zuxxi.com//sinema|geyiks

tembel teneke

Araba Kullanma

Sıkışık trafikte her frene basışımda arkamdaki adamın yüzü parlar kırmızı kırmızı. Eğlenirim ama trafiğin hiç ferahlamamasını isteyecek kadar değil. Bir nevi mecburi eğlence yaratma hali diyebiliriz.

Araba Kullanma

Camdan el çıkarma olayı otoyolda süratle ilerlerken gerçekleşir. Elinizi çıkarırsınız dışarı, avucunuzu açarsınız ama parmaklarınız sımsıkı kapalıdır. Rüzgar elinizi arkaya ittirirken siz onu dengede tutmaya çalışırsınız.

Çakmaklar

Hani şu klasik çakmakların içindeki gazı ikiye bölen bi duvar var... İşte o duvarın yarattığı iki bölümdeki gazın seviyelerini eşitlemek... Biraz sağa doğru devirelim... Çok oldu. Biraz sola... Evet. İşte eşitledim. Matah iş becermiş gibi sırıtarak bakayım şimdi ona.

Bekleme Salonları

Bekleme salonunda binbir türlü insanla göz göze gelmemeye çalışarak o anlamsız sessizliği paylaşmayı hazmediyorum da, steril mekanlarda ayaklarıma giydirilen o galoş denen malzemeyle fışır fışır yürürken kendime olan tüm saygımı yitiriyorum ben dostlar.

Havuz

Pişmişim sıcaktan, belki de maç filan yapmışım, cuff diye atlayıp o muhteşem duyguyu yaşamak isterim ama kocaman bir yazı: Duş Almadan Havuza Girmek Yasaktır! Ne anladım ben bu havuzdan?

Yemin Billah Edenler

Sadece ekmek çarptırmakla kalmayıp, ardından musaf da çarptırır bu arkadaşlar.

Araba

Camların hemen üzerine gelen tutamaçlarda takım elbise filan asalım diye çengeller vardır. Ben takım elbisem olmadığı için serçe parmağımı asıyorum oraya yolculuk ederken.

Otel

Otellerde yatakların kenarlarını sıkıştırıyolar ya manyak gibi! Ulan makas mı taşıyalım yanımızda? Keselim mi yani güzelim nevresim takımını içine girebilmek için?

Panda

Ben de dondurma yapılan kazanlarda fare ölüleri varmış diye duymuştum. Birileri sevimli pandaya kumpas mı kurmuş acaba?

Hazır Ayaktayken Buyurganları

Oturuyoruzdur mesela güzel güzel, telefon çalar kalkar gidersin, hemen zıplar: "Hazır ayaktayken şu küllüğü döküver." Eyvallah dersin hiç şüphelenmezsin. Bi saat geçer mutfağa gitmeye niyetlenirsin, "Hazır mutfağa gidiyosun bana da bi su getir." Anlarsın ki bu adam hiç yerinden kalkmıyo, hep seni bekliyo emir buyurmak için. Böyle de naif bir kalıp uydurmuş karakterini gizliyor. Bi saat daha geçer, tuvalete gitmeye niyetlenirsin, "Hazır..." Hazır işemeye gidiyorum seninkini de götüriyim mi?

Erkek Gibi Kızlar

Mutlaka siz de karşılaştınız. Konuşmalarında argo kullanır, hafif küfürler eder, içki içmesiyle övünür, erkek taklidi yaparak geçirir ömrünü. Erkekler bu tip kadınlara prim verir; delikanlı karı valla, taşaklı karı (yuh diyeyim parantez açarak) gibi deyimlerle onları pohpohlar, aralarında yer açarlar.

Ondan Sonra'cılar

"Ondan Sonracı"yı mı, yoksa "Ondan Sonracı", "Ondan Sonra"yı kullandıktan sonra karşısında beliren "Ondan Sonra Onbirci"yi mi daha çok üzmek isterim, işte ben buna karar veremedim.

