zuxxi.com//sinema|geyiks

e-mosh

Sabah Ereksiyonu

Eğer ereksiyon devam ederken kalkmam gerekiyorsa, hızlı bir el hareketiyle donun lastiğini ufaklığın başından biraz aşağıya çekerek onu sıkıştırırım, böylece pijamanın ya da şortun dışından bi şey belli olmaz. Biraz terbiyesizce yazdım, kusura bakmayınız.

Sigara İçme

Ulan otobüs duraanda her gün gözlerinden yaş gelene kadar bekleten otobüs, keyif sigarası yaktığın gün daha ikinci nefeste uzaktan görünmez mi... Ölürüm, ölürüm.

Zenginler de Ağlar

Bu dizide bir bale öğretmeni vardı ki peh peh... Yaşını başını almış bir öğretmenim, onun lafı geçtiği zaman "Vallahi cumhuriyet gibi avrat" demişti.

Muhteşem İkili

Balki'nin Mipos'tan çıkışıyla, Lari'nin başka bir yerden Şikago'ya taşınışı jeneriğe göre aynı döneme denk geliyodu. Balki'nin köyden çıkarken kucağında taşıdığı koyunu sonra ne yaptığını anlamamıştım.

Muhteşem İkili

her bölümde larry (ya da balki) diğerinin hoşuna gitmeyecek bir şey yapmak için harekete geçtiğinde, balki (ya da larry) onu durdurmak için hamle eder, bir süre itişip kakıştıktan sonra salak bir şekilde dansetmeye (hoy lö lö lay lölö diye bağırarak) başlarlar, sonunda da balkinin dediği olurdu.

Bay Yanlış ve Doğru Ahmet

Bay Yanlış sonunda hayatının yanlışını yaptı ve kadın olup Beton Raziye ismini aldı. Doğru Ahmet ve Mehmet başka bir yerde görevdeydiler, engel olamadılar.

Perihan Abla

Perihan Abla ile başlayan, mahallenin muhtarlarına dek devam eden "Her bölümün konusuna, günün anlam ve önemine uygun bir şarkı" alışkanlığına girildi ki yerli dizilerimizde; zap yapmak için reklam kuşağını bekleyemez olduk.

He-Man

Edım, Hiimen'e dönüşürken üstüne çakan şimşeklerden falan olsa gerek biraz da bronzlaşırdı.

Biberleyelim

Minik topu ben de çok severdim. Maalesef TRT onu cart diye yayına soktuğu için, cart diye de yarıda kesme hakkını bulurdu kendinde.

Ressam Amca

Her çatapata yapışta "Evet, gene kameramanın üstünü başını rezil ettik." esprileri yapardı. Adamımızın bi de oğlu vardı. Bi kaç defa o da resim yapmıştı ama babası kadar şirin değildi.

Ressam Amca

Bob Ross'tan bahsediyosunuz siz. (İsmini ifşa etmekle "Ressam Amca" şirinliğine gölge ettim ama olsun.) Sinir olduğum, onca şeyi "çok kolay, çok kolay" diye yapması ve her defasında "artık bu resim bitti" dediğim anda küçük yaramaz bir ağaç daha yapmasıydı.

Sermet Erkin

O var ya; manyak bir herifti. İllüzyonistlerin karizmatik suskunluğundan damla nasibini almamış, iki numara çekicem diye gencecik kulaklara "vik vik vik" şeklinde tecavüz eden TRT destekli bir sapıktı. Bana tek yararı fon müziği olarak kullandığı Dave Brubeck'in "Take Five"ı olmuştur.

Kartal Kağan

kartal bey aynı zamanda televizyonlarda da yayınlanmış hisseli harikalar kumpanyası'nın açılış şarkısını söylerdi. hatırlayınız: hissseli hağrikalar kumpanyası açıyor peğerdesini ... açıyorr hağrikalar dünyaasığı burası herqese neşe şaçıyoğğrr...

Hatıra Defterleri

Ayrıca hatıra defterlerine akrostişler de yazılırdı: Ah yine bahar geldi, Bakın çiçekler açmış Uzun sürsün bu bahar Zengin sevgilerle... En çok benim seni sevdiğim gibi Rama'da iki kat süt, iki kat lezzet...

