zuxxi.com//sinema|geyiks

rea

Belediye Otobüsleri

Biletli otobüslerde parasını önceden hazırlamayıp da, tam biletçinin önüne geldiğinde tıngır mıngır cüzdanını açıp, milleti arkasında bekletenlere kafa atasım gelir.

Misafirlik

Bir eve misafirliğe gittiğimde ilk nereye oturmuşsam diğer gidişlerimde de aynı yere oturuyom. Manyakça bişey ama ben bunu hep yapıyom.

Sonu Gelmeyen Espriler

belediye otobüslerinde

Otobüslerde kalabalık ön ve orta kısma yığılınca mutlaka biri çıkıp "İlerleyelim beyler, otobüsün arka tarafı da aynı yere gidiyo" esprisini yapar.

Dallas

Ceyar ile Boby'nin tepişmeleri beni hiç ilgilendirmezdi. Ufacık tefecik içi dolu cinsellik Lusi'ye hastaydım ben. Kahya Ray samanlıkta götürürdü kızı.

Meriç Köyatası

Haftanın bazı günleri Engin Ardıç, bazı günleri de Meriç Köyatası çıkardı ekrana yorum yapmak için. Engin Ardıç'ın kaba, saldırgan ve ağzıbozuk üslubundan sonra ertesi akşam Meriç K. pek terbiyeli bir çocukmuş gibi gözükürdü gözüme. Kıvırcık saçları, yuvarlak gözlükleri, yumuşak konuşması ile iyi aile çocuğu izlenimi verirdi bana.

Bay Alkolü Takdimimdir

Bu dizi Türkiye'nin en iyi röportajcısı Halit Çapın'ın alkol sorunu olduğu günleri anlatan muhteşem eserinden TV'ye uyarlanmıştı. Kitap olarak yayınlanmadan önce gazetede dizi halinde yayınlanmış, sonra da birtakım beceriksizler üstadın doyulmaz üslubuna aldanıp kendilerinin de bu eserden iyi bir TV dizisi yapabilecekleri yanılgısına düşmüşler ve eseri katletmişlerdi. Üstadın yeniden alkole başlayışı büyük bir olasılıkla eserinin TV'deki içleracısı halini görmesinden sonradır.

Defter

Defterin sağ sayfasının üst sağ köşesine cin ali gibi adamlar filan çizerdik. İlk sayfada duruyo, ikinci sayfada adım atmaya başlıyo, sonraki sayfada ilk adımı atıyo vs... Arka arkaya 20-30 sayfaya bunlardan çizdikten sonra (çok zordu ama bu kadar çok adam çizmek) bu çizili kısımlardan tutup sayfaları tııııııırrrrttt diye bırakınca adam yürüyo gibi olurdu. Çizgi film yaptık diye sevinirdik.

Defter

Bazıları kıvrılmasın diye defterlerinin uçlarına ataç takarlardı.

Bekleme Salonları

Patronların odasına girmek için beklerken sekreter hanımların sanki içerdeki amca değil de o yeri kendileri yönetiyormuş gibi telefon konuşmaları yapmalarını severim.

Alman Porno Filmleri

Öğrencilik zamanımızda böyle bir film seansı için bir bekar evinde toplanmıştık. Film başladı. A-aa... Türkçe lan bu. İlk kez türkçe seslendirilmiş bir porno izliyorduk. Bir süre sonra sanki bir komedi filmi izler gibi kahkahalara boğulmuştuk. Şiveleri son derece bozuk, diksiyondan nasibini almamış kadınların hangi ilin gelenevinden tedariklendiği konusunda geyikler gırla gidiyordu ki iki erkeğin arasında sandviç olmuş pozisyondaki bir kadının söyledikleri hepimizi koparttı. Kadın adamlara "Beni bu kadar güzel ........niz için allah sizden razı olsun" diyordu.

Zengin ve Yoksul

Falconetti Tom'u (Nick Nolte) öldürdüğünde milletçe yasa bürünmüştük, bir bayrakları yarıya indirmediğimiz kalmıştı. Konya'da yaşlı bir teyze Tom'un ruhuna mevlit okutmuştu. İnanmayan dönemin gazete arşivlerinden bulabilir.

Kuruntu Ailesi

Tam bir aile şirketi dizisiydi. Gazanfer Özcan'ın karısı rolünü gerçek karısı, kızı rolünü gerçek kızı, damadı rolünü damadı vs. oynardı. Sonradan biryerlerde okuduğuma göre dizide kullanılan ev de kendi evleriymiş zaten. - Teyze bi maniniz yoksa annemler bu akşam size gelmek istiyo. - Yarın buyursunlar çocuğum. Bu akşam dizi çekicez.

Metin Milli

TRT'nin tek kanal olduğu dönemlerde televizyona çıkabilmek için yapımcılara üste para verdiği dedikodusu dolaşırdı etrafta. Adam aslında petrolcuymuş hatırladığım kadarıyla.

TV'de Maç Seyretme

Kahvede maç seyrederken daha başlama düdüğünden otuz saniye sonra hakem tuttuğu takımın aleyhine faul verince yerinden kalkıp "Satın almışlar şerefsizi... Bize bu maçı yedirmezler anunakoyum" diyenlerin tepkilerini doksan dakika boyunca izlemekten sadist bir zevk alırım.

