zuxxi.com//sinema|geyiks

rosebuda

  • Jeanne D'Arc - The Messenger - The Story of Joan of Arc

    Still

    bence film tarz olarak Luc Besson'un Leon öncesi filmlerine çok benziyor, ağır ve uzun planlar açısından biraz daha abartmış olabilir ama bunun yanında görüntü yönetmeni iyi iş yapmış , özellikle bekaret kontrolü sahnesinde hayran kaldım . Sonuç olarak konu olarakta işleniş olarakta sağlam bir film ama temponun ağırlığı biraz sıkabilir
    Puan: 8
  • Garage Olimpo - Garage Olimpo

    Gerin

    filmde çok iyi ayarlanmış bir gerginlik vardı neyin ne ne zaman olacağını bilmiyorsun aynı işkencehanedekiler gibi ,saate kartını basarak işe başlayan tanrılar senin beş dakika sonranı sana sormadan planlıyorlar ve senin tek yapabileceğin iş itaat etmek , onlara planlayabilecekleri bir beş dakika daha verebilmek için , fazla söze gerek yok sözde toplumsal içerikli filmlerdeki zaman zaman güldüğüm birebir işkenceyi oynama , işkenceyi göstermeden sadece psikolojisini ön plana koyarak anlatan bu filmde beni dehşete düşürdü . Çok iyi veya çok kötü bir gününüzde gitmeyin
    Puan: 9
  • Avanak Ajan - Austin Powers, The Spy Who Shagged Me

    Nasıl yani

    10'mu nasıl yani ki. hadi iyimser açıdan bakarak Amerikan espri kültürü ile bizimkisi arasında fark var diyelim de yine de nasıl yani
    Puan: 1
  • Asteriks ve Oburiks Sezar'a Karşı - Astérix et Obélix contre César

    Eğlenceli

    gittim , gördüm , eğlendim . çizgi filme estetik açıdan da sadık kalınması beni sevindirdi.
    Puan: 7
  • Duruşma - Duruşma

    ehhhh

    eğlenceli ama , zafer algöz her zaman ki zafer algöz , güven kıraç her zaman ki güven kıraç herkes her zaman ki herkes
    Puan: 5
  • Amerikan Güzeli - American Beauty

    kelimeler kifayetsiz

    Öncelikle hayatımda Forrest Gump ile birlikte önemli bir yere sahip bir film .İnsana acayip sorular sorduruyor , niye çalışıyorum, başarma isteği içimdemi yoksa bunu hayatmı benden istiyor , sistemin çarkında birer fahişemiyiz vs . Ama bunları o bildik sanatsal , ağdalı , sözde entellektüel bir dil yerine en baba anlatım aracı komedi ile anlatıyor ve bunu da bokunu çıkarmadan donuk resimlerle yapıyor öyleki onbeş saniyelik hareketsiz bir görüntüye bu kadar güleceğimi tahmin etmemiştim .Sonuna kadar kahkahalarla güldüğüm film sonunda suratıma acı bir şaplak indiriyor , çevrene bir daha bak diyor .
    Puan: 10
  • Pi - Pi

    Formülize bir hayat

    Etrafımımızdaki kalıpların anlaşılmazlığı ile yaşamımızın renk kazandığı düşüncesi , hayatın anlamını klişelerde , piyasalardan satın alarak arayan , insanlar için ne kadar anlam ifade eder bilmiyorum . Filmde bu kalıpların bilinmezliğini yıkmaya çalışan Max'in karşısına bi takım engeller çıkar .İlginç olan bu engellerden birininde öğretmeni olmasıdır , belki zorluk karşısındaki döneklik , belki dinozor mantalitesi neyse . Diğer engeller olan dinsel ve ekonomik çevrelerin Max'i iktidar mücadeleleri içine almaları çok fazla ön plana alınmamış daha da geriye atılsaymış daha iyi olurmuş . Bu mücadelelerin , filmin sonlarına doğru olan aksiyonvari sahnelerini hesaba katmazsak , fikirsel olarak konuya bazı açılardan ters düşsemde, gerçekten çok iyi bir film . Özellikle Ana tema olan kaosun simgesel belirteçleri gerçekten çok iyi kullanılmış ve bunların kendi aralarında ki geçişleri filminde konusuyla bağıntılı olarak formülize edilmeleri (siyah-beyaz çekimin değeri) gerçekten çok başarılıydı . Hayat formülize edilebilir ama hep bişeyler eksik kalır , eğrinin ucu sıfıra yaklaşır ama hiçbir zaman sıfır olmaz . Seçim bizde sıfıra bir milim daha yaklaşmak için, düşüş ivmesini hızlandırmak için, uğraşmalımıyız yoksa zaten kendi halinde ki düşüşün ivmesi ile mi sıfıra yaklaşmalıyız .
    Puan: 9
  • Kazanma Hırsı - Any Given Sunday

