    Puan: 10
  • Gerçek

    Bu sene içinde izlediğim en iyi film. Gerçek, yalın ve müthiş etkileyici. Bitmeden izleyin derim.
    Puan: 10
  • herşeyi denemiş adam...

    Acıkcası ben bu filmi, sinemadan cıktıktan sonra sevdim. HAtta iki gun sonra daha cok sevdim..Film izlerken biraz saskınlık vardı tabi.... Aşırı imge yogunlugu; sürekli tek plan cekimler... Öykücükler arasındaki baglantının ilk anda kurulamaması; arka koltukta oturan geveze seyirci vs... filmi sıkıcı kıldı izlerken.. Ama örnegin muzik ve ritm çalışmasının oldugu sahne muhtesem bir sölen gibiydi.. "Yokiletişim" üsütne basarılı bir deneme...
    Puan: 8
  • enfes bir film

    Haneke'yi bir kez daha takdir ettim. Gayet yalın ama bir o kadar da etkileyici bir film olmuş - ya da birbirinin içinden geçişleri olan birkaç film olmuş-acayip güzel bir kurgusu var anlayacağınız. Gidin görün ; tavsiye ederim.
    Puan: 9
  • Bahtımız kara hep beraber...

    Film iyi olmasına iyi de... Yani sinematografik olarak cidden leziz de... Feci demoralize ediyo insanı yaw!! Yani bi umutusuzluklar ve mutsuzluklar mı var hayatta? Biliyorum; hayat boktan. Ölümüne boktan hem de!.. Farklı hayatları görebilsek daha da çok mutsuzluk görücez... Ama iyi şeyler de oluyo ya!.. Seyrek de olsa oluyo... Bunları yok sayıp bi film yaparsan, ben de çıkışta köprüden atıveririm kendimi! Hafta içi gidin madem... Hafta sonu aptal Holywood filmlerine gidersiniz; neşeniz kaçmaz...
    Puan: 7
  • Bi boka benzetemediiiimm

    Paranıza yazık, gitmeyin (Bir Dost)
    Puan: 1
  • ...

    açıkçası yorucu bi filmdi. zor çıktım salondan.o tek plan çekimler insanın sabrını zorluyodu fena halde. tekrar izlemek gerekir. psikoloji ve felsefe okumuş bi adamdan da bu beklenirdi tabi. sevmediğim anlaşılmasın sakın filmi. son zamanlarda hiç bu kadar doğal ve etkileyici bi film izlememiştim. Binoche abla doğallık olayını aşmış zaten. metrodaki o ağlama sahnesi her metroya bindiğimde aklıma geliyo. herneyse ayrıntı anlatmaya kalkmayalım. epey uzun sürer. etkileyiciydi. see ya!!
    Puan: 9
  • elden ne gelir??

    ya tamam biliyom kızıyonuz ama ben bu filmi seyretmedim, ama sorun bi neden seyretmedin sorun, sorun... çünkü bu film ne bursaya ne eskişeere daha gelmedi ama ne geldiki bu gelsin, bu da gelmeyecek ve benim de bir film için şehirdışına çıkma olasılığım düşünülürse... neyse ben zaten alıştım artık iyi filmleri sadece istanbuldakilerin seyretmesine... (puan vermek zorundayım galba;kaale almasanız daha iyi ama ben yine bi 8 vereyim funny games hatırına ayıp olmasın michael abime)
    Puan: 8
  • not bad

    not bad dedik ya!
    Puan: 5
  • Ben şeedemedim

    İzlemeyen okumasin

    Haneke'nin "La Pianiste" sinin gazıyla vcdcide görür görmez atladım bu filme. Pek gerçekçi olmuş, plan sekanslarıyla ustalığını göstermiş Haneke. Ama ben kendi adıma fazla birşey anlayamadım filmden. Yani tamam, böyle birkaç hint veriliyor izleyiciye tamamen maymun olmayalım diye. "İletişimsizlik" filan diyosun, n'oluyoruz falan oluyosun, hatta dermişsin. Siz bu son cümleden ne kadar anladıysanız, bende bu filmden o kadar anladım sonuçta. Hikayeler tematik bir sonuca vardı mı, aralarında bağ kuruldu mu, şeedemedim, olmuştur herhalde diye düşündüm. Metro sahnesi demişlerdi bana, sinirler geriliyor diye. Baktım sahneye yok birşey, kıçımın Parisli bitirimi hatunun suratına tükürüyor sadece... Benim bi kız arkadaşın suratını çizmişlerdi kelebek ilen, ona ne diyeceksin peki? İzlese bu filmi "Tsih.." derdi o sahneye, burun kıvırırdı, "Neler gördüm ben, neler yaşadım şu hayatta" diye homurdanırdı. Sonunda o gümbür gümbür davul sesleri gelmeye başladı, bende ritm tutuyodum ayaamla, "şimdi dananın kuyruğu kopacak, kan çıkacak" diye düşünürkene bittiydi film. Olmadı...
    Puan: 6