River Raid

River Raid

Benim hatırladığım en eski ve heyecan verici oyun River Raid. Kıvrıla kıvrıla ilerleyen mavi bir derenin üzerinde uçağa benzeyen bi şeyle ilerliyor, sağa sola çarpmamaya çalışıyor, benzinimiz bittikçe FUEL'lerin üzerinden geçiyor ve tink tink tink tink sesleri eşliğinde depomuzun doluşunu izliyor, ailece coşuyorduk. O zamanlar kafama takılmamış ama şimdi düşününce kıllandım. Uçağın derede işi ne? Yoksa o uçak değil miydi?

Banka

Sıra numarasını aldığımda "ohaaa" dedirten bir sonuç ile karşılaşırsam hemen yakındaki bir lokantaya yemek yemeğe giderim. Köfteleri götürürken "ulan acaba sırayı kaptırdık mı?" diye korku duymaktan hoşlanırım.

Saklambaç

Paravan açıldığında insan biraz heyecan duymalı ya da şen şakrak olmalı idi kanımca. Fakat bizim yarışmacılarımız paravanın diğer yanındaki kişiyle göz göze gelir, önce fabrikasyon bir "aaaa" patlatır, sonra da el sıkışır (toplantıya mı geldiniz?), yanak yanağa öpüşürlerdi.

İngilizce Konuşma

Ailece sermiş yatıyorken zapping yapan ebeveyn CNN'de bir süre duraklar, ardından sorar: Ne diyo? Hadi bakalım! Hani İngilizce biliyordun?

Ateşteyim

Renkli bir de kazağı vardı sanıyorum. Ben Çelik'in İzel ve Ercan şarkı söylerken arkadaki ağacın yanında mal gibi duruşunu önceden gözlemlemiş biri olarak bu solo çıkış numarasına hiç kanmamıştım. Millet yedi ama; üçlünün en başarılısı oldu adam.

Düğün

"Oynamak zorunda olmak" durumu beni bitirir. Küçükken bir iki kıvırıp yırtıyordum ama kocaman oldum artık stresi boyumu aşıyor. Oynamaktan hoşlanmıyorum arkadaşım bunun üzerine gelmenin alemi yok.
  • Hemşo - Hemşo

    Faydasız

    Hepimiz 10 takla atmaz mıyız bi filmde oynamak ve ismimizin bulunduğu afişini odamızın duvarına asabilmek için? Bakınız Özlem Yıldız artık bir sinema oyuncusu, üstelik duvarına asacak güzel bir posteri var. Gözüm yok allah daha çok versin ama eşşek yerine konan adam benim.
    Puan: 3
  • John Malkovich Olmak - Being John Malkovich

    Ben Beğendim

    İzlemeyen okumasin

    Ben beğendim bu filmi.
    Puan: 9
  • Çığlık - Scream

    Radikal

    İzlemeyen okumasin

    Seviyorum.
    Puan: 7
  • Güzel Dedektif - Miss Congeniality

    Büyük Ekran Televizyonda

    Sandra Bullock erkek gibi kız rolü yapacağına kadın olsaymış ben kendisini daha severek izlermişim. Herkes gibi konuyla pek ilgilenmeden, uzundur karşılaşmadığım bu kadını izlemeye gittim ama pek tad alamadım. Espriler bayat. Sandra Bullock izlemek istiyorsanız ve fikrime kulak verecekseniz ya büyük ekran televizyon tercih edin, ya da sinemaya gidin. Yok hafif de olsa film izlemek istiyorsanız 4 puanının yanındaki açıklamayı okuyun.
    Puan: 4
  • Kaplan ve Ejderha - Wo hu zang long

