zuxxi.com//sinema|geyiks

hadihadi

Samantha Fox

kastamonu'da okul takımıyla şehir meydanında duruyoruz. yanıma yaklaşan yerel halktan bir kişiyle aramızda aynen şu konuşma geçti: - ee, siz ... üniversitesinden misiniz? - evet. :) - orada dersler hep ingilizce mi? - evet. :) - ben de gitmek istiyorum ... üniversitesine, ne yapmam lazım? ben tam "işte şunları yapın, bunları yapın, falan filan..." diye anlatmaya başlamıştım ki, aniden duyduğum şu ara cümle beni sessizleştirdi: - anladım. ben de çok çalışacağım, ... üniversitesine gireceğim, ingilizce öğreneceğim, sonra da samanta fokus'a mektup yazacağım. aşığım abi karıya. cebinde samantha'nın kartpostalı vardı. sanırım sayın fox 30. meridyendeki aşığıyla hiç tanışmadı.
  • Kutsal Duman - Holy Smoke

    sinema sezonu bitse de zuxxiciyim.

    bu filmi ve izleyen yorumlarınının az olduğunu görünce yazın geldiğini anladım. önce üşendim, sonra (hadi hadi) deyip yazmaya koyuldum. film; ava giden avlanır, anafikirli. karikatürize insan olmayı eleştiriyor. tanrıcılığı oynayanlara bir zaman sürüngen olabileceklerini ve gerçek yüzlerinin ortaya çıkacağını söylüyor. filmdeki "alaycılık" çağımızın anlayışını özetliyor. kate winslet'in hastasıyız.
    Puan: 10
  • Soygun - Reindeer Games

    hadihadi kraldır...

    filmi beğendim. genelleme yapmamak lazım, öte yandan 25-30 yaş için uygun bir film. erkek-kadın-iyi-kötü-para-mutluluk gibi tezatların baş karaktere, dolayısıyla da izleyene etkisi işlenmiş. filmin türü aksiyon, yok yok aşk filmi, değil de gerilimdi. hapishanedeki iki arkadaşın özgürlük hayalleri hoşuma gitti: çıkınca "bütün gün banyo yapmak", "cevizli kekle kahve içmek" istiyorlar. şimdi evdeyken hababam duş alıyorum, kral gibi hissediyorum...
    Puan: 10
  • Sensiz Olmaz - High Fidelity

    cusack zuxxi'ye özenmis...

    filmden çıkınca yaşama isteğim, hayata özenim arttı. yerden tavana kadar cd-plak dikesim geldi. "vazgeçemediğin şeyler sana sürprizlerle geri döner", bir de "etrafta gözünün olması, onların sana fantezi gibi gelmesindendir." düşünceleri hoştu.
    Puan: 9
  • Ufak Sahtekarlıklar - Small Time Crooks

    ne filmdi ama!

    güldüm... çok güldüm. hatta aynı alaycı tavrımı sokakta da sergiledim, tanıyan arkadaşlar aşık herhalde dedi. bu vudi elın altmış yaşına merdiven dayamış ama hala şort giyor yahu. o nasıl neşe saçmak, o nasıl bize "herkes kendini dahi sanar ama herkes dahiyken akıllı bile sayılmazsınız." demek! beğenmeyenler de olmuş entellektüel kesim geri planda kalmış diye... bence bilakis tad katmış meseleye. tebrikler vudi, zuksksi ve diğerleri...
    Puan: 9
  • Sırlar Oteli - The Million Dollar Hotel

    ntv gibi oldu

    içerik yönünden filmi, arkası boş bir paravana benzetebiliriz. zaman zaman hakikaten anlatılmak istenenin bu kadarcık mı olduğu hakkında, ya da karakterlerin aklı selimliği konusunda şüphelere düştüğüm oldu. fazla uzatmaya gerek yok; "hayat da böyle bir şeydir, insana 1 milyon dolarlık otel gibi gelir, ama ucuzdur" diyor bono bir kez daha. içeriği bir kenara koyun, müzik ve görüntüler mükemmel. ay bişey gibi oldu, bilemedim sayın zuxxiciler.
    Puan: 8
  • Charlie'nin Melekleri - Charlie's Angels

    az filmi çok eleştirmişsiniz...

