zuxxi.com//sinema|geyiks

Suyu_Arayan_Adam

Belediye Otobüsleri

belediye otobüslerinde en gıcık durumlardan en gıcığı, hani durakta beklersiniz ve hınca-hınç bi dolu otobüsten sonra beklediiiniz otobüsün boş olarak geldiini görürsünüz ve doğal olarak derin bir "oh" çekersiniz. ama otobüse bindiinizde iş değişir. çünkü, herkes oturmuş ve sadece siz -tabiri caizse- "tuzluk" gibi ayakta kalırsınız. oturanlar size bakarlar ve içten içe gülerler belli etmeseler de. arada bir yanındakini uyandırıp: "bak ayakta kaldı salako" diye fısıldıycak kadar ileri giden densizler de yok deildir hani. çaresizce arkaya geçer ve birinin erken inmesi için dua etmeye başlarsınız. ama nafile. bindiğiniz duraktan sonraki duraklardan binen biri, ön koltukların boşalmasıyla size ikinci darbeyi vurur. ve yine o densiz bu defa yanındakini uyandırıp; "bak yine oturamadı bizim salako" diye fısıldar. çok üzücüdür çook!

Sonu Gelmeyen Geyikler

Aman Dilini Isır

beklenmeyen kişiden beklenmeyen olumlu bi hareket görüldüğünde ya da gerçekleşmesi zor olan bir olay gerçekleştiğinde anlamsızca söyleniverir; - abi duydun mu dolar düşüşe geçmiş! - aman dilini ısır necmiciim, daha da yükselirse halimiz harap! şimdi sorarım size bre gafil cahil cühelaalar! necminin dilini ısırmasına mı bakıyo koskoca dolar piyasası? niye dilini ısırsın necmi? niyeeeeee?

Sonu Gelmeyen Espriler

az ye de...

birinden bişe rica ettiiniz zaman, ne biliim mesela bi bardak su istediiniz zaman şu klişeyi patlatıverir; - az ye de bi hizmetçi tut! ulan bu ne menem bi laftır ki bu kadar ağza dolanmıştır? bu laf hangi kaynaktan çıkmıştır? bu lafı duyanlardan gerçekten hizmetçi tutanlar olmuş mudur gıcıklıına? of ulen of.

Galaktika

arkası üç dik kanadın birleşmesinden oluşan yunus burunlu galaktika savaş gemileri 3'lü lazer çıkararak "niüww! niüüww!", saylonlu gemileri ise ikili lazerle "ciyup! ciyup!" sesiyle ateş ederdi. saylonluların sırtında hafif bidonumsu bi desen olduğu için "fuel-oil'le mi çalışıyolar acaba?" diye düşünmüşümdür hep. dizinin baş kahramanlarından apollo olurdum ben oyunlarda. starbuck artizine de kıl olurdum iyi mi? sonraları starbuck rolünde oynayan aktör "a takımı" dizisinin bitirim yakışıklısı rolünü üstlendi ki; kıllığım iki kat daha arttı ona...

Galaktika

Öhm!.. Bu dizinin asıl adı "Savaş Yıldızı" idi. Ne kadar önemli bir ayrıntıdır onu bilemem ama yine de hatırlatiim istedim.

Kartal Kağan

"filler" şarkısını söyleyen kartal kaan diil, metin ersoy adında bi rumbacı abimisdi. haa metin ersoy hakkında daha başka ne biliosun die sorucaksanız tenezzül etmeyin, sadece hatırlatiim dedim...

