zuxxi.com//sinema|geyiks

brad-

  • Gözü Tamamen Kapalı - Eyes Wide Shut

    EHH İDARE EDER...

    KUBRİCK YİNE SANATINI KONUŞTURMUŞ.GÖRÜNTÜ, KURGU, OYUNCULUK VE YÖNETİM ÇOK GÜZEL.AMA GELİN GÖRÜN KÜ;KONU BASİT KALMIŞ VE BU TÜM GÜZELLİKLERDE BUNU KURTARMAYA YETMEMİŞ DİYEBİLİRİM.CRUISE , KIDMAN VE DİÐER OYUNCULARA İSE SÖYLEYECEK BİR ŞEY BULAMIYORUM.VE BU ANLAMDA DA FİLMİN ÇEKİM SÜRESİNİN NEDEN BU KADAR UZUN SÜRDÜÐÜNÜ ANLIYORUM.ÇÜNKÜ BU GÜNE KADAR İZLEDİÐİM FİLMLER ARASINDA; OYUNCULUK AÇISINDAN EN GERÇEKÇİ OLANI BUYDU. SONUÇ OLARAK ``MUTLAKA`` DEMİYORUM AMA VAKTİNİZ DE VARSA İZLEYİN... USTANIN SON ESERİNİ.
    Puan: 6
  • Matrix - The Matrix

    YENİ BİR DÖNEM

    İZLEYEN HERKESİN (TÜRÜ SEVSİN SEVMESİN)TAM PUAN VERDİÐİ,ELEŞTİRMENLERİMİZİN BİLE İLK DEFA BİR BİLİMKURGUYA TAM PUANA YAKIN PUAN VERMESİ FİLMİN BİR BAŞYAPIT OLDUÐU İMAJINI VERİYOR SANIRIM.KONUSU GERÇEKTEN MUAZZAM VE DAHA ÖNCEKİ ÖRNEKLERİNE DE BENZEMİYOR.OYUNCULAR AYNI ŞEKİLDE...UZUN LAFIN KISASI FİLM HER KARESİN DE ÖZENLE YAPILDIÐINIHİSSETTİRİYOR.ZATEN TAM PUAN VERİLMİŞ BİR FİLMİ DE ELEŞTİRMEYİ KENDİ ADIMA UYGUN GÖRMÜYORUM.AMA SORAN HER ARKADAŞIMA DA ISRARLA TAVSİYE EDİYORUM.EÐER İZLEMEDİYSENİZ YA DA KARARSIZSANIZ BENİM DİYECEÐİM MUTLAKA GİDİN GÖRÜN BU POSTMODERN BİLİMKURGU ŞAHESERİNİ...BÜYÜKLERİMİZİN DE DEDİÐİ GİBİ;``YİÐİDİ ÖLDÜR AMA HAKKINI YEME`` DİYEREK İZLEMEYEN ARKADAŞLARA HAYIRLI SEYİRLER DİLİYORUM...
    Puan: 10
  • Yıldız Savaşları: Bölüm I - Gizli Tehlike - Star Wars Episode I - The Phantom Menace