Dido

Dido'nun reklamından çok kendisi hatırlanmaya değer. İlk hali küçük boy bir altın külçesini andıran şekli ve ne kadar da ucuz fiyatıyla gözdemizdi. Sonradan ufaldı ve iki parça haline geldi. Heralde motosikletli reklam da bu zamandan. Paketi de daha bi albenili olmuştu. "Dido" yazısı altın yaldızla yazılmıştı. Ben yine de o eski tank gibi halini severdim.

Kül Tablası

Kimi zaman kültablasına kısaca "küllük" demez miyiz? Deriz.

Turizm Cenneti Türkiye

Tek kanallı dönemin çılgın şovlarından biriydi. Önce Cihan Ünal davudi sesiyle cennet vatanımızdan, dört mevsimden bahseder ama ülkemizi dünyada yeterince tanıtamadığımızdan dem vururdu. Sonra önce ABD'ye gidilirdi. Bir kaç intro görüntüden sonra arabada yakalanan bir Amerikalı: "Türkiye mi? Evet evet, ismini bir kaç kez duydum. Uzakta, Asya'da olmalı." derdi. Ardından ülkemize gelmiş olan bir Fransız ve bir Alman (fıkra gibi oldu..) memnuniyetlerini ifade ederler, en son bölümde de Japon bir bayan Türkiye'yi bir kaç kartpostaldan öte tanımadığını söyler ve "Fakat neden siz ülkenizi daha fazla tanıtmıyorsunuz?" diye sorardı. Burada görüntü donar ve Cihan Ünal nutuğa devam ederdi.

İsraftan Kaçınalım

Bu programın başrol oyuncusu Cihan Ünal değil, kendisini Banu Alkan, Bahar Öztan ve Serpil Çakmaklı'nın rol arkadaşı olarak görmeye alıştığımız Talat Bulut'tur. Ayrıca dış sesin çocukları korkutacak heybette söylediği "Birr felaKETTİR israf" cümlesini de unutmayalım... Aynı ses elin testiye müdahelesi sırasında "Haydi Türkiye, tasarrufa" derdi.

Cam Kola Şişeleri

çocukların bakkala en sevdikleri gidişlerinden biri şişeleri götürmek için gidiş olurdu. çünkü depozito genellikle çok bi şey tutmaz, anne baba "sen kendine bi şeyler al" derdi. kolla kendini bakkal ben geliyorum.

Cam Kola Şişeleri

Daha Sabancı pet şişe işine el atmamıştı o zamanlar. Coca-Cola ve Pepsiler bir litrelik cam şişelerde satılırdı. Her ikisi de markalarının karakteristik şişe şeklini yansıtmasına rağmen biraz daha kaba bir görünümdeydi. Aynı zamanda depozitoluydu da. Şimdinin "kullan at" felsefesine inat, mutfak kapısının arkasında özenle biriktirilir, sağlam torbalar içinde bakkala götürülürdü. Bu şişelerin kapakları skeçlere konu olacak kadar zor açılırdı. Her babayiğidin işi değildi. Şu ciddiyetsiz pet şişeleri gördükçe onları özler oluyorum.

Kaptan Mağara Adamı

Müziğe dikkat ettiniz mi? Adamımız "Kaptannn Maaaarraaa Adaaamıııı geliiyorrrrr" diye bağırırken fonda tam bir süper kahramana yakışır şekilde başlayan müzik sonradan zapıtır komik bi hale dönüşürdü.

Ninja Kaplumbağalar

Olur mu hiç Be-bop ve Rocksteadysiz ninja kaplumbağalar? Ya da Türkçesiyle Bibap ve Rakstedi (böylesi daha iyi) Şıreedır bizim kaplumbağaları mutant yapan sıvıdan bi gergedan ve bi yaban domuzuna da vermiş, onları da kendi hizmetkarı yapmıştır. Salaktılar malaktılar ama bence televizyon dünyası için Süheyl ve Behzat'dan daha faydalı ve gerekli bi eküriydiler.

Sokağa İşeme

uzun yol. aslında 15-20 km.de bir benzinci ve de ayrı bir bahis konusu tuvaletleri vardır ama yolun tenhalığı içindeki şeytanı uyandırır. çekersin sağa. arabadan iner, diğer tarafa dolanırsın. sırtını verirsin arabana ve işini görürsün. açık havada hafif bir ürperme eşliğinde. o sırada tenha sandığın yoldan geçen birisi bunu görür ve internet sitelerine malzeme yapar.