    demek ki film iyi iş yapmış. konuya geçeyim. çarli'nin kimseye bir faydasını görmedim, ama bosley'nin bir yaklaşımını, buna karşılık kızların tepkisini çok beğendim. biraz uzun ama ztük'e takılmazsa anlatacağım. çarlinin meleklerinin içi sıkılmış. gizli kimliklerini erkek arkadaşlarına açıklamak istiyorlar. çünkü "ay yine çarli cağırdı gitmem lazım" diye giderlerken suçluluk duyuyorlar(erkekler "noluyo ülen nereye gidiyosun bakayim bu saatte?"diye kıllanamıyorlar çünkü hem çok güzeller hem çok akıllı hem de çakarlarsa oturturlar. onların hissettiği sadece suçluluk. yani bir de duyarlılar.). ilişkileri yavaş yavaş yıpranacak diye üzülüyorlar. bir tane boss'ları(bossley) var. "meraba bos, bos asağı, bos yukarı." sorunları olunca "yetiş bos" filan. bu problemi de bos'a aktardıklarında adam bilgeliğiyle şaşırtıyor: "kızlar..." diyor kollarını iki yana açıp üçünü birden kavrayarak, " 'kalbiniz', bir 'kastır'('muscle')dır." (sağ kolunu yumruk yapıp pazusunu sıkarak) " çalıştıkça güçlenecek..." (kolunu asağı-yukarı hareket ettiriyor) " güçlendikçe tüm zorlukların üstesinden geleceksiniz" kızlar aynı anda "ooooouuuu booooos" diyerekten bosa sarılıyorlar. bu ne demek? "film güzel, hadihadi bitir şu lafını, ver notunu çık hadi" demek.
    Puan: 9
  • Karanlıkta Dans - Dancer in the Dark

    drama

    ne yazık ki, hayat bir rüya değildir. hem rüya görüp hem yaşayamıyoruz. ama en azından baktığımızı görmeyi, duyduğumuzu dinleyebilmeyi deneyebiliriz. ya da en azından olmayı. yaşamak için dolu mesajlar veren bir film. tiyatral tarz, doğru oyuncular. sert tezatlar sarsabilir. dikkatli gidin.
    Puan: 9
  • New York'ta Bir Sonbahar - Autumn in New York

    of

    bir önceki sayfada filmin sonunu söylemeyelim, konusunu açık etmeyelim diye saygılı bir yazı hazırlamışsınız. gelin görün ki filmin fragmanındaki saygısızlık adam boyunu aşıyor. fragmanda, yaşlı adamın filanıncı aşkı, genç kızın falanıncı aşkı diyor, filmin ne başı ne sonu kalıyor. böyle şeylere tilt oluyorum. film mi? senaryo bayat, richard gere yine böyle abucik gubicik yapıyor, gözlerini filan kırpıştırıyor. ne o öyle? winona desen hala aynı. ne kendilerini, ne sinemayı, ne de sizin herhangibir gününüzü geliştiren bir film. bu yıl sonbaharda aşk filmi gelmedi demiştik, işte gele gele bu geldi, hem de geç geldi. bu kadar saydıracağıma ben notumu vereyim.
    Puan: 4
  • Dikey Limit - Vertical Limit

    teslim ol ya da yaşama

    işin aslı: millet "ya da" daki "da" yı ayrı yazmayı öğresin diye böyle bir başlık attım. filme gelelim hadihadi.. vertikal limit filmi, benim aksiyon/holivud filmlerine teslim oluşumun açık kanıtıdır. buradan ilan ediyorum: holivud beni teslim almıştır! korktuğum tek şey, zamanla eksik türkçeli kişilere dönmem ve "yeah, yuih" diye konuşmaya başlayacak olmamdır. odur budur, bu film iyidir. filmin falsosu, en heyecanlı sahnelerin sonunun fragmanlarda yer almasıdır. yani buraya gelip, 70. yorumu okuyup, hala filmi izlememiş, fragmanları da görmemişseniz sizi uyarırım: filme gitmeden önce fragmanları izlemeyin. tüm heyecanlı sahnelerin sonunu önceden vermişler. hatta hiçbir filmin fragmanını izlemeyin. direkt gidin bu tip filme. unutmadan nacizane bir tavsiye daha: ne olursunuz bu tip filmleri ağır film izler gibi izlemeyin. klasik müzik konserinde kafa sallarmış gibi oluyor, olmuyor. bugünlük bu kadar sevgili sinema severler... notum aşağıda.
    Puan: 9
  • Altın Kap - The Golden Bowl