    EFSANA AYNI TATTA VE MASAL HAVASINDA YOLUNA SON HIZLA DEVAM EDİYOR

    BUNDAN ÖNCEKİ BÖLÜMLERİ İZLEYENLER (DİKKATLİCE)ÖNEMLİ FARKLILIKLARIN OLDUÐUNU MUTLAKA FARK EDECEKLERDİR.TABİ EN BÜYÜK FARK ŞÜPHESİZ DIGITAL TEKNOLOJİ NİMETİ EFEKTLER.ÖNCEKİ BÖLÜMLERDE BİLGİSAYAR SİSTEMLERİ TAM OLARAK KULLANILAMIYOR , BUNUN YERİNE MAKET VE KUKLALAR KULLANILMIŞTI.İZLEDİÐİMİZ BU SON BÖLÜMDE İSE HER ŞEY DIGITAL EFEKTLE YAPILMIŞ VE GERÇEKTEN DE HARİKA OLMUŞ.BU GÜNE KADAR EN ÇOK EFEKTLİ FİLM ÜNVANINI ALDIÐINI DA EKLERSEK NE DEMEK İSTEDİÐİMİ SANIRIM DAHA İYİ ANLAMIŞ OLACAKSINIZ.HER ZAMAN Kİ O MASALSI HAVASI BURDA DA DEVAM EDİYOR VE ETKİSİNİ DE HİÇ AZALTMADAN SÜRDÜRÜYOR.NE DE OLSA GEORGE LUCAS YAPIMI BİR FİLM.LUCAS YİNE TÜM BECERİSİNİ 25 YILLIK DENEYİMİYLE BİRLEŞTİREREK ORTAYA NEFİS BİR SEYİRLİK ÇIKARMIŞ.NE DE OLSA DİLE KOLAY BİR 25 YIL VE BUNCA YILA SIÐDIRILAN (YAPIMCILIKLARI DA DAHİL)6 FİLM USTANINNE DENLİ İNCE ELEYİP SIK DOKUDUÐUNU İFADE EDİYOR SANIRIM. AYRICA BEN BU TÜR AYNI ÇİZGİDE DEVAM EDEN VE EFSANE OLMUŞ FİLMLERİN PEK ELEŞTİRİLECEK BİR YANINI BULAMIYORUM.SADECE OYUNCULUKLAR ÜZERİNE AHKAM KESEBİLİRİZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM.BU KONU DA FİLMİN BAZI EKSİKLERİ OLDUÐU KESİN. AMA SONUÇTA GENELLİKLE BÖYLE ŞEYLERİ HER FİLMDE GÖRÜYORUZ VE BU DA OLAÐAN BİR HALDİR DİYEBİLİRİZ BİLİMKURGULAR İÇİN.NE DE OLSA YEŞİL YA DA MAVİ PERDENİN KARŞISIN DA OYNAMAK ZOR İŞTİR GİBİME GELİYOR. NETİCE DE ÇOLUK ÇOCUKLA İZLENEBİLECEK KEYİFLİ BİR SEYİRLİK VAR KARŞIMIZ DA.VE BU DA LUCAS USTANIN ELLERİNDE ŞEKİLLENMİŞ 20 YILLIK BİR EFSANEYSE DEFALARCA İZLEYESİ GELİYOR İNSANIN.HEPİNİZİ 100 YÜZYIİIN SON EFSANESİNİ İZLEMEYE DAVET EDİYOR, HER ZAMAN Kİ GİBİ HAYIRLI SEYİRLER DİLİYORUM...
    Puan: 8
  • Dönüşüm - Switchback

    DEFALARCA YAPILAN HATALAR

    İLK BAŞTA OYUNCULARA BAKARAK GİTTİÐİM BU FİLM GERÇEKTEN DE TAM BEKLEDİÐİM ÇİZGİDE ÇIKTI.ÇÜNKÜ TARZ ÇOK ESKİYDİ VE NE OLACAÐINIDA TÜRÜ BİLENLER AZ BUÇUK TAHMİN EDİYORLARDI.SERİ CİNAYETLER İŞLEYEN BİR KATİLİMİZ VE ONUN HER AHREKETİNİ BİLİYORMUŞÇASINA TAKİP EDEN FBI AJANIMIZ, OKADAR KLASİK Kİ BU FİLMİN NEDEN YAPILDIÐINI HALA ANLAMIŞ DEÐİLİM.OLSA OLSA MAZİYE BİR SAYGI DURUŞU NİTELİÐİN DE ESPİRİLİ BİR YAKLAŞIM OLABİLİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.İNANIN FİLM O KADAR AÐIR İŞLİYOR Kİ İLK YARI VE İKİNCİ YARININ ORTALARINA KADAR RESMEN UYUDUM DİYEBİLİRİM.ANCAK MASAL YERİNE KOYUP ; ZAMANINIZ VAKTİNİZ VE DE EN ÖNEMLİSİ BOŞA HARCAYACAK PARANIZ VARSA MUTLAKA GİDİN DİYORUM.AMA ``FAZLA`` DEMİYORUM HİÇ BİR ŞEY BEKLEMEYİN BU FİLMDEN.OLABİLİR DENNIS QUAID YA DA DANNY GLOVER HAYRANIYSANIZ O NA DİYECEÐİM BİR ŞEY YOK.VE SON OLARAK``ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ ,ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ``DİYOR VE İZLEMEK İSTEYEN ARKADAŞLARA HAYIRLI SEYİRLER DİLİYORUM...
    Puan: 3
  • Evrenin Askerleri: Geri Dönüş - Universal Soldier The Return