Beyaz Gölge

Eski basketbolcu adamımız Reeves, şehrin en kıyıda köşede kalmış liselerinden birine koç olur. Takımdaki elemanların çoğu fırlamadır. Benim hatırlayabildiklerim Coolidge, Salamy ve Goldstein. Ama çoğunun sorunları vardır ve Koç Reeves her bölümde bunlardan biriyle uğraşır. Bi de müdire Bayan Büyükelın vardı. Diziyi o kadar izlememe rağmen kadının isminden anlayabildiğim buydu. Bu kadın hemen her bölümde koç Reeves'in başına ekşir ve "Şu oyuncunun dersleri iyi değil" "Bu oyuncun kız arkadaşını hamile bırakmış" "O oyuncun kokain kullanıyor" gibi konularla koçun takımın oyun planından başka bi tomar dertle uğraşmasını sağlardı. Ama olsun koç da delikanlı adamdı, bi kere bile "Bana ne lan.! Ben koç muyum okul psikoloğu muyum, belli değil." demedi ve her bölümde canla başla oyuncularının sorunlarını çözmeye çalıştı. Bence mesaj açısından da oldukça başarılı biri diziydi. En sevdiğim yanı, maçlarda asla bizimkilerin kazandığı mucize atışlar falan yoktu. Yenmek de vardı yenilmek de.

Kavanozdaki Adam

ahmet mekin sık sık rahmetlinin son anını görürdü; gecenin loş karanlığında yankılanan bir ses ve ağır çekimde geriye dönerek elinde silahıyla kanlısını görüş... "mehmeett.. ehmeettt... hmeett..."

Tutti Frutti

hostesleri atlamayalım lütfennnn. monique: esas kız. tutti'nin belki bütün bölümlerini izledim, onun kadar harikasını görmedim. hatta programın ilk başladığı sıra hürriyetin pazar ekinde göğüsleri açık bir resmini bulmuş ve özenle saklamıştım. salak sarışın rolündeydi. nora: puan durumunu hatırlatan ve bende her zaman için "pek hanım bir kız burda ne işi var" fikri uyandıran hatun kişi. çok güzel gözleri vardı ama burnu biraz iriydi ve namuslu giyinirdi. bu kızla evlenebilirdim mesela (ohhaa be.) tatiana: heralde zayıf-sarışın-kalkık burunlu avrupalı kadınlardan bıkan erkeklere yönelik bir hareketti. macar katanası gibi bişeydi. esmer, şişko, fettan bi hatundu. hugoyla sık sık kavga eder gibi takılırlardı. esas görevi rulet oyunu için fiş getirmekti. hiç işim olmaz bu tiple. valla adamı donunda sallar.

Dempsey & Makepeace

abi hepiniz taş gibi hatundu diyonuz ama bi olayını gördünüz mü? frijitin tekiydi...

05 Kalemler

İçi rahatça çıkarılır, borusu ağızda çiğnenen küçük kağıt parçalarının millete "tüf tüf" şeklinde atılmasında kullanılabilir. Özlüyorum onları. Şimdikiler normal öğrenciler için fazlaca estetik.

Joystick (Coistik)

decathlon değil miydi coistiklerimizin baş düşmanı? sağa sola hareketi ne kadar hızlı yaparsan o kadar hızlı koşardın. e biz de n'apardık; coistiğin tabanını tutar aynı yelpaze sallar gibi hızla sallardık.

Gürültülü Apartman

trompet değil trombondu o.

The Benny Hill Show

herifin uluslararası ortamda prime-time programları varken bizde maç aralarında ya da iki program arasında bölük pörçük yayınlayan trt'yi de allah davul etsin.

Alman Porno Filmleri

bu filmlerin heralde en karakteristik erkek tipleri mütemadiyen kıvırcık saçlı (hafiften de uzun gibi) bıyıklı sarışın tiplerdir.