    Uçsan Kaç Yazar Tombiksin İşte

    Ben filme gitmeden önce buradaki "bu caponlar niye uçuyo" tartışmalarını okuduğum için hiç yadırgamadım. Esas uçmasalar sürpriz olurdu benim için bi düşünsene. Doğu felsefesi doğu felsefesi diye yırtınmışınız ama buraya kadar olan tüm yazıları okudum, bakiym benim anlamadığım bir şeyi anlayan olmuş da bişeyler çıtlatmış mı diye, cık, bulamadım. Bana göre "The Ice Storm" felsefenin yüzbintanesini pek de batıdan anlatabilmişti, ilgiyle izlemiştik. Filmde hiç sıkılmadım. Dövüş kareografisi denen şey bana hitap etmediği için dövüşlerin sonuçlarıyla ilgilendim. Shu Lien karakterini çok güçlü buldum. Li Mu bai'ye şırınga edilen karizmaya aldanmadım çünkü adamın tombik tombik yanakları vardı. Jen karakteri biraz karaktersizdi, yanardönerdi. Çöldeki aşk hikayesi çok uzun tutulmuştu. Bi de sizce Jen ne diledi?
    Puan: 6
  • Aşkın Büyüsü - Les Enfants du Siècle

    Sakın Ha

    Sakın ola diğerlerine uyup, bir sevgili filmi diyerek ve özellikle yeni başladığınız sevgilinizi kolunuza takarak sinemanın yolunu tutmayınız. Çünkü mutlu mesut bir aşk hikayesi değil, tutkulu ama olmaz bir aşkın hikayesini izleyeceksiniz. Sevgilinize duyduğunuz tutkunun filmdeki ile alakası olmamasının ezikliğini hissetme tehlikesi mevcut. Sevgili ile gitme konusunu bitirdiğimize göre film hakkında konuşmaya devam edebiliriz diyecek ve başlayacaktım ama ben gideli bir haftayı filan geçti hevesim kaçmış. Her filmin ismini Aşkın Büyüsü olarak belirleyen sevimli ancak kaz kafalı endüstrimize de sevgilerimle.
    Puan: 7
  • Mumya Geri Dönüyor - The Mummy Returns

    Vay Mumyacılar Sizi

    Ya ben bu mumya filminin birincisine dandik star müessesesi gazladığı için burun kıvırmıştım, tavır kuşanmıştım. Hatta o kadar ileri gitmiştim ki sadece filme değil, izleyenlerine de saygısızlık etmiştim. Lakin bu ikincisini izlemek nasip oldu, çok utandım. Çok eğlenceli konsept, süper fantazi varmış bu filmde. Gözlerimi ayırmadan izledim, çok eğlendim. Bi tek komedi unsuru olsun diye motif edilmiş karakterlere ve hadiselere canımı sıktım o kadar (altın peşindeki gereksiz kardeş, çocuk ile zencinin ilişkisi vs.) Benden bu kadar, şimdi sizi "efektleri süper olmuş abi"cilerle başbaşa bırakıyorum.
    Puan: 7
  • Kasımda Aşk Başkadır - Sweet November

    Kalemine Kurban

    İlkokuldan henüz mezun olmuş çocuğa senaryo yazdırırsan sonuç bu olur. Köşeleri maket bıçağıyla kesilmiş yapmacık karakterler gelmiş bana özgürlük felsefesinden bahsediyor. Yuh derim. Keanu Reeves'in bu kadar rol yapmayı beceremediği, bi de finalini bu kadar benimsemediğim başka bir film hatırlamıyorum bi süredir izlediğim. Neyse üzerine gitmeye gerek yok, "gitme" uyarısını almıştım, dinlemedim. İzlemiş olduk.
    Puan: 5
  • Kayıp Ruhlar - Lost Souls

    Basit Olmuş

    İzlemeyen okumasin

    Geriliriz diye gittik ama gerilemeden geri geldik. Başlarda daha özenliydi sanki, sonuna doğru basitleşti de basitleşti. Hadi bi olay olacak, şimdi güzel bi şekil yapılacak filan diye beklerken bi baktık film bitmiş. Radyonun dijital göstergesinde 666 beliriyormuş. Aman da aman ne mükemmel final.
    Puan: 4
  • Meksikalı - The Mexican