    WAN DAMME'DIR NE YAPSA YERİDİR.

    filme gitmeden konusunu tahmin edebildiğimiz filmlerden unisoll the return.zaten ilkini (universalsoldier"roland emmerich")izleyenler bunuda tahmin etmişlerdir.ilk film gerçekten de zamanının teknolojisini sonuna kadar kullanan ve izleyenlerin hayranlık duyduğu bir filmdi. aradan yıllar geçti ve mic rodges isimli (kendisi aksiyon filmlerinde dublör yönetmenliği yaptı ve mel gibsonun dublörüdür)yönetmen ilk filmi unisoll the return la karşımıza bir devam filmiyle çıtı film kendi dalına hiç bir yenilik getirmiyor ancak ilkinde olmayan farklılıklarıylada dikkat çekiyor.özellikle filminb son 15 dk lık bölümünü dikkatlice izleyenler aksiyon sahnelerinin ne kadar hızlı kurgulandığını farketmişlerdir.bu sayed film tür sevenlerini bence ancak bu son bölümde tatmin etti . üzerinde fazla düşünmeye değmeyecek sadece eğlencelik niyetine izlenebilecek bir film.ama wan damme hayranıysanız mutlaka gidin çünkü wan damme gerçekten yaşlanıyorve buda ona ayrı bir çekicilik kazandırmış. son olarak hepinize iyi seyirler....
    Puan: 5
  • Blair Cadısı - The Blair Witch Project

    KORKU NEDİR BİLMEK İSTEYENLER MAİL ÇEKSİN

    ben filmi hiç mi hiç yorumlamak istemiyorum.çünkü zevkler ve de renkler tartışılamayacağı gibi filmlerde kişiden kişiye beğeni olarak farklılık gösterebilir. ancak genel olarak beğenenler ve beğenmeyenler arasında bir çekişme sürüp gidiyor.BEN DE FİLMİ BEÐENMEYENLER ARASINDAYIM.VE ONLARA ŞUNLARI SÖYLEMEK İSTİYORUM.SAYIN ARKADAŞLAR filmler kendi türünden isteneni verebilmelidirler.yani ben bir korku filmine korkmak komediye de gülmek için giderim.yoksa beni diğer alternatifler etkilemez.allah için söyleyin siz bu korku filmi dediğiniz filmin neyinden korktunuz.yoksa siz çok mu korkkaksınız veyahut bizmi çok cesuruz.tamam elbette bi yaratık beklemiyoruz ama psikolojik bir gerilimde yok ki.ÖRNEÐİN EVENT HORIZON diye bir film vardır.(paul anderson yönetti.sam neill, lauren fishborn ve kathlen quinlan oynadı.)adı geçen filmde ne yaratık vardır ne de katil ama film okadar harika ki ben şu ana kadar bunun gibi korku filmi görmedim.yada LOST HIGHWAY "KAYIP OTOBAN"insan ister istemez korkuyor ve tüyleri diken diken oluyor.işte ben bunlara korku filmi derim ve para verdiğim filmden de bunları beklerim. ve son olarak ciddi anlamda sinemayla ilgilenenler varsaBRAD@MYNET.COM.TR adresine yazsınlar uzun uzadıya tartışıp bilgi alışverişi yapalım. hepinize iyi seyirler
    Puan: 2
  • Vahşi Vahşi Batı - Wild Wild West

    HANGİ FİLMİ BEÐENDİNİZ Kİ!