Aşı Kampanyaları

Zeki Alasya aşının önemini anlatan bi şiir okumak için çıkardı. Her çocuk aşı olmalıdır, Evler aşılarla dolmalıdır, minik... (sanırım burda unutuyodu) miniminik... miniminnacık (ağlamaya başlar) küçücük... Allahtan Metin abi bu durumu farkeder ve çocuğu kurtarır. "Şiirin için çok teşekkürler evladım. Bize son olarak ne söylemek istersin?" Zeki de der ki, "Hadi büyükler aşıya." Aşıyı gösterir şekilde kaşlarıya ekranın dışını işaret eder ve selam verir.

Plaj

Ya suya girenler? Adım adım ilerlerler. Acı çekerek. Bir sonraki adımda kendilerini 10 cm. yukarısı için hazırlamışlardır ama beklenmedik bir dalganın gelişiyle daha fazlası ıslanır ve adamın ömründen yıllar götürür. Ama başarılıysa dalgayla beraber o da hafifçe yükselir ve sadece 10 cm. ıslanma amacına ulaşır. Ben oldum olası sevmem bu metodu. "Baywatch"teki cankurtaranlar gibi koşa koşa suya girer, ilerleyemediğim noktada dalarım suyun içine. Aslında bu koşa koşa girme hareketiyle ben de bir tiplemeyim ama bırakalım başkası anlatsın.

Boat On The River

Sen onu bi de gitarı çalan abiye sor. Özellikle "oo the river is wise, the river it touches my life, like the waves on the sand..." kısmından büyük bir zevk aldıktan sonra "..and all roads lead to.." diye başlayan kısım vardır ki, eğer önceden çok iyi hazırlanmadıysan sözler kayar, sonuna doğru "hıınııı hınnııı" şeklinde mırıltılara dönüşerek eşlik etmeye çalışanları da şaşırtır ve o güzelim plaj ortamına gölge düşer. Aksini iddia eden varsa buyursun. Eğer karizmatik bir gitaristsen bu kısmın sonunda sesini "..and I won't cry out anymore.." diye yükselterek son "take me down to the boat on the river" düzlüğüne fazla hasar almadan çıkabilirsin.

Metin Milli

adam pelerinliydi be.

İsim Şehir

Uzunca bir süre D ile başlayan tek ülke olma onurunu taşıyan Danimarka, birisinin haritadan Dominik Cumhuriyeti diye bir yer bulmasıyla eski havasını kaybetmiştir.

Annenin Sözünü Dinle

Şarkıyı Rüya Ersavcı'yla bi ara beraber müzük yaptıkları Cenk ya da Cem küsür söylerdi. Klibin sonunda Donald Amca sabah kalkıp cimnastik yapar sonra da golf kıyafetlerini giyerek kapıyı açar ve içeri dolan güneş ışığına aazını sonuna kadar ayırarak bakardı. Bu çizgi filmin devamını bilenler bilir ki günün devamı Donald için hiç de başladığı kadar güzel geçmeyecektir.

Kanuncu Kız

Kızcaaza büyükler hayran hayran bakarken ben içten içe acırdım. Arada bir ekrana kaçamak bi bakış fırlatırdı. Acep rejiden emir mi almıştı "arada bir kameraya bak" diye yoksa "bitse de gitsek" bakışları mıydı bilemem. Tek bildiğim mutluluk pırıltısından yoksun bakışlardı.

Üç Açılı Diş Fırçası

sanırım iki açılıyı deneyen salaktı; denediği iki açılı fırça en arkadaki dişe ulaşamayınca bütün hırsını bilgisayar ekranından çıkarıyordu. bi tokat, bi tokat daha.

Karton Promosyonlar

Milliyet Gazetesi başlatmıştı. Son derece masum ve de eğitici bir promosyondu. Dünyanın her tarafından ve devrinden ev maketleri yapmak için karton ekler verilirdi. Çin evi, Ortaçağ Şatosu, Big Ben, Aztek Binası, Safranbolu Evleri vs. vs.

Milliyet Çocuk

Şimşek santrafor vardı. Eric "kai" Kastel'in Barcelona'ya transferiyle başlamıştı. Adam arabasıyla şehri gezerken bi mahallede altı çocukla tanışmış, Pablo adındakiyle de acaip kanka olmuştu. 7 numarayı giyerdi. Barcelona'yla Monaco'yu yenip bi kupa kazandıktan sonra PSG'ye transfer olmuştu da Pablo buna tavır yapmıştı. Vay anasını be, ne çizgi romandı. Salı günleri koşa koşa bayiye gider Milliyet Çocuk alırdım.