    Lejyonerler , şövalyeler ve krallar

    Hiçbir bilgi sahibi olmadığım Amerikan futbolunun , belkide biraz Oliver Stone etkisiyle , tam anlamıyla , strateji olsundiziliş olsun bir savaş olduğunu anlayınca , endüstrileşmiş bi spor olayının içinde savaşın nasıl girebileceği konusunda biraz düşünmeye çalıştım . İki ülke birkaç insanın menfaati için çarpışırken milli duyguları kullanır ve bu duygu girdabı içinde piyonları canları vermeye hazır olurlar . Ama bir insanın para için ölümü göze alması nasıl olabilir ve olursada bu ne kadarı para için olur . Para için olan kısmına gelene kadar o oyuncunun başka niteliklerinin ,belkide bir şövalyeyi bir lejyonerden ayıran niteliklerin daha önde olmasından kaynaklanabileceğine inanıyorum . Neyse , filmde şövalyelikten gelen bir koçun lejyonerlerin ve şövalyelerinin ,Oliver Stone stilinde görüntü sağanağı altında, karşılaştırılmaları ve bunun temelinde yatan endüstrileşmenin her alanda olduğu gibi ,tektipleşme yolundaki en büyük engeli, ruhu ikinci plana itişi ağırlıklı olarak işleniyor . Bunun yanında böyle bir ortamda bir savaşın nasıl ve ne için yapılabileceği koç tarafından yine Oliver Stone tarzında bağıra bağıra söyleniyor "kendini tatmin için ,ben savaştım diyebilmek için savaş" . Ve gerçeklere dönüş, şövalyelikten gelen adamın filmin sonundaki lejyoner tavrı gerçektende beni şok etti .Özellikle VIP ile türbün görüntülerinin harmanlandığı sahneler çok hoşuma gitti. Oliver Stone'nun çok eleştirilen birebirci tavrı bu film içinde geçerli ama görüntü sağanağı içinde yine seyirciyi ayık tutmayı ,yormayı başardığından başarılı olduğuna inanıyorum . Sonuç olarak "Herşey reklam girmek için mola alındığında bitmişti"
    Puan: 8
  • Goya - Goya en Burdeos

    Goya öldü

    Gazetede resimlerini görmekle birlikte bu filme gitmeye karar verdim . Daha önce Goya ile ilgili olarak Ankara Devlet Tiyatrosundan ,"Goya" oyununun , kötü bi yorumunu izlemiştim . Ama resimlerine hayran kalarak gittiğim bu filmde böyle bir hayal kırıklığı beklemiyordum . Film tahmin ettiğim gibi görüntüler ,özellikle Goya nın estetik kaygısına dayanılarak oluşturulanlar , muhteşem . Deliliğin anlatımıda sade , abartısız ve başarılı . Bunlar büyük artılar ama geride kalan önemli bişeyler var . Goya'nın hayatta birçok şeyden vazgeçmesine neden olan siyasal görüşleri ve bu görüşlerinin uygulanması amacı için aktif bi rol üslenmesi çok geride kalmış , birtek milliyetçi yanı üzerinde biraz durulmuş diğer yönelimleri ise çok önemsiz şeylermiş gibi geçilmiş . Tamam bu yönetmenin kendi seçimi olabilir ama Goya gibi bi adamın hayatını beyaz perdeye getirmek bir takım sorumlulukları almayı gerektirir , aşk ve sanat yaşamı ile olduğu kadar , özgürlükçü yapısı ve siyasi düşüncesi ile de tarihe mal olan bu ismin bu kadar önemli yönlerini geri plana atmak hatta es geçmek açıkçası beni pek doyurmadı . Sonuç olarak sadece diyemesemde büyük ölçüde, içeriği geri plana itecek kadar , estetik ve daha çok (La Furra Del Baus etkisi ile) tiyatral anlatım üzerinde durulması , boş bir güzelliğin hazin sonu gibi , sıkıntı yarattı .
    Puan: 4
  • Gladyatör - Gladiator

    Yine mi ?