    ALLAH AŞKINA HİÇ BEÐENDİÐİNİZ BİR FİLM OLDUMU! filmin fragmanını aylardır sinemalar da ve internet üzerinde gördüm.hele gelsede gitsek diye ve sonunda gittim.ve bekleddiğim gibi .ciddi değil ama son derece eğlendirici.american pie ile de karşılaştırılamayacak kadar da eğlenceli.sadece dev tarantulayı görmeye ya da efektleri hayal kırıklığına uğramanız da imkansız ama öyle olduğunu bile saysak film bir çok komedi filminden bile daha komik.eğer gülmemeyi başaran varsa da helal olsun.kevin kline her zamanki gibi imzasını atmış filme.bence çok yetenekli ve özellikle de komedi dalında. bilmiyorum varsa "IN&OUT"ve"WANDA ADINDA BİR BALIK"adında filmleri izleyeniniz anlayacaksınız ne demek istediğimi.will smith e gelince adam işini biliyor ve hep dev yapımlarda rol almaya devam ediyor.(INDEPENDENCE DAY,BAD BOYS,MIB,ENEMY OF THE STATE,WILD WILD WETS VE ÇEKLİMLERİNE YAKIN ZAMANDA BAŞLANACAK YÖNETMENLİÐİNİ GENE SONNENFİELDİN YAPTIÐI VE MUHAMMET ALİ'NİN HAYATINI OYNAYACAÐI FİLM)müzik dünyasından sinemaya transfel olan iyi bir oyuncu smith.helede komedi söz konusuysa.diğer karakterlerden hayek olmasa da olur gibi.ama genede güzelliğini katmış filme o ingilizceyi yarım konuşan edasıyla.beni en çok şaşırtan kişiyse şüphesiz kennet branagh oldu.önceki filmlerinde daha yumşak bir edası olan branagh burda kötü adamı hayli güzel oynamış ve seslendirmiş.dediğim gibi film konu filmi değil eşlence filmi. bu tür filmlerde mantık aramak ve bunları tartışmak yersizdir.sadece akışa ayak uydurup kafa yormadan izleyeceksiniz ki bir tat alasınız.yönetmenimiz sonnenfield çizgisine aynen devam ediyor.ciddi olmayan ama son derece eğlendirici film çizgisine(ADAMS FAMILY,ADAMS FAMILY VALUES, GET SHORTY,MIB). gidin ve görün derim.güzel ve hoş vakit geçirten bir film.hepinize iyi seyirler.EÐER CİDDİ ANLAMDA SİNEMAYLA UÐRAŞIYOR YA DA FİKİR ALIŞVERİŞİNDE BULUNMAK İSTİYORSANIZ BANA YAZIN.(brad@mynet.com.tr)
    Puan: 8
  • İçgüdü - Instinct

    ANTHONY HOPKİNS İÇİN BİLE GİDİLİR.

    evet her şeyi bi kenara bırakalım film sadece hopkins için bile izlenebilir.insanın tabiata verdiği zararı anlatan ve onunla içiçe olması gerektiğini anlatan filmin diğer karakterlerinde CUBA GOODING Jr ve DONALD SUTHERLAND ı görüyoruz.yanlışla doğrunun karşılaştığı ve kendini doğru (haklı) sananın olayı irdeledikçe asıl yanlış yolda ve haksızın kendisinin olduğu ana fikrini veriyor.yaşlı kurtlardan sutherland filme damgasını vurmuş o kendinden emin tavırlarıyla.cuba goodinğ jr. ise daha önce gördüğümüz filmlerinde çizdiği imajına aynen devam ediyor(JERRY MAGUIRE ve WHAT DREAMS MAY COME).hopkins ise ilerleyen yaşına rağmen (62)cazibesi ve oyunculuğundan hiç bir şey kaybetmemiş.hele bir kaç koşuşturmaca sahnesi var ki WAN DAMME halt etmiş.sonuçta üzerine kafa yorulabilecek ve ciddi mesajlar içeren ciddi bir film "INSTINCT(İÇGÜDÜ)".bence her izleyen kendine bir pay çıkarmalı ve hareketlerine bu yönde devam etmelidir.afişine bakıpta korku filmi imajı veriyor gibi ama aslında bir dramı anlatıyor.ve tür olarakta ROBIN WILLIAM'ın "PATCH ADAMS"ı ile aynı çizgide olduğunu söyleyebilirim.yönetmen JON TURTELTAUB'u daha önceki baş rolünde JOHN TRAVOLTA'nın oynadığı "THE PHENEMON(MUCİZE)" filminden hatırlayabilirsiniz.kendisi hakkında fazla bilgim yok ve halen tarzını kavrayabilmiş değilim. sonuç olarak gürültü ve efekten uzak duran ve daha insancıl bir yaklaşım sergileyen filmi bence mutlakja görün.ve sinemadan çıkınca sakin bir kafayla düşünün ki toparlayabilesiniz vediği mesajı.hepinize iyi seyirler.SİNEMAYLA CİDDİ ANLAMDA UÐRAŞIOYRSANIZ YADA FİKİR ALIŞVERİŞİNDE BULUNMAK İSTİYORSANIZ BANA YAZIN.(brad@mynet.com.tr)
    Puan: 9
  • İkili Oyun - The Thomas Crown Affair