Tavşan Samuray

harakiriyi efendisinin yanında değil, masum insanlara kılıç çekerse yapıyor.. tavşan kardeş yolda gördüklerine selam verdiklerinden değerli bilgiler alabilmektedir.. "ilerki ağaçlıkların arasında ninjalar pusu eyler" falan gibi... ama eli sopalı rahip tiplilere selam verecem diye yanlışlıkla kılıç çekerseniz o rahip o sopayı bi yerinize sokmadan rahat etmez.. kılıcı geri yerine sokmanız da fayda etmez... selam vermeyi başarırsanız da "samurayın yolu uzun ve yorucudur" gibisinden felsefeler yapar... hala oynuyorum oyunu yemin olsun ki..!!! son bir not: usagi yojimbo ninja kamplumbağaların çizgi film versiyonunda da boy göstermiş bir karakterdir..

Gitar

kendi kendine takılırken ufak bir ara vermen gerekir... lüzumsuz yere üşengeçsindir ve penayı güzelce tellerin arasına takmak yerine bi yerlere bırakıverirsin.. ama ara uzar da uzar.. sonra dönersin ki valide sultan gitarı yerine koymuştur.. e pena nerde..?
  • Ucuz Roman - Pulp Fiction

    oha be..!

    Kesinlikle benim izlediğim en iyi film... 7 kere sinemada her yayınladığında tv'de izledim(trt2'de iğrenç şekilde makaslanmış gösterimi de buradan lanetliyorum) ve her izlediğimde yeni bir şey keşfediyorum.. şimdi olsa gene izlerim...
    Puan: 10
  • Dört Oda - Four Rooms

    imkan olsa da...

    bi daha izlesem... tim roth kesinlikle 1. sınıf bir oyun çıkarmış...
    Puan: 9
  • Kışkırtma - Trasgredire

    bu defa olmamış tinto hoca....

    "bütün kadınlar bunu yapar" ya da "paprika"daki gibi hoş bir erotizm bulmaya gittim ama olayın pornografiye kaçmasına ramak kalmış... kimbilir filmin başlangıcında salondaki erkek sayısına yakın olan ama en sonuncusunun film arasında(o da en arka ve çıkılması zor yerde olduğu için) çıktığı kadınlar da benim gibi düşünmüştür... sizi bilmem ama bir sinema ekranı boyundaki vagina bana hiç kışkırtıcı gelmedi aksine tiksindim... ama tinto hocanın karıdan ve karpuzdan anladığını bi kez daha anlamış olduk... bana da hayırlı bi kısmet seçse...
    Puan: 3
  • Korkunç Bir Film - Scary Movie

    abartmışınız be yav...

    filmi son derece hevesli bekliyodum... gitmeden önce buraya bi uğradım, o kadar abartmışınız ki "acaba" diye gittim... etmeyin eylemeyin.. tamam cinsel esprilere ağırlık verilmiş ama mide bulandıracak kadar değil... ayrıca bu kadar cinsellik abuzer kadayıfta bile var.. ayrıca bu filme iğrenç (kötü anlamında değil) diyenler de kusura bakmasınlar, bu kadar şeyi kaldıramayacaklarsa zaten bu tür dalga geçer filmleri izlemesinler... bu filmlerin ilki olan "uçak"ta bile bi tomar cinsel espri vardı ve hatta bi panik anında kameranın önünden bi çift meme geçiyodu...
    Puan: 7
  • Fantasia 2000 - Fantasia 2000

    bütün filmler çizgi olsun...

    işte kültür farkı bu be abi... işte hayal gücü bu be abi... gidin, kendinize yatırım yapmış olursunuz.. ve inanın mutlu bir insan olarak çıkarsınız... ve gökte uçan balinaları görünce "abi allah neyi nereye koyucaanı iyi biliyor" dersiniz...
    Puan: 10
  • Zor Baba - Meet the Parents

    oscar alır...

    evet oskar alır... ama kim..? tabii ki mikrofon.. filmin başından sonuna kadar tepeden nerdeyse 1 karış kadar başarıyla sarkarak bence oscarı hakediyo.. o neydi be... adamda biraz utanma olur... hatta sonuna doğru bi sahnede sapıyla girdi... ben orda kopmuşum... ama ben yine de filme puan vereyim.. beş..
    Puan: 5
  • Trafik - Traffic

    Güzel olmuş...

