Karmaşık duygular
İzlemeyen okumasin
Çok büyük umutlarla gitmedim bu filme. Aklımda zaten bir resim oluşmuştu nasıl olacağıyla ilgili.
Beklentilerim yüksek değildi,ve tam da beklediğim gibi çıktı esasında.
Vasat değil,güzel değil,ortalarda bir yerlerde.
Bir kere karakterlerin kötü yaratıldığını düşündüm; külyutmaz bir devlet, cumhuriyet simgesi olarak tasarlanmış Rıfat Bey, fazlasıyla katı, anlamsızca katı geldi bana; dolayısıyla bu anlamsız katılığından yumuşamasıda bir o kadar yapmacık, zorlama gibi duruyordu.
Hejar, insanın yanaklarını sıkasını getirsede fazlasıyla göze sokulmuş. Sanki bu bahsettiğim yanak sıkma isteği körüklenmek, azdırılmak istenmiş; küçük kızı fazla göze sokmuşlar, bir yerden sonra manipüle edildiğimi, duygu sömürüsüne başvurulduğunu hissettim.
Filmin bahsettiği şeyler, mesajı zaten aklı başında olanın destekleyeceği şeyler, ama bu konu böylesi duygusal (hatta duygu sömürücü diyeyim) bir yolla mı işlenmeliydi?
Birkaç sene evvel, yine kürt sorununu deşen "Güneşe Yolculuk" bu film yanında bir Kubrick filmi kadar soğukkanlı duruyor mesela; öyle desem sanırım kafanızda bir resim oluşur...
Filmin zanaatkarlığına gelirsek; görüntülerin, ışıklandırmanın kalitesi dünya standartlarında; ama...
Aynen Ferzan Özpetek'in son filminde olduğu gibi; bu görüntülerde karakter yok! Vasat bir Hollywood filmi yönetiminden, bir Rob Reiner filminden farkı yok. Ha "Bu da bir gelişmedir!" diye düşünenlerdenseniz, farklı düşünüyoruz derim.
Kendi adıma Rob Reiner ışıklandırmalı vasat bir yönetim izleyeceğime, düşük bütçeli ama her tarafından karakter fışkıran bir Zeki Demirkubuz filmi izlemeyi yeğlerim. Kamerayı koyacağı yeri, planı keseceği zamanı formüllere göre değil, sezgilerine göre belirleyen insanlar çok daha çekici geliyor bana, ve türk sinemasının ilerleyişini de "Büyük Adam Küçük Aşk" gibi ciddi konulara değinmeye çalışan Hollywood'dan etkilenmiş melodramlarda değil, Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz gibi kendi kişisel dünyalarını kurup, onlardan ödün vermeyen yönetmenlerde, anlayışta görüyorum.
Yine de, benim düşüncelerim bir yana, Sezarın hakkı diğer yana; dört başı mamur, küçük kusurları dışında vasat üstü olan bir filme haksızlık edecek değilim, üstelik ortalıkta Sinan Çetin gibileri dolanırken, bu filmin cesaretini ve kalburüstü kalitesini öpüp başımıza koymalıyım sanırım.
Uzattım, bilmiyorum yazıda elle tutulur bir fikir var mı? Aklıma geldiği gibi yazdım, sonradan utanmam inşallah...
Puan: 6