    faydalı bir eser

    film; paranın ve sahip olmanın ne zaman mutluluk getireceğini, ne noktada açgözlülük olduğunu anlatıyor. sahteyle gerçek arasındaki ayrımı veriyor. kiraladığınız şeyler sizin midir? sorusunu sorduruyor. acıktırmıyor. sanat eserlerini izlerken müze gezer gibi oluyorsunuz, doyuyorsunuz. bizans oyunlarına kim gelir kim gelmez görüyorsunuz. o yıllarda zaman yavaş geçiyor. o nedenle filmden aksiyon bekleyenler filmi sevmeyecekler. benden uyarması.
    Puan: 8
  • Maymunlar Cehennemi - Planet of the Apes

    eni iyi hayatta kalır...

    filmde en iyinin hayatta kalması konusunu düşündüm: iyinin değil acımasızın ve zalimin ayakta kaldığı bir dünyada yaşıyoruz. oyun hakim gücün kurallarıyla oynanıyor: "iki kişi girer, bir kişi çıkar. tarih hayatta kalanı kollar. bu üç aşağı beş yukarı böyledir, kötüye birşey olmaz. "hayatta mı kalmalıyım, kötü mü olmalıyım?". yaman bir çelişki... film tam da gündemdeyken bu konuyu düşündürmesi açısından önemliydi. kriz zamanı fazla cehennem olması nedeniyle 2 puan kırdım.
    Puan: 8
  • Cahil Periler - Le Fate İgnoranti

    ignorante, ignorant, umursamaz, cahil...

    filmin adında geçen ignorant sözcüğü "cahil" ve "umursamaz" kelimeleri ile eş anlamlı. bunu düşünürken ve filmi izlerken, cahillik ve umursamazlık üzerine düşündüm. umursamazsak öğrenmiyoruz, dinlemiyoruz, üretmiyoruz, yaşamıyoruz, cahil kalıyoruz. umursamamazlığa sebep olan şeyler çok. derin üzüntüden, yalnızlıktan veya başka sebeplerden doğan duygusal tatminsizlik bunların başında. ama "herşeyi umursar", "herşeyi bilen" olamayız, değil mi? neleri umursadığımız, neye cahil olduğumuz tanımlar bizi. grupların içine kabul görürüz, topluluklardan kovuluruz bu yüzden. özpetek iyi düşünmeye ve 15 yıl altın portakal filmlerini izleye izleye türk sinemasından tiksinen beni şaşırtmaya devam ediyor. kendisini tebrik, filmi tavsiye ederim.
    Puan: 9
  • Bridget Jones'un Günlüğü - Bridget Jones's Diary

    kendini arayan bulur

    filmden "çıkardığım" dersler: sıradan ötesi ilişkiler ve eşler arıyorsunuz. yakışıklı, güzel, zengin, vs. bu kişiler kendi başlarına çok süper şahsiyetler olsalar da %70 olasılıkla size uygun olmuyorlar. eh, peki doğru insan nasıl biri? bunu anlamak/bulmak için ideal insanı düşlemek yerine kendinize bakmalı ve odaklanmalısınız. sonunda hem size benzeyen, hem de sizden farklı olan ve bu nedenle sizi olduğunuz gibi seven birisini elbet bulursunuz. hem erkekler, hem kadınlar için yararlı bir film.
    Puan: 7
  • Amélie - Le Fabuleux destin d'Amélie Poulain

    yine jean-pierre

    hastası olduğumuz yönetmen jean-pierre jeunet'in farklı dünyasını olduğu gibi sunmasına bayılıyorum. siz de ortayaşlanmaya, hayatı severek yaşamamaya başladıysanız amélie'yi seveceksiniz, filmden değişik çıkacaksınız. filmde zaman zaman kemal kenan ergen'in detaylarını kimi zaman george perec'in yaşam kullanma kılavuzunu hatırladım. fransızca'ya kulak aşinası olmak da eğlenceliydi(en çok da "ledidi" demeleri!). merci bien dostum jean-pierre.
    Puan: 10