TV'de Maç Seyretme

Fanatikler iyi bilir. Her taraftarın tuttuğu takımın maçını seyrederken yaptığı ve takımına uğurlu geldiğine inandığı hareketler vardır. Ben de televizyonda takımımın maçını seyrederken mutlaka bacak bacak üstüne atarım. Hele ben bu pozisyondayken bir de gol atarsak artık maçın sonuna kadar böyle dururum. Bir arkadaşım var, tuttuğu takımın maçını seyrediyorsa karısının televizyonun bulunduğu odaya girmesine izin vermez, "Ne zaman girse gol yiyoz abi" diye açıklar gerekçesini...

Erkek Gibi Kızlar

Bu tür kızlar genellikle şişman veya çirkindirler ya da her ikisi birden. Erkeklerin kendilerine yüz vermemesi nedeniyle onlarla yakın olabilmek için bir çeşit erkek yalakalığı olan "Erkek Gibi Kız" rolüne bürünürler. Erkeklerle birarada olabilmelerinin tek yolu budur. Böyle davranarak, çoğunlukla arkadaş gibi davrandıkları ama içten içe sevdikleri erkeğin yanında bulunma şansına sahip olurlar.

Banyo

Akan sular dışarı gidip banyonun içinde göl olmasın diye avuçla suyu fayanslara atıp duşun perdesinin yan kısımlarını buralara yapıştırmaya çalışmaktan nefret ediyorum.

Kaygısızlar

Toni Curtis ve Roger Moore oynardı. İkisinin de tıfıl zamanlarıydı. Dany karakterini oynayan Tony Curtis daha sempatik, daha havalıydı. Hep şık montlar giyerdi. Roger Moore daha o zamanlar James Bond filan olmamıştı. Lord Sinclair mi neydi dizideki adı. Soylu bi herifti, lord'du, ama zıpır Tony Curtis'in peşine takılır, milletle dalaşırdı. Son model arabalara biner, saray yavrusu evlerde yaşar, en güzel kızlarla sevişir, artan zamanlarında da kötü adamları döverlerdi.

Cüzdan

Cüzdanım eskiyip de yenisini aldığım zaman arka cebimde kıçımın şeklini alana kadar her oturduğumda acayip rahatsız olurum.

Seyit Al

Tek kanallı siyah-beyaz televizyonun en renkli tiplerindendi. Türkü söylerdi. Zamanın modasına göre çok şık(!) giyinirdi. Üstten 3-4 düğmesini açtığı gömleğinin lahana yakalarını ceketinin üzerine çıkarır, kıllı göğsüne iri bir kolye (daha doğrusu madalyon, hani şu "Gümüş Eyer" filminde Tarkan'ın taktığı cinsten) takar, bol pantolonlar ve sivri uçlu ayakkabılar giyerdi. Çoğu kimse bu özelliğini bilmez ama kendisi Türk televizyonculuk tarihinde bir ilke imza atmıştır. İlk renkli yayına çıkan insandır Seyit Al. TRT yöneticilerinin "Ülkemizdeki ilk renkli yayın olacak. Ona göre biraz renkli kıyafetler seç" demesi üzerine mor bir ceket, pembe gömlek, kırmızı kravat, yeşil pantolon ve siyah-beyaz ayakkabıyla çıkmıştı ilk renkli yayına.

İbo

"Benim balonlarım vardı/onları kimler aldı" diye bir şarkısı vardı şişman, gözlüklü İbo'nun. Başka da akıllarda kalan bir şarkısı olmadı galiba. Yıllarca televizyonda stüdyoya doldurulmuş bir sürü balonun ortasında, birçok çocuk programına konuk olmuştu.

Çilli Bom Bom Bom

Kenan diye bi adam söylerdi. "Oo çilli / çilli sevgilim çilli / yarın olmaz şimdi" gibisinden sözleri vardı. Cimbom taraftarları o zamanki santraforları Çilli Mehmet'e uyarlamışlardı bu şarkıyı "Çilli gol gol gol" diye.

Varsayalım İsmail

"Saçmalama Osssman" lafı Varsayalım İsmail'de değil, Ferhan Şensoy'un yine TRT'de yayınlanan "Köşedönücü" adlı dizisindeydi. Osman rolünü de Rasim Öztekin oynuyordu.

Hayri Hiçler ve Bülent Karpat

Bülent Karpat'ın saha içi röportajı yapmak için beklerken, yayına bağlandığının farkına varmadan mel mel kameraya bakması, kulaklığından "yayındayız, başla" komutu alır almaz heyecanla, hararetle "Evet sayın seyirciler..." diye nefes nefese konuşmaya başlamasına bayılırım. Ulen iki saniye önce gayet sakindin, şimdi ne heyecan yapıyon!

Kung Fu

David Carridane (böyle mi yazılıyodu soyadı?) oynardı başrolde. Dazlaktı, çıplak ayak gezerdi. Her bölümde flasbacklerle hocasının kendisine öğrettiklerini hatırlardı. Hocası bu çömez oğlana "çekirge" derdi. Bütün flashbacklerde çekirge aşağı, çekirge yukarı... Hocasının açık duran avucunda duran parayı kapabilme sahnesi çok ünlüydü. Hocası avucunu kapamadan parayı kapmayı başardığında çekirge artık "olmuş"tu. Hocası da onu kötülere haddini bildirmesi için azad etmişti.