    Eğlendim

    İzlemeyen okumasin

    Ben gitmeden önce bu kadar kişinin öleceğini tahmin etmiyordum. Dostluk, arkadaşlık, sonsuz aşk temaları etrafında bir sürü cinayet işleniyor. Jerry'nin Samantha'nın yeni arkadaşını öldürmesi biraz fazla olmuş. Günler boyunca Samantha ve Leroy'un yaşadığı dostluktan sonra Samantha'nın bu cinayeti kabullenmesi, finalde Samantha'nın herifi boğazından şişlemesi Çılgın Romantik filmini izlemiyor olduğunun farkında olan beni biraz zorladı. Romantik komedi mi romantik cinayet mi anlayamadım. Ama eğlendim. Baya eğlendim. Yorum yazmadan önce karakterlerin isimlerini de belledim ki sanki arkadaşlarımmış gibi hitap edebileyim.
    Puan: 7
  • Kod Adı Kılıçbalığı - Swordfish

    Adı Vasfiye

    İzlemeyen okumasin

    Deliyürek dizisinde sakallı bi amca vardı. Dolaylı olarak Türk Milleti'nin refahı için olmadık işler yapar, can yakardı. Aha işte onun amerikan versiyonu John Travolta olmuş, eh baya da Amerikan olmuş Ali Sürmeli'nin yanında. Bitden mitden anlamıyorum ama birinin önüne laptop koyup al bu şifreyi kır demek abestir. Bu adam demez mi bunun için bir iki özel program lazım, benim yarattığım özel bir mekanizma var onu isterim filan diye. Bu şekilde normal insanın yapıp yapabileceği şundan ibarettir: 10 Print "Tembel Teneke" 20 Goto 10
    Puan: 4
  • Lara Croft - Tomb Raider - Lara Croft - Tomb Raider

    Nerede Tomb Raider?

    Lara Croft'un şöyle uzaklara doğru zıplayarak kayaya, kutuya, eşiğe, vesaireye tutunması ve kendini yukarı ittirmesi (Belki de çektirmesi) vardır çok karakteristik. Hani nerede? Sulara girer o hiç çekinmeden, nefesini uzun tutar, suyun içinde balık gibi gider de tapınağın gizli kapısını açan mekanizmaları keşfeder. Hani nerede? Bilmeceler nerede bulmacalar nerede? Hiç de güzel olmamış. Boşverelim, Tomb Raider'ı sinema dünyasına kazandıracağımıza Matrix'in ekmeğini yemeye devam edelim. Arkaya müziği döşeyelim takur tukur silahlar konuşsun yavaş çekimde. Biraz da Mummy'den araklayalım; nede olsa Tomb Raider'a en uygun kaçacak eserimizdir. Ben şimdi gitsem desem ki, "Arkadaşlar siz hiç güzel canlandıramamışsınız Tomb Raider hadisesini, Görevimiz Tehlike gibi içine sıçmışsınız.", onlar "Görevimiz Tehlike'den nasıl hayvan para kazandıysak, bundan da en çok kazanacağımız yolu ustaca belirledik biz dünkü çocuk, saf çocuk." derler, kafamı okşarlar. Çok boktan bi dünyada yaşar olduk.
    Puan: 4
  • Yapay Zeka - A.I. Artificial Intelligence