    JOHN McTIERNAN'IN DÖNÜŞÜ!

    filmin vizyon tarihini ne kadarda sallasalar sonunda filmi izleyebildim.john mctıernan benim en favori yönetmenlerim arasında en başlarda bulunur ve bebi bu filmle gene kendine hayran etti.kendisi ne kadar da hollywod da yönetmen olsa dahi hiç bir zaman studyoya boyun eğmedi ve istediği filmleri çekti.bu işi paradan çok sinemaya duyduğu derin bağlılığından ve kendisi için yapıyor ama en çok para kazanan ve kazandıranlar listesinde adı daima üst sıralarda bulunuyor.daha önce kendisini"DIE HARD, DIE HARD3,MEDICINE MAN,RED OCTOBER, PREDATOR ve LAST ACTION HERO" gibi başarılıfilmlerinden hatırlıyoruz.McTIERNAN bu filmiyle sadece geri döndüğünü asıl patlamasını ise THIRTEEN WARIOR la yapacağını ima ediyor bizlere.dönelim filmimize oyuncular RENE RUSSO ve PIERCE BROSNAN gerçekten çok başarılılar ve sürekli izleyicinin dikkatini taze tutuyorlar ayrıca bizimlede oynuyorlar bir bakıma.bu da sanırım senaryonun muhteşemliği.RENE RUSSO ki 46 yaşında olmasına rağmen hala yürek hoplatıyor.BROSNAN ise karizmatik ve kendinden emin tavrıyla büyüleyici.sonuç olarak; yönetmen harika ,oyuncular harika karşımızda bence izlenmesi mutlaka ki gereken süper bir film tavsiyem siz siz olun sakın ha kaçırmayın.hepinize iyi seyirler.SİNEMAYLA CİDDİ ANLAMDA İLGİLENİYORSANIZ YADA FİKİR ALIŞVERİŞİNDE BULUNMAK İSTİYORSANIZ BANA YAZIN.brad@mynet.com.tr
    Puan: 9
  • Mavi Korku - Deep Blue Sea