    Hollywood'un para makinesi, 70'lerde yeşilçamı kurtaran, melodram iş başında . İnsanların duygularını kullanarak trajedi'deki deyimi ile catharsis'e ulaştıran (yani arındıran) seyirciyi mutlu eden , çıkınca "ne süper film yapmışlar"dan başka laf ettiremeyen,tartışılabilecek bir yanı olmayan ,soru sormaktan aciz ,Titanic(aynı özellikler geçerli) gibi korkunç paralar harcanıp korkunç paralar kazandıran , boş bir film . Oyunculuk açısından konuşmak gerekirse Commodus iyi bir performans sergiliyordu diyebilirim ama onun dışında ben önceden gördüğüm kalıpların dışında birşey göremedim . Hikaye gerçekmiş değilmiş falanda umrumda değil bana bişey katmadı . Bu notta boşta olsa ihtişamının hatrına .
    Puan: 4
  • Annem Hakkındaki Her Şey - Todo sobre mi madre

    ve Kamera

    Sade , basit , yalın ve en önemlisi samimi bunun sonucu olarakta hayatımda seyrettiğim en sıcak filmlerden biri. Eylemlerimiz vardır ,hareketlerimiz ve biz bunları hiçbir zaman tanımlayamayız .Kendiliğinden ortaya çıkan bi amaç vardır üzerinde düşünmeye gerek yoktur , neyi nasıl yapabileceğimize karar verebiliyorsak . Farklılıklarımız vardır görmeyiz , dışımızda farklılık ararız bulamazsakta yaratırız . Bilmiyorum belkide bidaha seyredip düşünmek gerek ama yine de beynimde birşeyler daha farklı bir yerde ve anlamda .
    Puan: 10
  • Yaşamın Kıyısında - Bringing Out the Dead

    tanrıyı oynamak

    İki ya da üç sene önce "Playing God" diye bi film vardı . Orada hayat kurtarmakla kendini tanrı yerine koyan bir doktor vardı ve bu adam işine o kadar kaptırmıştı ki kendini her acil olaya bakıcam diye 40 saat uykusuz bu nedenle bazı ilaçların yardımı ile ameliyata giriyordu çünkü ona göre tanrıların uyuma hakkı yoktu .Sonuç ameliyatta yanlış bi hareket , ilaç kullandığının ispatlanması ve meslekten men , gerçeklere dönüş . Bu filmde de çok benzer bir tema üzerinden gidilmiş , her şeyin bi bedeli vardır tanrı olmanın da , sorumluluklar gücü getirdiği kadar zorunluluklarıda getirir ve bunlar bir yerde insanı tüketir . Ama bütün bu benzerliklerin yanında bunlara destek olarak , belki de yönetmen farkından , çok iyi işlenmiş uç noktalarda bulunan yaşam görüntüleri , tiplemeler ve onların ruh halleri vardı ki gerçekten de insanın traji komik hikayesini anlatıyordu . Ve bunlar gerçeği ,doğalı yakalıycam diye kasıp iğrenç yapmacıklıkları sunan filmlerdekilere göre daha etkili ve insanda cevaplar aramaya yönelten tiplemelerdi . Sonuç olarak başarılı bir filmdi ve gidilmeye değer .
    Puan: 7
  • Abuzer Kadayıf - Abuzer Kadayıf

    ders

    Bir filme gittiğimde sıkılabilirim ama bunda sanki tenefüsü bekleyen öğrenci gibiydim . Didaktik anlatımın doruklarında duygudan samimiyetten yoksun , korkunç bir senaryo , rezalet oyunculuklar filmi tam anlamıyla bu hale getirdi . Metin akpınar herhalde bu doğu şivesiyle konuşan karakterlere öyle alışmış ki Prof. Ersin rolünü sokaktan geçen bir adama oynatsaydılar daha iyiydi . Birtek zorlama şivesine rağmen Talat Bulut için iyi diyebilirim onun dışında inanılmaz kötü oyunculuklar beni bezdirdi . Hele Sibel Turnagöl'ün bir repliği vardı ki daha doğrusu o repliği söyleyişi vardı ki evlere şenlik "Ersin seni seviyordum bunları duyunca birkez daha sevdim" bu replik bu kadar kütükçe söylenemezdi . Gitmeyin derim bildiğiniz şeyleri bir daha ders olarak hemde bu kadar kötü öğretmenlerle görmek hiç eğlenceli değil.
    Puan: 1
  • Dokuzuncu Kapı - The Ninth Gate

    ...