Misket

hepimizin biçok misketi olmuştur. ama iddialı oyunlarda ayrıca kullandığımız bi misket vardı. ki; o hepsinden daha değerliydi... biz aramızda o miskete "gafçik" derdik. ayrıca gafçiklerimizin isimleri vardı. benimkinin adı "kafadar"dı. bi keresinde "kafadar"ımla yusuf diye bi arkadaşın "domdom"unu ikiye yarmıştım, o da çok ağlamıştı :) birinin tüm misketlerini üttükten sonra gafçiğini de üterseniz, o çocuk mahallede uzun süre yüzü tutup da misket oynayamazdı. bu yüzden elimizde sadece gafçiğimiz kalır ve diğer misketlerimizi kaptırırsak oyundan çekilirdik. gafçik namustu bizim için. benim "baş" ve "kuyu"nun yanında sevdiğim başka bi oyun vardı ki; adı da "mors"tu. yine toprak sahada düz bir satıh bulup orta boy ikizkenar bir üçgen çizilirdi. oyuna katılan herkes en az iki, en çok 5 olmak kaydıyla misket koyardı üçgenin içine. sonra da taraflar sırayla üçgenin içine gafçiğini pandikleyerek misket çıkarırdı. üçgenden dışarı çıkarılan misket çıkartan kişinin olurdu. gafçiği üçgenin içinde kalan kişi, o el için oyundan çıkardı. hey gidi hey hey! şimdi elimde o yıllardan kalan 197 tane misketim var. ilerde (eğer olursa) torunlarıma öğretmek için saklıyorum.

Monopoly

monopoly, paranın insanı nasıl değiştirdiğini göstermesi açısından çok yararlı bir oyundu. ilerde beraber ticaret yapıcaanız kişi, ya da evlenmeyi düşündüğünüz kişiyle bu oyunu oynamadan birlikteliğe karar vermek deliliktir.

Süpermarket

süper ve hipermarketlerde reyon açan parfümeriler o kadar güzel hatunları nası biraraya getirir hiç akıl erdiremem. yaw bıktık artık hatunlara salça olucam diye bayan kozmetik ürünlerine ilgi duyan bi dolu herifin o çok sevdiğim reyonların önünü tıkamasına! yaw çekilsenize kardeşim! alt tarafı anneme, teyzeme ve kız kardeşime birer parfüm ve makyaj malzemesi alıcam! size nooluyo? halla hallaaaa!

Az Gittik Uz Gittik

evliya çelebi, gittiği yerlerdeki çocukların sokaklarda oynadığı değişik oyunları gizlice seyrederdi. çocuklara görünmemek için de atı "küheylan" ile birlikte "görünmezlik otu" diye bişey koklayıp görünmez olurdu. bizim bütün mahalleli arkadaşlar, programın ertesi günü öğrendikleri yeni oyunu tatbik etmeye çalışırlarken, "acaba ben de bulabilir miyim görünmezlik otunu" diye, koklamadığım ot kalmamıştı.

Apartman

apartmanda da sadistçe oyun oynardık. komşuların feryat figan serzenişlerine rağmen olanca gürültümüzle biz vardık apartman boşluğunda bi zamanlar. o günler geride kaldı, bizse eşşek kadar olduk, şimdi komşuların çocuklarını bi kaşık suda boğasımız geliyo. ulan be hıyar, onların yaşındayken sen de yapmıyo muydun o eşkıyalığı?

Umumi Tuvaletler

umumi tuvaletlerde sesli olarak kabahat işleyenler, kabahatlerini musluktan ordaki kaba su doldurarak, ya da sifonu çekerek örtmeye çalışırlar. yaw kardeşim boşuna akıtma suyu oralara! kimden utanıyosun?

Artizler

ulan her yerde artizlik yapmaya meyilli bi gençlik çıktı ortaya. vapurda koşar adımlarla madalya verilcekmiş gibi en önde balkona çıkıp, yeni bi malboro paketi açarak ayağını trabzanların dibine dayayarak tüttürmeye başlayanlar bunların sadece küçük bi örneği.

Bu Dünyanın Dışından

hatta babası arada bir kızına su falan fışkırtarak sulu eşek şakası da yapabiliyodu bu prizma vasıtasıyla. kız da her defasında bu numarayı yiyodu..

Miami Vice

her bölümde konu fiksti. mutlaka uyuşturucu operasyonu yapılırdı ve bisim kahraman polisler suçluları enseleyiverirdi. bi de şefleri vardı bu polislerin. ispanyol mu yoksa meksikalı mı bilmiyorum da bisim nalbur rasim abiye çok benzerdi. ben de her gördüğümde ona bu benzerliğini hatırlatıp, "abi be, iç ettiinis kokainleri nerde pazarlıyosunuz?" gibi gıcık espriler yapardım.