    MÜKEMMELE YAKIN AMA JAWSDAN DAHA MÜKEMMEL

    hollywood'un vazgeçemediği ve bol rara kazandığı korku türü ve ortaya çıkan filmler günümüzde gene revaçta.zaten hollywood sineması ikiöğe üzerine kurulmuştur.biri yıldız sistemi, diğeriyse tür filmleri.bizi ilgilendiren ikinci si. öncelikle belirtmek gerekir ki,tür filmleri belirli şablon ve formüllere dayanır.ilk zamanından günümüze kadar tür filmleri içlerinde bulunan değişik şifreleri kullanarak hep aynı boruyu öttürüyorlar diyebiliriz sanırım. herkes korku sinemasının değişik örnekleri olduğunu görmüş hatta izlemişlerdir.alt dallarından olan;yani içerisinde bir hayvan yada bilmediğimiz bir yaratığın olduğu türü ele alarak başlayabiliriz.işte bizim filmimizde yukarıda saydığım tür içerisinde yer almakta. "DEEP BLUE SEA" labaratuvardan kaçan köpekbalığının bir grup gence saldırı sekansıyla başlıyor ve daha sonra labaratuvarda yapılan deneylerle köpekbalıklarının daha hızlı ve zeki olmaları sağlanıyor ve ortalık parçalanan insanlarla doluyor,tempo artıyor ,insanlarla balıklar arasındaki mücadeleden insanlar (iki kişi)galip çıkıyor ve hiçde klasik olmayan bir sekansla film son buluyor. "DEEP BLUE SEA" türün geleneksel ama muhafavazakar olmayan şifrelerini tam olarak veriyor bizlere.hatta diyebilirim ki; bu güne kadar görmeye alışık olmadığımız bir tarz da ve rahatsız edecek derecede.filmde ölen insanlar genelde işini severek yapan kişiler.DR.SUSAN(SAFFRON BURROWS),JANICE HIGGINS(JACQUELINE MCKENZIE)ve STELLAN SKERSGARD(JIM WHITTOCH) balıklar üzerinde araştırma yapan grubu oluşturuyor.CARTER BLAKE(THOMAS JANE)balıklardan anlayan uzman,RUSSELL FRANKLIN (SAMUEL L. JACKSON)araştırmayı finanse eden zengin, DUDLEY(LL COOL J.)aşçı ve TOM SCOGGINS(MICHAEL RAPAPORT)ise teknik eleman rollerinde. DUNCAN KENNEDY ve DONNA POWERS'ın birlikte yazdığı senaryoya bakacak olursak ,türün diğer örneklerinden alıntılar ve onlara göndermeler yaptığını görebiliriz.en önemlisiyse ilkini STEVEN SPEILBERG'in çektiği pek övülen "JAWS"serisi filmler.elektirikle köpekbalığının öldürülmesi ve balıkların insanlara oyunlar oynaması gibi... zaten kalıp olarak aynılar ama gelin görünkü heyecan,korku,gerilim ve de hız olarak filmimiz öncekilerden çok daha ilerde yer alıyor.bunuda kesinlikle gelişen teknoloji imkanlarına borçlular.olumlu yönlerden birkaçını sıralayacak olursak.yönetmenRENNY HARLIN ve onun görüntü yönetmeniyle ,atmosfer için oluşturduğu ışık, kamera ve efekt çalışması...özellikle suda geçen sekanslardaki koyu mavifiltreler.hızlı ve sert kesimler.ve efektlerle yapılan ;balık hareketleri kamerayı içine alan patlamalar ve ikiye ayrılmış insanların hala hareket eden uzuvları gibi..zaten RENNY HARLIN'in bir önceki filmi "THE LONG KISS GOODNIGHT" daki tek önemli görülen kısmı olan kanera kullanımı ve bol efekyli patlamalar.(tabi eleştirmenlere göre ,kendimi kastetmiyorum) filmde bazı bölümler varki insan yerinde duramıyor.devköpekbalıklarının insanları oyuncak gibi sallamaları,beklemediğiniz anda fırlayan köpek balıkları insanı aşırı derece de geriyor.HARLIN'in neden böyle bir senaryo yazdığıda ortada.daha önceki filmiyle uğradığı gişe hüsranı ..ama bu defa yeni bir türe el atmış ve güzelde yapmış.ve diğer sebep olarak sayabileceğimiz bir nedende ;korku filmlerinin gişedeki başarıları ve ortada olan hayran kesmi... son zamanlarda yaılan korku (gerçi bizim filmimiz saf korku olmamasına rağmen bu türe daha yakın)"EVENT HORIZON"(PAUL ANDERSON yönetti,SAM NEILL ve KAUREN FISHBURNE oynadı1998)'dan buyana gösterime girmiş en iyi film bence. film her yanıyla mükemmele yakın :hatta bir ufak hatası yüzünden elinden kaçırıyor.hataya bkacak olursak böyle bir filme hiç yakışmıyor ve filmin sonunda yer alması tüm herşeyi silip atıveriyor.başrolde DR.SUSAN rolünde oynayan güzel oyuncu SAFFRON BURROWS'un ölmesi hem senaryonun hem de yönetmenin büyük hatası.alışılmışın dışında bir son hazırlamaya çalışan yapım ekibi büyük bir hataya düşerek başroldeki bir bayanı gereksiz yere öldürüyorlar.halbuki filmin akışı kendi sonunu zaten hazırlıyor.yani iki- üç kişi sağ kurtulur.bizde mutlu oluruz.yada daha karamsara kaçarak herkes ölür balıklar galip gelir ve devam filmi için yol gözükmüş olur.nafile burda öyle olmuyor.gerçi bu sonu balığın kendi intikamı olarak görsekte olmaması gereken bir durumdu.ve tek ÖNEMLİ EKSİÐİ diyebiliriz.ve kesin tartışma ortamı hazırlayacak olan "JAWS" karşılaştırması.kendi zamanında hit olabilir ama günümüz için cazibesini yitirmiş bir film "JAWS".ancak hit olmuş bir nostalji diyebiliriz ama günümüzün hız ve daha da heyecan arayan tür sevenlerine kesinlikle hitap etmiyor.ama sinemanın gelişmesine de çok önemli yenilikler getirdiği kesin. sonuç olarak "DEEP BLUE SEA" RENNY HARLIN'in yönetimi ve efektleriyle kesinlikle akılda kalacaktır.unutmayı n söylenenler sadece türe ilgi gösterenler içindi.korku,aksiyon ve bilimkurgunun sınırlarını zorlayan bu filmi ,türü sevenleri kesinlikle kaçırmamamalılar.ve memnun kalacaklarına da eminim..........hepinize iyi seyirler.
    Puan: 9
  • Romeo + Juliet - Romeo + Juliet