    Film baştan sona iyi ve hiç kopmayan bir atmosfer içinde gidiyor . Bu özelliği sayesinde filmde hiç sıkılmadım . Oyunculuklar hakkında fazla konuşabileceğimizi sanmıyorum , atmosfer o kadar iyi oluşturulmuştu ki oyunculuk gibi şeyler daha geri planda kalıyordu . Bir sonra ki kareyi tahmin edebilmek çok zordu , o yüzden konunun kurgusu da iyiydi . Kısacası film tam anlamıyla Roman Polanski'nin şahsi şovuydu .
    Puan: 9
  • Filler ve Çimen - Filler ve Çimen

    bıyıkaltı

    Derviş Zaim muthiş sembolle anlatım gücünü bu filmde de göstermiş. Film baştan sona hissedilmeden sıkıştırılmış sembollerle dolu ve gerçekten iyi seçilmiş semboller. Sadece herşeyin yanından geçip görmeyen maratoncu bile çok iyi bir buluş. Tabi bunun yanında balığıda unutmamak lazım. Bi sondaki burada çok kötü şeyler oluyor diyen polis bana biraz "Güneş Yanığı" filmindeki sürekli adres soran kamyoncuyu hatırlatsada, filmin başından sonuna oluşan değişim biraz da olsa fark katmış. Özellikle eroinin(ya da kokain) kara dönüşmesi ve bu karın altında imkansızın başarılması müthiş bir çözümlemeydi. Ve sonunda küçük balık jaws oldu, birileri bize bıyıkaltından gülüyor mu ne ? Gördüğüm en iyi Türk filmlerinden biri.
    Puan: 10
  • John Malkovich Olmak - Being John Malkovich

    ipler kimde

    Pek fazla birşey beklemeden gittim, büyülenmiş gibi çıktım. İlk başta John Malkovich oyunculuk böyle olur dercesine oynamış adam kendini oynadı sonra Schwarz içine girince Schwarz gibi oynadı, John Cussack'ta çok iyiydi, bir de ben güzelliğim olmadan da oynarım diyen Cameron Diaz'ı da kutlamak lazım, herkesin çıkardığı bir karakterle onlarca film çektiği bi durumda kadın "Any given Sunday" ve bu filmdeki gibi farklı karakterleri deneyebiliyor. Maxine'de ekleyince oyunculuk anlamında muthiş bir yapım ortaya çıkıyor. Diğer öğelere gelirsek konu olarak çok enterasan ve çok iyi işlenmiş, özellikle basit ama müthiş zeki espriler ve ayrıntılarla dolu bir film. Konunun gittiği nokta ise üzerinde saatlerce düşünülebilecek bir olay. Ayrıca kukla olayını seviyorsanız muthiş zevk alacağınız gösteriler var.
    Puan: 10
  • Nerdesin Be Birader? - O Brother, Where Art Thou

    Dapper Dan

    Filmden beklediğim kadar zevk aldığımı söyleyemem çünkü Coen adını duyunca yine bir başyapıt bekledim. Evet yine görüntü anlamında, kurgu anlamında, özellikle Coen tarzı espriler ve tiplemeler başarılıydı ama yinede bişeyler eksik geldi bana bilmiyorum belkide "Odessia" da saklıdır, okumadığım için bilmiyorum. Oyunculuk anlamında haklarının yenilmemesi lazım tabii Coen filmlerindeki oyunculukların başarısı sadece oyunculara ait olmasada, George Clooney'in böyle bir rolü oynayabileceği aklıma gelmezdi. Her ne kadar başta beklediğim kadar iyi değildi desemde Coenlerden beklediğime göre idi yoksa Coenler o tatlı "grotesk" anlatımı ile beni baya bi etkiledi.
    Puan: 8
  • Düşlerin Efendisi - Quills