    Seviyorum Ama Kimi, En Tatlı Birisini

    İzlemeyen okumasin

    Filmin başlarındaki yaratan-yaratılan ilişkisi hoşuma gitti. Robotları kendimmiş gibi düşünerek filmi izlemeye itti beni. Fakat senaryo tam olarak ne anlattığını bilemediği için bu teknik işlemiyor; neler olduğunu, ne izlediğinizi şaşırıyorsunuz. Hikaye kime giydiriyor, kimden tarafta bilinmiyor. Aile içi ilişkiler başladığı anda kötü bir film izlediğimi anladım. Akılsızca diyaloglar, saçma ilişkiler. Hangi yılda olduğumuzu bilmiyoruz (2046 gibi bir fikir var kafamda ama birlikte gittiğim kişi ben öyle bir şey duymadım dedi.) fakat kıyafetler aynı bugünkü gibi, etraf yeşillik, sadece ekonomik olduğunu tahmin ettiğim bir araba ve el ile açılabilen kapı teknolojisinde ilerleme kaydedilmiş. Bi de seven robot! Anne robotu ormana bırakır bırakmaz yaşadığımız dünya değişiyor. Daha karanlık, daha trip, daha bilim kurgu. Bu robot yemek yemeğe ihtiyaç duymuyor ise neden buna bir yemek borusu yaptınız ve neden aynı bendeki gibi bu yemek borusu mide civarına bağlanıyor? Madem ağızdan giren materyal robotu bozuyor neden bu yolu kapatmıyorsunuz? Robotumuz havuzun içinde ağzı beş karış açık yatarken ıspanakların izlediği yol otomatik olarak kapanıyor mu? Anne hanım sana da iki çift lafım var: Biliyosun ki bu bi makina, sonsuza dek seni sevmeye programlanmış, götür de bi çipini çıkarıversinler sonsuz huzura kavuşsun dostun. Ne diye allahın robotunu ormanın içine, üstelik üretici firmanın az ötesine, üstelik avcıların 10 dakika sonra robot avına çıkacağı bir mekana bırakırsın? Sevebilen tek robot David ise Jigolomuz nasıl David'e bunca sevgi besledi, korumasına aldı; David elini tuttuğu için. Jigolonun çipleri de boş değilmiş demek ki sevgi konusunda. Ayı Teddy'cik de öyle. Ev alma Teddy al bu devirde. Öyle müthiş bir dost ve bence filmin en esaslı kahramanıydı. Tüm angaryaları robotlara yükleyip insanoğlunun bilgi ile müzik ile uğraşmasını dileyen biri olarak A.I. hikayesini hiç beğenmedim. Uzaylıların formunu beğendim ama. Spielberg o işlerle uğraşsın.
    Puan: 6
  • Salkım Hanım'ın Taneleri - Salkım Hanım'ın Taneleri

    Ülkemizde Zenci İstemiyoruz

    Beni esas ilgilendiren husus zamanında altına imza atmış olduğumuz muhteşem ırkçı uygulama oldu. Büyük ayıp edilmiş.
    Puan: 6
  • Amerikan Pastası 2 - American Pie 2

    Stiffler Kahraman Değildir

    Bu film hakkında yorum döşenmek akıl karı iş değil ama benden önce yazılan yorumları okudum ve Stiffler'a duyulan hayranlığın, filmin en esaslı karakteri olarak belirlenmesinin sakıncalı olduğunu düşünmekteyim. Bence o terbiyesiz birisiydi. Filmde olmasa idi yokluğunu hissetmez hatta daha mutlu olurdum. Jim'den ve diğerlerinden şaşmayın; güzel olan onlar.
    Puan: 6
  • Aile Babası - The Family Man

    Borsacı değilim, avukat değilim, evli değilim

    İnsana kendini iyi hissettiren romantik komedi tadı bırakıyor damakta ama aslında romantik komedi sayılmaz. Yaşamı sorgulayan müthiş bir yapıt da diyemeyeceğim. Az önce başından kalktım, hala kendimi iyi hissetmekteyim. Şöyle bir baktırıyor insana acaba ben nasıl bir hayat yaşıyorum diye.
    Puan: 6
  • Requiem for a Dream - Requiem for a Dream

