zuxxi.com//sinema|geyiks

Baltazar.

Belediye Otobüsleri

Cep telefonlarının açık olmasının kabil olduğu otobüslerde bu teknoloji harikası çaldığı anda sesini senden önce duyan insanlar olabiliyor ve başlıyorlar bir telefona, bir sana bakmaya. Ne zaman ki duyuyorsun, o zaman o "yes" tuşuna basmak için hamle yapıyorsun. Ancak o senden önce duyan sanki o telefona senden daha çok cevap verme hakkı varmış gibi sürekli telefonla konuşmana bakıyor, konuşman bitene kadar da seni izliyor. Hemen yanındaki insanın telefonunun çalmasını hiç istif bozmadan karşılamanın da ayrı bi karizması vardır, ayrı bi konudur.

Belediye Otobüsleri

Amiyane akbil sesleri arasında farklı bi ses çıkarttırıp tüm otobüsün dikkatini çekmeyi başarıp "ne bakıyosunuz ya?!" diyemeyip a) Akbilin önüne, arkasına bakıp "Allah Allah" diyenler (cidden :)) b) Sanki akbili bi arkadaşından ödünç almış gibi "Ulan senin vereceğin ak..." diyip inenler! Hepinizi biliyorum. Bi daha yapmayın.

Çeşitli Ayrıntılar

Parmaklıklara dokunmaca

Kaldırımda giderkene yanındaki parmaklıkları gözüne kestiriyosun, elini uzatıyosun ve parmaklarının ucuyla onlara dokunmaya başlıyosun. Sen yürüdükçe parmakların sürtüyo. Ses çıkıyo tıkır tıkır tıkır. Parmaklıklar bitince kendini bi an boşlukta hissediyosun. Yazarken aklıma geldi bunların adı bu yüzden mi parmaklık?

Sonu Gelmeyen Espriler

Okul servisi

Ay başı gelir ve servis şoförü zarfları dağıtır. Üstünde isimler ve ödenecek miktar yazar. Sonra biri çıkıp: - Ay bunun içinde para yok? Hatta bazı servislerde bu muhabbetin her ay yaşandığı rivayet edilir...

Kısa Kısa

Son bir cümleyle

Televizyonlarda şahit oluruz, sunucunun telefonla görüştüğü canlı yayın konuğu konuşmasını uzatmışsa müdahale etmek zorundadır çünkü süre kısıtlıdır: "Sayın ..., konuşmanızı son bir cümle ile toparlarsanız... Çünkü süremiz azalmakta". İşte bu andan sonra ben hep konuğun cümlelerini sayarım. İki cümle yada daha fazlasını söylerse sunucuya sözünü hatırlatmak isterim kendimce.

Muhteşem İkili

Onlara kurabiye deyip geçmemek lazım. Hiçbiri Bibibapka müziği olmadan pişemiyordu ve eğer etrafta biri sinirlenip bağırmaya başlarsa hepsi pıt pıt pıt patlıyodu. O bölümde de sinirlerine hakim olamayan Larry olmuştu ve Bibibapkalar patlamıştı. İçler acısı bi sahneydi :(

Tsubasa

Caponlar bize saha içindeki heyecanı yansıttıkları gibi saha kenarındaki heyecan verici atmosferi de yansıtırlardı. Misal, bir takım gol atar, seyirciler içinde gole sevinmeyen bi abiye zum yapılır ve abi der ki; "Tsubasa yeterince iyi ama bakalım diğerleri de ona ayak uydurup skoru koruyabilecekler mi?"

Arkadaşa Rastlama

Kim olursa olsun, tanıdık birine rastlanıldığında söylenen ilk şey "OooOooo!" olur. Ben yapmıyorum demeyin refleksif reaksiyondur çünkü bu.