    EH İDARE EDER BE

    ben filmi sinemada izleyen biri için sadece kısa ve öz bir kaç cümle kurmak istiyorum; film günümüze uyarlanmış iyi güzel ama geçmişteki bazı terimleri hiç değiştirmeden fazla bir sembolleştirmeye gitmiş yönetmenimiz ve bu konuda hataya düşmüş . neden diyecek olursanız madem günümüze uyarladında peki ne diye replikleri de uyarlamadın be adam diyesi geliyor insanın . ama yine de iyi bir romantizm var ve diyebilirim ki tam bir tv filmi havası var mümkünse bunu izleyin hoşunuza gidecek tabi sinemada değil iyi seyirler
    Puan: 5
  • Dövüş Kulübü - Fight Club

    SEYRİ ZEVKLİ KAVGA

    "video kliplerin dahi çocuğu"olarak bilinen DAVID FINCHER'ın hollywood sinema alemine girişi 27 gibi genç bir yaşta oldu.onun görsel dehasından yararlanmak isteyen yapımcılar önüne hiç çekinmeden milyonlarca doları,tanıtım ve reklam olanağını koyuverdiler.ilk film ise malum "ALIEN3" idi.filmin çok kasvetli bir havası vardı.bunun yanında ağır bir felsefi yönü vardı.nitekim film stüdyoya ve bir çok izleyene ağır geldi ve gişede hüsran yaşadı.(en çok üzüldüğüm şey;benim en favori yönetmenler listemde ilk sıralarda bulunan FINCHER'ın bu filmini izleyemem oldu)çoğu kişi FINCHER'ın bittiğini ve bir daha hollywood'da boy gösteremeyeceğini düşündüğü anda o öylesine bir dönüş yaptı ki herkes (eleştirmenlerde dahil)hayran kaldı.evet bahsi geçen film "SE7EN".film herşeyden öte o kadar sağlam ve zeki bir hikaye içeriyordaki bu bile tek başına filmi kurtarıyordu.nafile öyle de olmadı ve MORGAN FREEMAN,BRAD PITT,KEVIN SPACEY,GWYNETH PALTROW gibi yıldız oyuncuların katkısıyla kısa sürede bir başyapıt sayıldı "SE7EN"...aradan geçen 2 yıldan sonra FINCHER bu seferde perdelerimize "SE7EN" kadar olmasa da yine çok başarılı "THE GAME" le konuk oldu.filmin konusu çok orjinaldi ve baştan sona seyirciyle (tabiri uygunsa)adeta kafa buluyordu.tabii her zaman olduğu gibi sivrilikler burda da boy gösterdi ve filmi yerden yere vurdu.ama benim kafa yapımda olanlar ve FINCHER'ın tarzını benimseyenler gene çok begendik.ve genç deha sinemadan fazla uzak duramadı ve 1 yıl aradan sonra;belkide "SE7EN"la yakaladığı başarıyı tekrarlayarak (bazıları için ondan bile daha iyiydi)"FIGHT CLUB"a imza attı.filmin konusu herkezce bilindiğinden hiç değinmek istemiyorum.gerçekten de önümüzde çok zekice yazılmış bir senaryo var.unutmadan not düşmek istiyorum senaryo CHUCK PALAHNUIK'in aynı adlı kitabından ilk senaryo çalışmasını yapan JIM UHLS tarafından kaleme alınmış.seyirciye anlatılan hikaye sondan başlayıp, belirli aralıklarda duraklayıp dipnot mahiyetinde bizi aydınlatarak başa doğru ilerliyor.ve sonunda FINCHER gene yapacağını yapıyor ve önceki tüm filmlerinde olduğu gibi seyirciyi istediği gibi yönlendiriyor.öylede bir darbe vuruyor ki;izleyici filmden çıkınca nerdeyse kendini aptalmış gibi hissetmeye başlıyor.FINCHER'ın kendine özgü perspektifi,kurduğu etkileyici atmosfer(dikkat edin önceki tüm filmlerinde hava sürekli kapalı,yağmurlu ve hep kasvetlidir)ve kullandığı ışık oyunları gerçekten de muhteşemdir ve bu da filmi iyinin de ötesine götürür.fakat bu filmde ışık oyunlarını çok beklememe rağmen hiç göremedim.onun yerine hep hızlı kamera hareketleri ve kurgu,ön ve arka plan arasında meydana gelen alan derinlikleri kullanılmış.