Lassie

Hangimiz böyle bi sadık dost istemezdik ki kendimize? Amerikada "Collie" cinsi bir köpeğin bile Hollywood yıldızı olabileceğini ispatlayan diziydi bu. Mükemmel bir zekaya sahip olan Lassie adlı bu köpeğin başından geçen olayları nefeslerimizi tutarak izlerdik. Hangi kötü adamlara nası bi ceza verecek, acaba evine geri dönebilecek mi, hasretleri ne zaman sona erecek diye çakılırdık tv başına dizinin başladığı saatte. Her bölüm aciip bir heyecan noktasında bittiği için, bi hafta nası geçicek diye tırnaklarımızı yiyip dururduk. Hatta arkadaşlar arasında olayla ilgili tahminde bulunup iddiaya bile girerdik. Her akşam yatarken onun gibi bi dostumuz olması için dua ederdik. Gelin görün ki şindi Bağdat Caddesi'nde o karizmatik hayvanlara "Hadi olm yat! Yuvarlan! Ablalara fiki fiki yap!" diye maskaralık yaptırıyolar. Ah Lassie nerdesin? Gel şu hilkat garibelerinin kıçlarına bi ısırık at da görsünler dalga geçmek neymiş dost hayvancıklarla.

Daktari

Afrika'ya yerleşen bi amerikan ailesinin başından geçen olayları aktarırdı izleyicilere. Doğa sevgisinin ön planda tutulduğu dizinin kahramanları şirin ailenin yanı sıra, bu ailenin sıradışı ev hayvanlarıydı. Ülkemizin gündeminde önemli yere sahip olan medyatik maymun "Charlie"nin büyük büyükbabası oynardı bu dizide "Judy" (Cudi) adıyla. Ayrıca devasa bi aslan vardı. Adı Klerıns'tı ve şaşıydı. Kamera bi objeyi onun gözlerinden gösterdiinde flu ve çift gösterirdi.

Şoför Yalakaları

Bu tiplere belediye otobüsleri ve minibüs ya da dolmuşlarda rastlamak mümkündür. Araca biner binmez kendilerine şoförün hemen yanıbaşında bir yer edinen konu adamları, bütün gün yolcuyla uğraşarak kafası çarşamba pazarına dönen şoförün yanında olası her türlü trafik durumu hakkında çeşitli ahkamlar keserek yakınlaşma tribine girerler öncelikle... Daha sonra diğer araçlara bok atmaya başlar sebepli sebepsiz. Eline hiçbişey geçmediği halde, karşılığında evinin kapısına bırakılma gibi bir çıkarı olmadığı halde yalakalığı en üst seviyeye taşımakta kararlı tutum sergilerler. "Oha bee! Ordan da girilir mi bu şeride? Çüşşş nerdeyse üstümüze çıkıcaktı herifçioğlu! İnip haşlıycaksın böylelerini, ehliyetini elinden alıcaksın! gibi ve daha bir çok örnekle zenginleştirilebilinecek yalakalıklara imza atarlar.

Degrassi Sokağı Çocukları

televizyonda görmeye alıştığımız zengin içerikli amerikan dizilerinin aksine, varoşlarda yaşayan çocukların maceralarını konu alan bi diziydi. konunun geçtiği yer bi italyan varoşu olan degrassi sokağıydı. bu sokakta oturan çocukların türlü haylazlıklarını ve pervasızca işledikleri suçları ilham edindirircesine gösteren bu dizi, macera tutkunu çocuklar için biçilmiş kaftandı. dizinin asıl karakterlerini fazla hatırlamıyorum ama, mahallede kedilere savaş açmayı, başıboş köpekleri arkadaş edinip mahalledeki kızları korkutmayı ve en önemlisi apartman zillerine basıp kaçarak küplere binen evsahiplerini kıkırdayarak seyretmeyi aşılayan bi yapım olarak mazideki yerini aldı.

