Tsubasa

  • Ne diyeyim benim aram pek iyi değildi bu tür futbol çizgi filmleri ile. Bu adamların sahası koş koş bitmezdi çünkü. Mesela bir takım kendi ceza sahasından atağa kalkıyor, benim telefon çalardı. Arayan arkadaşmış, bi on dakika sohbet eder, sonunda buluşmaya karar verirdik. Odama gidip güzelcene giyinir, kafaya jöle sürer, hazır hale gelirdim. Televizyonu kapatmak için bir bakayım; herifler daha yarı sahaya ulaşmamış. Be hey iki sattir koşuyosun! Yok yok... Maymun işiydi : )
    zuxxi
  • Ahh ah. Yakın geçmişte Tsubasa diye bi çizgi film vardı. Futbol hakkında yapılmış en iyi çizgi filmlerden biriydi. En güçlü takım Nankatsu idi. Tsubasa adlı bir oyuncuları vardı ki evime şenlik. Geliştirdiği sağlı sollu ataklarla rakip kalecilerin kabusu olmayı becermişti. Oyuncular bir pozisyonda yedi kez şekil değiştirirdi.
    ????
  • Tsubasa ve değişik kahramanlar bu çizgi filmde rol alıp, değişik hareketlerle topu ağlarla buluşturmaya çalışırlardı. Kaleyi görmeleri için ise tepeleri aşmaları gerekirdi. Dünya Yuvarlaktır, ilkesinden yola çıkılarak hazırlanan bu çizgi filmde, ayaklarını kafalarına kadar kaldırıp Akula tipi vuruşlar yaparlardı. Hatta bi golde eşşeğin kulağına (!) su kaçırıp; direğe bile tırmanmışlardı.
    ????
  • Ahh... Nerde şimdi ööle bi takım bulmak? Takımdaki 10 kişinin her biri ayrı yeteneklere sahipti. Ve 11. adam olarak bu takımı Tsubasa şereflendirmişti. Tsubasa=Dier 10 kişi, denkleminden anlayacağınız gibi, üstün yetenekti. Nassı gaza gelirdim onu izlerken. Bitmeyen sahada yorulmadan koşmasını, koşarken önüne gelen yaklaşık 20 kişiyi geçmesini, ve bunları geçtikten sonra boş kale yerine cesaretsiz arkadaşına pas vermesini, şut çekerkene arkasında oluşan şimşekli görüntüyü, spikerin onu övmesini, kafa topu için 50 metre yukarı zıplamasını, unutamam. Asla unutamam...
    ????
  • Akula vuruşu nedir, kartal vuruşu nedir? Sezar isimli çocuğun Japonya'da işi ne? Nasıl 12 yaşında çocuklar bööle futbol oynar? Kalecilerin topu yakalamak için önce kendini ters taraftaki direğe atıp, ordan kuvvet alarak öbür tarafın ucuna yetişmesinin mantığı nedir? İzlerken insanımıza, "Ulan bu kadar millet bi kafa topuna 2 saatte çıkıyo, nerdeyse fezaya ulaşcak. Bunların da işi zor walla" dedirten, hakkında en fazla geyik yapılabilecek çizgi filmdir.
    elma
  • Bunlar bi şut çekti mi top yarım saat havada döner, aldığı inanılmaz (!) hızdan dolayı yuvarlak diil, elips şeklinde uçardı... Hay Allaam yaa..