    Akademi Del Toro'ya bi oscar vermeyi kafasına koymuş ama en iyi erkek oyuncu banko Russell Crowe olduğu için adama "En iyi yardımcı erkek" oyuncu vermişler... Allahaşkına filmde Del Toro'dan daha uzun rol alan ve filmi götüren erkek oyuncu kim ki..? Ama film gerçekten görülmeye değer... Özellikle farklı mekanlara farklı renkler kullanılması çok hoş bir etki vermiş... Gidiniss, görünüss...
    Puan: 8
  • Hannibal - Hannibal

    pazzi haketti...

    para hırsı, hele satmak istediğin usame bin laden'le aynı kategorideki bir insan olunca ööle adamın baarsaklarını eline verir işte... bence kuzuların sezzizliği kadar iyi değil film.. hannibal lecter'ın zekasına ondaki kadar yer verilmemiş.. bi de ondaki kadar gerilim yoktu(ki ben gerilim filmlerinde oturduğum yerde zıplamaktan bi hâl olan ödlek birisiyim, bu filmde sadece bir kez oldu..) ama oyunculuklar mükemmel... özellikle yukarılarda bi yerde "hopkins sanki rol yapmıyor gibi" diyen arkadaşa sonuna kadar katılıyorum... diğerleri de iyiydi.. bu arada mason verger'i kimin oynadığını gördünüz mü..? görmediniz mi..? filmin sonunda yazıyordu.. bence filmin en büyük süprizi... puan mı vericem bi de.. hmmm... "mutlaka gidin görün..." diyemiycem ama oyuncuları ve bu tür filmleri seviyorsanız gidebilirsiniz...
    Puan: 6
  • Mumya Geri Dönüyor - The Mummy Returns

    kusura bakmayın ama yuh...

    İzlemeyen okumasin

    bu filme 10 puan verenlere.. ama dier yandan da onlar filmi böyle beğenmiş, yuhlamamak lazım.. sayın zuxxi lütfen filme puan verirken alınması gereken kriterler olsun... iyi de oldu aslında.. bayaa güldük... ama aklımıza da sürekli su kaçırılmaktan bi hâl olmuş eşeğin şeyi geldi, hüzünlendik... tamam, iyiler kazansın da bu kadar kastırılmaz ki kardeşim.. bi noktadan sonra saçmalığa dönmüş.. şamar oolanı kardeş (canıtın), manyak pilot+saçma ötesi aleti ve de acar çocuk olmasaymış daha iyi olurmuş, belki o zaman çıkınca içimde oluşan "sankim Walt Disney filmi izlemiş gibi oldum" hissini bastırmak daha kolay olurdu... eğlencelik.. can sıkıntısı ve de çıkışta geyiğini çevirip güleceğiniz arkadaşlar varsa gidilebilir... not: anck su namun, evy'den daha güzel... ama en güzeli medjailerin şefi.. amcam iki filmdir ne karizma yaptı be...
    Puan: 5
  • Malena - Malena

    izleyin be ya...

    İtalyan sinemasını seviyorum... Öyle fantastik öyküler, giderek bilgisayarlara yüklenen özel efektler filan yok... Sanki senaryo yokmuş da kamerayı şehrin çeşitli yerlerine yerleştirmişler gibi... Hayattan bi film... Film klişeleri bile doğru dürüst yok.. Ne biliym, trenden giderken gözgöze gelmeler, Malena'nın küskün babasının ölürken onun adını sayıklaması falan yok... Zaten Malena hariç kalan tiplerin hepsinin tıpkısını bizim memleketten de bulabilirsiniz... Bellucci ise bir dünya değeri... Özenle korunmalı... Sonunu tahmin edebildiğiniz, vıcık vıcık güç gösterisi, abartılı aksiyon filmlerden sıkıldıysanız gidebilirsiniz... Eğlenirsiniz, hüzünlenirsiniz, kızarsınız, acırsınız...
    Puan: 7
  • Şaşkın İmparator - Emperor's New Groove

    çizgi filmleri seviyorum...

    çizgi filmleri gerçekten çok seviyorum...
    Puan: 8
  • Kaya - The Rock

    kaaariiizmaaaa...