Vapur

kışın içerde satılan salepin tadına doyum olmaz, hele bi de simit varsa yanında. içerde otururken buharlanan camı bi silersin ki o da ne? kız kulesi martılarla el sallamaktadır sana. vay be ne romantik bi vasıtaymış bu vapur! ah bir de ansızın "VVvvvvuuuuuup!vvup!" diye siren çalıp istanbulun dinginliğine demir atan yüreğimizi hoplatmasalar...

Düşmek

düşmekten çok daha beteri vardır ki; o da takılıp "pata pata pata" şeklinde sendeleyerek ilerleyip son anda toparlamaktır. sendeleme süreci küt diye düşmekten daha çok ilgi çektiği için düşmekten beter bi kızarıklık sarar yüzünüzü.

Kumkum

küçük bi ayrıntı daha vardı ki; o da kumkum'un her bölüm ekrana arkasını dönerek yüksek bir yerden aşaaa şorrrr diye işemesiydi. malum o devirde tuvalet yoktu...

İsim Şehir

N harfi ile hayvan olarak biz genelde nil balığını kullanırdık. haa ööle bi balık var mı bilemem, varsa da yiyemem.

Çukulata Sevgilim

bu nadide eserin tasarımcısı ve seslendiren şahsiyet, galaksimizin bulunmaz sesi Mustafa Topaloğlu'ydu. bi de utanmadan klip çekmişti bu türküye. elindeki çikolatayı yemeye çalışan esmer benizli bi hatun havalı havalı yürür, bizimki de arkasından baarırdı "çukulata çukulataaa..." diye. sonunda kız en güzelini yapıp zuzaylımızın eline çikolatayı tutuşturup kaybolurdu.

Anket Defterleri

defterin sol tarafındaki sayfada ünlü bir şahsiyetin (sporcu, müzisyen, aktör vb..) resmi bulunurdu. herkes sevdiği bi ünlünün sayfasına yazmak isterdi ama hep kavga çıkardı.

Magnum P.I

"Magnum", başrol adamımızın soyadıydı. ona dizide yardımcı olan uzakdoğulu yaşlıca bi amca vardı, öğretileri ve esprileriyle renk katardı diziye. ayrıca kahramanımızın altındaki ateş kırmızısı ferrariyi unutmak da mümkün değildir. çünkü o yıllarda o dizayna sahip otomobilleri ya tv de ya da rüyamızda görüyoduk.

Elektrik Kesintisi

hayır o ses teknolojinin değil, her daim zırıltısına alıştıımız buzdolabının sesidir. eğer evde floresan lamba kullanıyosanız, ve eğer onlar da ilk yanışında "barrr-baırr-bır bırbır" diye ses çıkarıyosa korkarsınız ansızın... ayrıca kesintinin ilk anında pencereden bakarsanız, diğer evlerin pencerelerinde de sizin gibi meraklı kelleler görürsünüz. çünkü onlar da tıpkı sizin yaptığınız gibi "acaba kesinti genel mi, özel mi?" kontrolü için açmışlardır perdelerini...
  • Hızlı ve Öfkeli - The Fast and the Furious

    tam gaz!...

    bu film bence araba hastaları için biçilmiş kaftan... bayanlar baylar!.. bu dört tekerlekli canavarlardan hoşlanıyorsanız, asla kaçırmanızı tavsiye etmem ona göre... takip sahneleri ve özellikle bir arabanın TIR dorsesi altında gitmesi muhteşem görüntüler sunuyor
    Puan: 9
  • Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliği - The Lord of the Rings - The Fellowship of the Ring

    beyaz perdeye nakşolmuş bir başyapıt...

    gerçekten muhteşem bir yapıt. klasikler arasında yerini alacak kadar etkileyici bir hikaye ve oyunculuk örneği. özellikle başrol oyuncularının performansı, kurgu, efektler muhteşem ötesi ve sürükleyici. kitabını okumayan ben ve benim gibi birçok insanı meraklandırıp kitapları bir çırpıda okuyup bitirmeye yönlendirecek kadar başarılı. tam puanı en az matrix kadar hak eden bir film. vcd'si piyasaya çıktığında mutlaka arşivlenmeli, ve bu doğaüstü oyunculuk, kurgu ve efektler defalarca izlenip hafızalara kazınmalı derim ben...
    Puan: 10