Hesap Makinalı Saatler

Matematik hocamızın zor bir problemde kesin sonucu tahtaya yazabilmek için sınıfa yönelttiği "Kimin hesap makinası var?" sorusuna kimse cevap veremeyince ben "Buyrun işte burada" diye kolumdaki saati göstermiştim. Herkesin kolumdaki teknoloji harikasını görüp hayran olmasını, öğretmenin, bu çaresiz anında yardımına yetiştiğim için gözüne girmeyi beklerken şöyle bir bakıp "Bu işe yaramaz. Neyse kafadan yapalım bari" dediğini hatırlamak istemiyorum.

Tünaydın Diyenler

Öğlene kadar uyumuşsan kalktığında "bu saate kadar uyunur mu?" maiyetinde bi "tünaydın!" deme tonu vardır ki sinir bozar, stres yaratır. Genelde annemizin kullandığı bu ses tonunu sevmeyiz.

Cartel

bunların bi de ti-şörtleri vardı. Siyah bi tişört, üzerinde Cartel yazıyodu. Bu cartel'in "C"si de onların sembolleri olan C şeklindeydi: etrafı kırmızı felan. Sayısı hiç de küçümsenmeyecek bir topluluk tarafından alınmıştı. Her yerde giyilmişti. Giyenler kendilerini onlar gibi görmeye başlamışlardı. Sanki bu alışılmışın dışında görünen kapkara tişörtlerle herkes birer fenafillah olacaktı. Peki sonra ne oldu? Yıkana yıkana hepsi soldu. Sağlam kalanlar olmuş olsa bile en çok, gömleklerin içinde fanila olarak yaşamlarını sürdürüyorlardır.

Tazmanya Canavarı

Sonradan doğada gerçekten yaşamış olduğunu öğrendiğim kahverengi, tüylü, kocaman ağızlı, önüne gelen herşeyi yiyen bi yaratık vardı. "Taz su sevmez" şeklinde cümleler kurabilirdi ama genelde dediği tek şey "Bla bla bla, pppppü" idi. Kimi zaman iki ördeğin deneylerine alet olurdu, uçurumlardan düşerdi ama bana mısın demezdi. Kimi zaman Bugs Bunny'ye dalaşırdı. Bir ailesi vardı ama onlar daha aklı başında görünürlerdi.

Bakkal

Pazar günleri, yakındaki süpermarket kapalıyken evde kola kalmadığını görünce kim bilir kaç ay önce aldığımız depozitolu kola şişesiyle, el mahkum, bakkala gideriz. Gideriz de yolda hep düşünürüz acaba bakkal amca aylar sonra elimizde kola şişesiyle içeri girdiğimizde aklından ne geçirecektir? Ona vefasız davranmışızdır, şimdi bize hiçbir şey satmasa bile haklı...

İngilizce Konuşma

Bu lisanı okulda öğrenmişsen yada öğrenmekteysen anne, baban aynı lisanı bilen bi yaşıtınla karşılaştığında hemen ingilizce konuşmanı isterler ("Aa! Hadi ingilizce konuşun"). Bazen ayıp olmasın diye 2-3 cümle kurarsın utana utana, aptal durumuna düşersin; bazen de "yok ya ne gerek var şimdi" dersin ama ingilizceyi yeterince iyi bilmediğin izlenimi vermiş olacaksındır. Bu işin içinden nasıl bir kurnazca cevap verip sıyrılmak lazım bi türlü bulamamışımdır.

Çıkçıklayanlar

Dilimizi alt ve üst ön dişlerimizin arasına koyup, nefesimizi kesik kesik içinize çekmeyle çıkan bu ayıplama ünlemi sesinin nihai bi yazılışı yoktur. Toplum içinde bir olayı yada bi kişiyi ayıplamak için kullanılır. Genelde kırk yaşın üstündeki insanların çıkardığı bu sesin esas amacı tam olarak ayıplamak değil, ayıplarken etraftaki insanların da aynı görgü kuralı ihlaline bakmaları ve onların da ayıplamalarıdır. Otobüs, vapur, sokak, iş yeri gibi bir çok yerde çıkarılabilen bu ses, cümleler dolusu nasihat sarfiyatını ortadan kaldırmıştır.