    Sean Connery varoldukça dünyadaki diğer erkek nüfusunun (ben dahil) lüzumsuz olduğunu düşünüyorum.. Abi o ne karizma be.. Gümüş rengi saçlar omuzlardan aşağı düşüyor, dağınık sakal ve boy-pos... Ama Sean Connery diyip de diğer oyuncuların (özellikle Ed Harris'in) hakkını yememek lazımdır diye düşünüyorum... Filmde de aksiyon filmlerinden alıştığımız "kahraman bi şekilde başarır" klişesinin olmadığını düşünüyorum.. Bi kurşunla 20 kişiyi dağıtmak yok yani... Ya da imkansızı başarmak falan... İyi film yani...
    Puan: 8
  • Evrim - Evolution

    sıkıntılı bir yaz akşamı için ideal... ama salon klimalı olsun...

    tam çerez niyetine bir film yapmış eloğlu... biraz klişelerle dolu olsa da (salak, kendi bildiğini okuyan ordu mesela) hoş bir çalışma... adamım dan akroyd da çeşni olmuş, iyi olmuş...
    Puan: 6
  • Amerikan Pastası 2 - American Pie 2

    zaman kaybı...

    başlık yetmez mi..? biraz güldük ama o kadar... nerede airplane, nerede hot shots ve hatta nerede kibar feyzo..?
    Puan: 4
  • Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliği - The Lord of the Rings - The Fellowship of the Ring

    Hızlı...

    Kitabı okuyalı 4 seneye yakın zaman geçti, bu yüzden bütün ayrıntıları hatırlayamıyorum... İyi de oluyor... Böylece filmi değerlendirirken çok fazla etkisinde kalmıyorum, çünkü buraya yazma amacım filmle kitabın ne kadar örtüştüğünü tartışmak değil, onu zaten bu işin fanatikleri hakkıyla yapıyor... Yine de bir kaç karşılaştırma yapmadan duramıycam... Hatalarım varsa fanatikleri beni affetsin ve de düzeltsin.... Filmin bitişinde kitabı okumamış olan arkadaşım "Olaylar çok peşpeşe ve koştur koştur gitti" dedi... Öyleydi di mi..? Daha ki Bombadil bile filmi 3 saate sığdırabilmek için kendini feda etmişti... Diğer iki kitabın aksine daha çok mekan ve ilişkilerin tanımına yüklenmiş birinci kitabın hakkıyla filme çekilmesi için en az 6-7 saat olması lazımdı... Üç kitapta da yer alan Merry ve Pippin'in, Frodo'yla aynı zamanda akraba da olduklarını kaçınız anlayabildi.? (öyleydi di mi..?) Bu yüzden filmin bu kadar hızlı akması normal ve biraz da mecburi... Maalesef bir puanı da (aslında yarım ama 9.5 yok) burdan kırıyoruz... Karakterlerin hemen hepsi cuk diye oturmuş... Bir tek Gandalf fazla güleryüzlü olmuş... Nerdeyse ismini bile Gandy diye değiştirecekti... Yönetmenimiz, kutlu insan, Jackson kitaba kendi deyimiyle fanatizm derecesinde bağlı olmakla beraber ister istemez sinema kurallarına da uymak zorunda kalmış... Saruman'ın ordusunun oluşumu, Gandalf-Saruman savaşı, Arwen-Aragorn aşkı (Kitapta bunlar kadar uzun değildi sanki.. ) ya da her yaş grubundan insanın seyredebilmesi için savaşların son derece hızlı ve karmaşık çekilmiş olması da (daha fazla kan ve hareket görmek istiyorum) tamamen bu nedenle.. Ama bir arkadaşın da yazdığı gibi Elrond divanına hakettiği önem verilmemiş.. Genelde Yüzüklerin Efendisini okumayı deneyip de bitiremeyenler Birinci kitabın sıkıcılığından bahseder... Bu film iyi bir fırsat.. Mümkün olan en iyi uyarlama yapılmış... Kardeşliğe Lothlorien'de verilen pelerinler ve yaprak şekilli broşlara kadar akla gelen her ayrıntı var... Filmi izledikten sonra direk 2. kitaptan devam edebilirsiniz... Ama bu racona ters düşer... Çok uzun yazmışım yeter bu kadar... Kesinlikle görülmeli...
    Puan: 9