    Bono
  • Aydınlığa kavuşturalım: Sezar, Benjamin isimli çizgi filmdeydi ve Japonya'da değildi. Akula türündeki özel vuruşlar da Benjamin'de idi. Tsubasa, Benjamin'in japon versiyonu ve biraz daha az abartılı olanıdır. Bilgilerinize arz ederim.
    sado
  • Bir deişik ayrıntı da iki yan yana koşan oyuncunun atak esnasında yapmış oldukları konuşmalardı. Bu ikili ataa çıkarken yaklaşık bi beş dakka falam ataın seyrini, rakip takımdan kimlere gıcık olduklarını, ne acar futbolcular olduklarını konuşurlardı. Mahalle maçlarında oluşan "la pas atsana", "abanmayn olm!" şeklindeki söylemler hiç bi zaman duyulmazdı.
    kızıl sakal
  • Tsubasa'nın saçları çok kötüydü bi kere. Yağlı yağlıydı böle, görünce midem bulanırdı. Ama sempatikti, gol atınca yüzünde gülücükler açardı ve hiç kasılmazdı. Canım yaaa özledim bak şimdi.
    Jeran
  • Valla Tsubasa'da annamadığım bişi vardı. Gerizekalı olduklarından mıdır, yoksa o zamanlar caponların futbolda ileri olmamasından mıdır nedir, o 12 yaşındaki veletlerin maçına yüzbinlerce seyirci gelirdi. Ne işiniz var lan çoluk çocuğun maçında, toplanmışsınız cümbür cemaat!
    Al_Bundy
  • herşey çok güzel ama unuttugunuz bişey var be tatlı insanlar. bi de onların sahası top gibi yuvarlaktı düz değildi. adam başlardı koşmaya bi bakardık futbolcu tepenin arkasından geliyo. dağa mı çıkıyon be mübarek.
    sinecod
  • Çocuk futbola başlamadan önce azim etmişti, futbolcu olacam diye. Top kontrolünü arttırayım diye, bi nehir bulmuş, akıntıya karşı top sürme antremanları yapıyodu. Ulen hala şimdiki teknik direktörler neden bu antremanı yaptırmazlar düşünürüm. Manyak izler bırakmıştı bende, hep akan suya karşı top sürme antremanını yapmayı istedim ama kısmet olmadı. Bi de ayaklarını güçlendirmek için paso ağaçları felan tekmeliyo, derin yarıklar bırakıyodu ağaçlarda. Bi ara deniyim dedim de, ayağı kırıyodum nerdeyse. Yıllar sonra VanDamme'ın filminde de aynı şeyi görünce hüzünlendim doğrusu.
    siyetil
  • Bi gün bu Tsubasayı seyrettikten sonra aşağı inip duvardan aşağı uçmak suretiyle rövaşata denemesi yapmıştım. Gözümü hastanede açmıştım. O gün bugündür üstümde bi gerzeklik var. Allah bu tsubasayı taş yapsın.
    Esasoğlan
  • Tsubasa, okyanusun öteki tarafında kalmış olan Japonların okyanusun öte yanında olup biten herşeyi ne kadar popolarından yorumladıklarının bir ispatıydı. Basit bir futbol maçını en harbisinden 22 ninjanın kapışmasına çeviren Japon animatörler üç kuruşluk çizgi film ve futbol zevkimizin içine ederlerdi. Filmin kahramanı rövaşataya çıkarken fon kararır, japon çizgi filmlerindeki klasik "esas oğlanın şahlanışı" efekti olan "dışiyaaaa" gibi bi ses çıkar ve Tsubasa fonda çakan şimşekler eşliğinde havada 5 takla attıktan sonra insafa gelerek röveşatasını yapardı. Çocuk yaşımda "ha siktir lan böle futbol mu olur" demiş ve 1-2 bölümden sonra seyretmemiştim o kepazeliği...
    ARBALEST
  • Gördüüm kadarıyla kimse kaleci Wakabayashi'den bahsetmemiş. Kesin hatırlarsınız. Bu Tsubasa ile Wakabayashi'nin tanışma sahneleri. Tsubasa adamımız şen şakrak topu sektirerekten yolda ilerlemektedir ve karşısına bi elektrik direği çıkar. Elektrik direği ile hemen solundaki duvar arasından ancak bir futbol topunun geçebileceği kadar bir boşluk vardır ve Tsubasa şutunu çeker. O sırada duvarın diğer köşesinden Wakabayashi gelmektedir. Top tam aradan geçer ve Wakabayashi'nin suratında patlamak üzeredir. Vee ne olur? Wakabayashi topu omzu ile kulağı arasında tutar. Aralarındaki rekabet bööle başlar ve daa sonraları dostluğa dönüşür falan filan.