Yeşil Dev

Ülkemizde hep Yeşil Dev olarak tanıtıldı. Ama orijinal adı Hulk idi sanırım. Bu çizikfilmin öğeleri Örümcek Adam'ınkine benzerdi. 10-15 dakika adam olarak dolaşırdı, işler çığırından çıkınca He-man'deki gibi sabitleşmiş bi "değişiyorum ben! devim artık" sahnesi ve engellenemeyen sınırsız aksiyon bölümü... Yalnız her bölümde adamın metamorfoz geçirip hacmi genişlediği için elbiselerini istem dışı yırtacağı belliydi ve inatla takım elbise giymeye devam ediyordu. Yırtılan elbiselerin hesabını bilmezdi.

Zuxxi'ye Yazı Yazma

Üst üste bir kaç yazının birden çıkmadığını görünce zuxxiye küsülür, sonra yine barışılır.

Zuxxi'ye Yazı Yazma

Yeni yazımızın çıktığını kendi sayfamızda görünce gururlanmak için bi de geyiks bölümünden oraya girmeyen yok mudur ki?

Kar Tatili

Kışın hava iyice soğudu mu her öğrenci ilk karın düşmesini dört gözle bekler. Beklenen an gelir ve gökten kar taneleri düşmeye başlar. Öğrenciler birbirlerini arar "haberin var mı tatil oldu mu?" diye. Kimi bilinçlilerimiz de haber kanalları izler, valilikten yapılacak açıklamayı bekler. Bazılarımız valiyle telepatik iletişim kurmaya çalışır. Ne curcunadır ama!

Sadettin Teksoy

Saman kağıtta cinler gördüğünü telefonla haber veren bir genç için Afyon'a gitmişti. Köyün girişinde kendini alkışlarla karşılayan ihtiyar heyeti ve köylüleri selamladıktan sonra soluğu gencin yanında aldı. Adam "Cinler geldi abi bak kağıtta gözüküyor" diyince Sadettin Teksoy'un "Aman sakata gelmeyelim, cinler çarpmasın... Aman sakata gelmeyelim" diye korkması vardı ki akıllara zarar...

Rüstem Batum Show

"İki elim kanda olsa bu programı izlerim. Bakın..." diyip ellerini kırmızı boyanın içine sokup "nihehe niehe" diye gülen adam değil miydi bu?

Karşısındakinin Yaptığını Farzederek Anlatanlar

Bu insanlar bir başkasının yaptıklarını anlatırken "Sen git", "Sen yap" gibi cümleler kullanırlar. Karşısındaki de ona cesaret verir aslında: - Geçen gün bizim oğlan buzlu yolda arabayla gidiyormuş. - Eee? - Zincirlerini de takmamış tabi, sen kay, araba. Sonra sen git öteki arabaya çarp? - Aaa? Sonra?..
  • Şeytan - The Exorcist

    Gitmeden okuyun..!

    Berbat bir film. Senaryo rezalet, nerde neyin olacağını önceden kestirebiliyosunuz. Sahneye gereksiz karakter giriş-çıkışları var. Sadece 80lerde bu filmi beğenmiş insanlar izlemeye tahammül edebilir. Diyeceğim gitmeyin gideni affetmeyin...
    Puan: 2
  • Filler ve Çimen - Filler ve Çimen

    Sarper'ler ve Çimen

    İzlemeyen okumasin

    Sarper'ciğimi kırmam
    Puan: 10
  • Esaretin Bedeli - The Shawshank Redemption

    Sadece kağıt üzerinde...

    Çok sıkıcı olabilecek bir hikaye ancak böyle anlatılırsa şık bir hal alabilirdi. Brooks'un özgür olduğu günden sonra yaşadıkları ve "Brooks was here" yazısının altına konulan eklenti sahneleri oldukça duygulandırıcı sahnelerdi.
    Puan: 10
  • Lanetli Tepe - House on Haunted Hill

    SON

    Herşey bitti artık.
    Puan: 8