    Şükürler Olsun

    Sanıyorum filmi 10. dakikasında filan yakaladım, üstelik Türkçe. Canım sıkıldı bunlara. Son 30 dakikada sigara bile yakamadık, gerim gerim gerilerek ekrana kilitlendik ailecek. Gerçekten ailecek. Annem ve babamın da nefes almadan olanları izlediğini tespit ettim gözümün kenarıyla. Orjinal dilinde yakalayıp bir kez daha seyretmek, olaya daha hakim yaklaşmak istiyorum en kısa sürede. Neredeyse unutuyordum. Şükürler olsun ki uzun süre sonunda tadı damağımda kalan bi film izledim. Sıkılmıştım herşeyi beğenmemekten. Tema müziği ne hoştu. Diğerleri de öyle. Tamam tamam gittim.
    Puan: 8
  • Altın Kap - The Golden Bowl

    Bizim Vizyona Gerekmez

    Bu filme yazık olmuş sırf bu memlekette vizyona girdiği için. Ben gittiğime pişman olmadım ama dünyanın parasını verip beyazperdede izlenecek film değil. Kanal E'de (cnbc-e ismine gıcığım) saat 24:00'ta mis gibi seyredilir oturup. Karakterler çok oturaklıydı doğrusu. Charlotte'un aşkı çok derin ve içtendi, bu yüzden yaptığı şerefsizlik hiç puan kaybettirmedi ona benim gözümde. Ama o Amerigo denen ipne yok mu... Yazık etti Charlotte kendine o herife aşık olarak. Yedi bitirdi gül gibi hayatını da maceraperest gönlünü de. Fena bir film değil bu. Haksızlık etmişsiniz. Saçmasapan yazılarla doldurmuşsunuz yorum sayfasını.
    Puan: 7
  • Cahil Periler - Le Fate İgnoranti

    Ucuz Bir Yazı Yazmaya Niyetliyim

    İzlemeyen okumasin

    Hamam'ı beğenmiş, Harem Suare'yi televiyonda ve yarım yamalak izlediği için pek anlayamamış ama kaliteli bulmuş bir izleyici idim ben bu filme girerken, ve gördüğüm şeyi görmeyi hiç beklemiyordum. Kadın filmi diye adlandırılan filmleri ne kadar gereksiz buluyorsam eşcinsel filmi diye adlandırılacak olan filmleri de o derece gereksiz bulacağım; ve bu film bir eşcinsel filmidir. Ne eşcinsellerin ne de diğerlerinin böyle ucuz zihniyetlere ihtiyacı yoktur; arzu edilen özgürlük bunlar ile sağlanamayacak, aksine araya çekilmiş olan çizgiyi kalınlaştıracaktır. Nereden çıkartıyorsun bunun bir eşcinsel filmi olduğunu diyecek olanlar şimdiye kadar yazılmış olan yorumları okusunlar ve herkesin kafasında filmden sonra hangi imge kalmış dikkat etsinler. Yönetmenin Türk asıllı olması filmin konusu hiç ihtiyaç duymazken içine alaturka nesneler konulmasını affettirmez. Ben bunu filmin şansının sadece İtalya, Avrupa (Jenerik sırasındaki eşcinsel yürüyüşü görüntüleri ve haddim olmayarak eşcinsel filmi olarak damgaladığım özelliği ile) sinema sektörlerinde değil aynı zamanda Türkiye sinema sektöründe de risksiz şekilde zorlanması olarak değerlendiririm. Çok ileri gittiysem affedin; o halde bunu ancak yönetmenin duygusallığı ile açıklayabilirim ve bu bence amatörlüktür. Ferzan Özpetek bunlara ihtiyaç duyması gereken bir yönetmen değildir. Bir Türk olarak duvardaki Ajda Pekkan posteri ya da Serra, hele hele Koray beni hiç heyecanlandırmadı. Ayrıca Koray Bey'in çizdiği minibüsle İtalya'ya gitmiş, oradan da serbestçe Amsterdam'a yolculuk edecek olan Türk Genci tipi son derece olağandışıdır. Eğer Türkiye ile ilgili bir şey anlatacaksak onlardan biri gibi serbestçe dolaşabilen gençler olduğumuz yalanını değil, aksine ülkesine tutsak edilmiş bir genç topluluk olduğumuzu anlatmalıyız. Zira tamamen aynı güzergah planını (Milano - Amsterdam) uygulamaya kalkmış bir Türk Genci olarak İtalyan Konsolosluğu'ndan "Otur oturduğun yerde sen kimsin de Avrupa'yı dolaşacaksın" cevabını alıp kıçının üzerine oturmuş bir kişiyim ben. Müzikleri, başarılı oyunculuğu (Koray ülkene dön), doyurucu görüntüleriyle ne güzel olabilecek film talihsiz ucuz zihniyetlerin gazabına uğramış.
    Puan: 5
  • Billy Elliot - Billy Elliot