    zzzink
  • Tsubasa filmin esas oğlanıydı. Ama kimse kötü çocuk kojiro'yu unutmasın. Hain herifti ama iyi topçuydu. Topa gömdüğü gibi ortalığı darmadağın ederdi. Çıkan seslerden atom bombası atıldığını sanırdınız. Tsubasa attığı golün tadına varamadan kojironun 88 metreden (oha!) attığı golle armut gibi apışıp kalırdı. Hakkaten sinir ederdi beni. Ama nedense çekici bulurdum. Uzun saçları, sert hareketleri bana peruk takmış cantona'yı hatırlatır. Bu çizgi filmde karakterlerin isimlerine biterdim. Tsubasa, nankatsu, wakabayachi, makaşimatsu, kojiro, miyagi... Süpersiniz beeee kim tutar sizi!
    ffakdemir
  • Baba Tsubasa'da Miyagi yoktu. Karete Kid'le karıştırdın sen. Tsubasa'da Miogi vardı.
    Belgorth
  • genzo wakabayaşi. kahramanımdır kendisi. şapkasında w yazardı. wigonzo derdi samimi olduğu arkadaşları. tsubasa aslında kenardaki ponpon kıza hava basmak için asılırdı oyuna. ama wigenzo öyle mi? ne asil bir insansın sen. saygılar. (wigenzo dedim kusura bakma abi estafurullah)
    onunmodeliöyleabi
  • Caponlar bize saha içindeki heyecanı yansıttıkları gibi saha kenarındaki heyecan verici atmosferi de yansıtırlardı. Misal, bir takım gol atar, seyirciler içinde gole sevinmeyen bi abiye zum yapılır ve abi der ki; "Tsubasa yeterince iyi ama bakalım diğerleri de ona ayak uydurup skoru koruyabilecekler mi?"
    Baltazar.
  • Her Japon çizgi filminde olduğu gibi bu çizgi filmde de gözler dana gözü gibiydi. Kafalarının yarısı gözden oluşurdu bu karakterlerin. Kanımca, o yüzden hiçbir şey kaçmazdı gözlerinden. Neyse, kaliteli futbol oynarlardı netekim! Ve de çok atletiktiler. Havada karada her türlü hareketi yaparlardı valla. Çok Türk genci sakatlanmıştır mahallemizde yok akila yapcam, süper magnum vurcam diye!
    V i p e R
  • Bu benjaminde de olabilir bilmiyorum, rakip bir takımın çok hızlı şut atan bir oyuncusu vardı ki topu kaleciyle birlikte ağlara sokuyordu. Onun bu sert! şutlarını önlemek için şöyle bir çözüm bulmuşlardı: Topun gittiği istikamettiki defans oyuncuları avuda kalkıyordı, top da onların kramponlarının altına çarpıyordu. Top her çarptığı kramponda 3-5 saniye kadar patinaj çektikten sonra avuda kalkan oyuncuyu devirip yoluna devam ediyordu. Ancak böyle 2- 3 oyuncuyu devirdikten sonra kalecinin tutabileceği seviyeye geliyordu. Hey Allahım yaa, ne bu şimdi? Haa, bu pati çekme olayı istinasız her kalecinin elinde olurdu. Top kalecinin eline çarptıktan sonra başlardı elinin içinde dönmeye. Bu arada kamera bir topa bir de o sırada acıyla ıkınıp duran kaleciye dönerdi. En sonunda top yavaşlar lakin kalecinin de gücü biterdi. Top ya tıngır mıngır kaleye girer ya da çizginin üstünde kalırdı.
    Ruler_
  • bir maçın 3 bölüm sürdüünü hatırlıyorum
    fakeplastictree