    Kör noktalar

    “Hakikat çok taraflıdır . Fakir bir şimal kilisesinde -Şeytanın iğvasıylada olsa- Fakir bir papaz Onu o kadar uzun anlatamaz” Nazım Hikmet Aklımda nedense bu dizeler dolaştı durdu. Konu acaip derecede farklı olsa da sadece bu dizelerin yoğunluğu içinde Marki’ye, papaza ve de o salonu dolduran veya doldurmayan herkese bir yer buldum. İnsanın doğası sırlarla doludur hala ve her ne kadar derinlere indiğimizi düşünsekte, her zaman daha derinlerde daha da karanlık bir nokta vardır, ki karanlık mı aydınlık mı olduğu ayrı bir platformda bir tartışma konusu olabilir ama yinede genel geçer kurallar çerçevesinde karanlık diyebiliriz. Çünkü aydınlık varlığını karanlığa borçludur, iyilikte kötülüğe tam tersleri de geçerli tabi. Çirkini görmeden güzeli algılayamazsınız. Marki’nin, Sartre’ın varoluşçuluk felsefesine dayanak olarak seçtiği isimlerden biri olması boşuna değildir. Her insanın bir bakış açısı vardır. Ve içinde yer aldığı dünyayı o bakışın izin verdiği boyutlarda algılar. Farklı açılardanda bu dünya farklı anlaşılabilir. Her zaman bizim görmediğimizi gören birileri vardır. Filmi beğenme nedenim ne Sade’dır ne de fikirleri, bu adama objektif yaklaşılmış olmasıdır. Ne onun söylemini kabul ettirme kaygısına düşmüş ne de onu tarihin bir yüz karası olarak ele almış. Ama unutulmaması gereken bir nokta var tarih boyunca döneminin genel geçer kuralları içerisindeki kötülüğü kutsamış insanlar vardır ve bunların farklı açılardan algıladığı dünya kullanılarak önemli yollar katedilmiştir. Tarih denen engelli yolda engellerle, ne yönden olursa olsun, uğraşmış insanlara saygı göstermesekte, saygısızlık yapmamak zorundayız bence. Yoğun bir tartışmaya götürebilecek bu filmde Rush, Caine ve Phoenix bu yoğunluğun altında kalmadan çok iyi bir performans gösteriyorlar. Görülmesi gereken bir film.
    Puan: 10
  • Pearl Harbor - Pearl Harbor

    kağıt kahramanlar geçidi

    -"Uyuyan bir devi uyandırdık" (söyleyen kişi, dünya tarihinin en büyük askeri dehalarından biri kabul edilen koyu bir Japon milliyetçisi olan Amiral Yamamoto) -"Eğer ülkenizdeki pilotların yarısı senin gibiyse sizinle savaşanların vay haline(gibi birşey)" (söyleyen kişi, uçak sayısı 400 lere kadar düşmesine birçok pilotu günde 3-4 defa göreve çıkmasına rağmen 2000 den fazla Alman uçağına karşı koyabilmiş Kraliyet Hava Kuvvetlerinin bir pilotu) -"Kazanıcağız neden biliyormusun (iki tane pilotu göstererek) bunlar sayesinde". Kimin dediği önemli değil milyonların savaştığı en az kaybı olan Amerika'nın bile 300.000 den fazla insan kaybettiği bir savaşa böyle kolay kahraman yaratmak bence Amerika'da dahil bütün katılan ülkelere hakarettir. Bu ve bunun gibi gaz (güya) dialogların geçtiği bir film. Bir filmin tamamen gerçekçi olması gerektiğini savunan biri değilim, ama eğer tarihin akışında önemli bir yere sahip bir olayın anlatıldığı bir film ise bazı gerçeklikleri görmek isterim. Anlaşılan adamlar artık kahraman bulmakta zorlanıyorlar tabi Patton, Bradley, McArthur, Eisenhower hepsi işlenmiş hem de gerçektende başarılı yapıtlar içinde işlenmiş olduğundan yaptıkları kötü bir imitasyon olurdu o yüzden anlaşılan çareyi kahraman yaratmakta bulmuşlar, bunu nasıl bayağı yaptıkları belli değil.Kısacası gitmeyin birinden video cd'sini alıp seyredin görsel efektler gerçekten de çok iyi ama geri kalan filmi çekmeye ve bunun için para vermeye değmez. Not: Atom bombası Pearl Harbor'un sonucu değildir, Pearl Harbor'dan 4 yıl sonra atılmıştır. Nedeni Amerikanın, ufak adaları savunurken bile kesinlikle teslim olmayan ölene kadar savaşan Japonlara yapılacak bir Normandiya çıkarması vari bir olayın sonuçlarını göze alamamasıdır.
    Puan: 3