    İngiliz Aksanını Seviyorum

    İzlemeyen okumasin

    "Küçük bir çocuğun büyük bir dansçı olma hikayesi" tanımını çok klişe bulup hiç ilgilenmemiştim. İzledim. Çok sevdim. Kasabada insanlar için kömürden başka bir gelecek bırakılmamış olması, grevin tüm sakinler, özellikle baba üzerindeki etkisi, polisler (her gelişmemiş yerde aynısınız anasını satiyim), babanın grevi ilk kırdığı gün, oğlunu izlerken gözyaşları, kız çocuğunun sopasını tıpkı duvarlara sürttüğü gibi polis kalkanlarına sürtmesi, çocuğun isyan dansı, hele hele grev tamamen kırıldıktan sonra maden işçilerinin ağır ağır yerin dibine, ait oldukları, layık görüldükleri yere sessizce inişleri. Gerçekten çok hoş bir filmdi.
    Puan: 8
  • Bridget Jones'un Günlüğü - Bridget Jones's Diary

    Televole

    İzlemeyen okumasin

    Kitabını okumadığım için diğer filmler ile aynı kategoriye koyarak, neşe içinde seyrettim. Hugh Grant'ın yıllardır aynı şekilde resmettiği her durumda espri yapabilen, mükemmel ve duyarlı erkek tiplemesinin ardından çapanoğlu çıkması benim için sürpriz oldu. Duruma uygun sözlere sahip olan popüler bir şarkının ilgili durum esnasında kullanılması hadisesi televolecilerden araklanmış.
    Puan: 6
  • Kırmızı Değirmen - Moulin Rouge!

    Spectacular

    Ben bu filme yazdığım yorumu beğenmedim, silme opsiyonu yok silemiyorum, ayrıntıları hatırlamadığım için de yeniden yazamıyorum. Filmi bir kez daha izleyene dek böyle kalsın burası. Silme konusunda yetkilileri göreve davet ediyorum.
    Puan: 7
  • Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliği - The Lord of the Rings - The Fellowship of the Ring

    Biraz da Cahilden Dinleyin

    İzlemeyen okumasin

    FRP dünyası beni sarmaz. Yüzüklerin Efendisi kitaplarını okumadım. İlginçtir vizyona girdiği gün filmin karşısında buldum kendimi; tesadüfler dünyası. Film başladı. Atmosfer çok güzeldi. Yüzüğün ilk peşine düşen o karanlık atlı adamlar beni acayip tırstırdılar. Filmin ortalarına doğru sıkılmaya başladım çünkü süratle maceranın mekanı ve fantastik yaratıkları değişiyordu. Yavaş yavaş okunması gereken bir kitabı vaktim olmadığı için hızlı hızlı ve üstünkörü okuyormuşum gibi... Ve hararetle aranın gelmesini bekledim çünkü sigara içecektim; sonra bir bu kadar daha rahatlıkla oturabilirdim salonda. Demek ki çok çok etkilenmemişim çünkü beğendiğim seyirlerde sigara arasını beklemem. Sonra Liv Tyler çıktığında inanılmaz bir huzur hissettim kendimde. Ben galiba o anda karanlık içinde canavarlar değil güzellik ve aydınlık seyretmek istiyormuşum. İkinci temiz kadın çıktığında (Galadriel) yine aynı duyguyu hissettim. Allahım belki de ben güzellik ve aydınlık arayan bir izleyici değil sıradan bir abazanım... Fragmanı izlediğimde sakallı ve ayı bir tip dikkatimi çekmişti. Allahım yoksa vurduğu yerde gül biten ve taşkafa olan o klasik tiplemenin bir örneği mi var bu öykünün içinde diye korkmuştum. Haklı çıktığım için üzüldüm. Taşkafa yüzüğe baltayla saldırdığında kökünüz kurusun sonu gelmeyen tiplemeler diye içten içe haykırdım. Cansıkıcı bir karakterdi. Zaten cüceymiş. İkinci faydasız bulduğum unsur Frodo'nun kıçına ekstradan takılan o iki çocuk oldu. Hadi birinci bölümde işin içine hasbel kader karıştınız ama divan kararı ile çıkılan o yolculukta olmamalı idiniz bence. Bunu ben bile düşünebilirken o karizmasına hayran kaldığım Gandalf'ın düşünememesi beni çok üzdü. Oturun oturduğunuz yerde veletler maça gitmiyoruz demeliydi onlara, demedi. Sonra ne oldu; o veletlerden biri madende yaptı dallamalığını olmadık işler açtı ekibin başına. Gandalf o zaman karşımda dize geldi ve çocuğa koca büyücünün kalıbına yakışmayacak laflar etti. Neyse efendim geçmiş zaman. Kılıcım seninledir, benim de yayım, benim de baltam bölümünde Tarantino amcanın Pulp Fiction'da inceden dalgasını geçtiği değişik becerilere sahip kişiler tarafından kurulmuş muhteşemhane bir ekibin başarılı maceraları klişesini hisseder gibi oldum. Neyse efendim film bitti. Ama öykü bitmedi. Çok gıcık oldum ben o anda. Çünkü ben bir sinemaseverim; sinema salonuna gittiğimde dizi ile karşılaşmama hakkını kendimde görürüm. Ama ne oldu öğrendik ki bu üç filmmiş, biz birincisini seyretmişiz. Yine de to be continued filmleri kendi içlerinde sundukları konuyu sonuna kadar tüketir ve the end yaparlar. Sinema denen şey bunu gerektirir. Bir sürü star wars gördük ama hiç biri öykünün yarısında bitmedi. Belki de bunu gerçekten bir dizi yapmalıydılar. O zaman her mekandaki macerayı hem daha uzun anlatırlardı, hem de haftaya devamını seyredeceğimizi bilerek gıcık olmazdık. Kitapta çokca olduğunu zannettiğim "ayaklarını özgür bırak bak o seni nerelere götürür", "evet, bu adımı atarsam evden şimdiye dek olmadığım kadar uzak olacağım" vb. gibi mesajlar filmin benim gönlümü okşayan yanları oldu. Bunlar dışında filmin süper olan taraflarını diğer arkadaşlardan okudunuz, okuyacaksınız. Ben Yüzüklerin Efendisi kültürüne uzak birisi olarak vizyona giren bir filmle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaştım. Bunu yaparken konseptin hayranlarını üzmemeye, telafi edilemeyecek bir cahillik yapmamaya gayret ettim ama yer yer gıcıklıklar yapmaktan geri durmadım. Çünkü konunun fanatiklerinin bir araya gelip, masumca beğenmeme duygularını açıklayan insanlara karşı düzenledikleri haşin saldırılardan rahatsızlık duymaktayım. Çocukluktur bu. Özgürlük hakkımızı, insan olma hakkımızı Yüzüklerin Efendisi kadar kollasak Hollywood filmlerini tartışan kifayetsiz bir genç ordusundan daha fazlası olurduk belki. Hollywood deyince aklıma geldi; her filmin içine serpiştirdiğiniz küçük hollywood esprilerinden nefret ediyorum. Buna da bulaştırmışsınız bir iki tane.
    Puan: 8