şiddet unsurlarıysa had safhada.bekkide film,en çok tartışılan yanı olan şiddet sahnelerinin,çok iyi yansıtılmasından bu kadar tepki görüyor.aslında "FIGHT CLUB" bir şiddet filmi ama bize bu dünyada insanların çıldırma noktasına geldiklerinde neler yapabileceklerini anlatan bir film de aynı zamanda.zaten tüm filme bakınca STANLEY KUBRICK'ın "A CLOCKWORK ORANGE"ındaki şiddet ve karakterlerede bir benzerlik gösterdiği anlaşılıyor.zamanında KUBRICK'ide yerden yere vuran zihniyet "FIGHT CLUB" da da ortaya çıkıyor ve aynı şeyleri bu filmede uygulamaya çalışıyorlar."FIGHT CLUB"ı izleyince insanın aklına hemen benzer filmler geliveriyor.DAVID CRONENBERGin "CRASH" filminde nasıl bir insan araba çarpışmasından cinsel haz alıyorsa "FIGHT CLUB"da da kavga ederek özğürlüğüne kavuşuyor.yine "DR,JJEYKLL AND MS.HYDE" da bir insanın çift kişilik taşıması ve birinin eksik yönlerini diğerinin tamamlaması "FIGHT CLUB" da biraz değişime uğrayarak karşımıza çıkıyor."TRAINSPOTTING"i izleyen herkes hatırlayacaktır.filmde sürekli bir anlatıcı vardı (EWAN McGREEGOR) ve ayrıyeten bu kişi başrol oyuncusuydu.bize yaşadıklarını geçmişle gelecek arasında gidip-gelerek anlatıyordu aynen bizim filmimizde olduğu gibi.bu örnekleri daha da uzatabiliriz istersek."FIGHT CLUB" ın kadrosuda gerçekten muhteşem.BRAD PITT daha önce DAVID FINCHER la "SE7EN" da bir araya gelmişti .yakın zamanda ise " SEVEN YEARS IN TIBET" ve "MEET JOE BLACK" de boy gösterdi.oyunculuk olarak hep sıradışı rolleri tercih eden PITT belkide ilk defa bu kadar farklı bir rolde oynadı ve bencede en iyi oyunculuklarından virini sergiledi.yakın zamanda piyasaya çıkan EDWARD NORTON sa başarılı bir oyuncu ve geleceği çok parlak bence.onu daha önce; ilk olarak bir WOODY ALLEN filmi olan "EVERYONE SAYS I LOVE YOU" da gördük.daha sonra "PRIMAL FEAR","PEOPLE VS. LARRY FLYNT","ROUNDERS",OUT OF THE PAST" ve asıl çıkışını yaptığı "AMERICAN HISTORY X "de izledik.son olarak göze çarpan oyuncu HELENA BONHAM CARTER genelde küçük ve iddiasız yapımlarda rol aldı.onu "FRANKENSTEIN" ve "THEORY OF FLIGHT" gibi filmlerden hatırlayabilirsiniz.filmde gerçekten uçuk ve sıradışı bir kadını canlandu-ıran CARTER bundan böyle sanıyorum adından daha sık bahsettireceğe benziyor.sonuç olarak DAVID FINCHER; içinde bir çok yan hikayeyi barındıran muhteşem kalitede bir film çıkarmış ortaya .hızlı ve akıcı...bazı kesmin hiç sevmiyeceği, bazılarının ise defalarca izleyip değişik anlamlar çıkartacağı bir film çıkmış ortaya...size tavsiyem izlediyseniz bir daha izleyin eğer izlemediyseniz mutlaka gidin,izleyin ve kendinizi sürprizlere hazırlayın derim...
    Puan: 10
  • Generalin Kızı - The General's Daughter

    GÜZEL FİLM HELE TRAVOLTA DÖKTÜRÜYOR

    film bu gün gösterime girdi ve uzun zamandır fragmanlarını izlemekle yetindiğim filme her zamanki gibi karşıma ne çıkacağını az buçuk tahmin ederek gittim.ve film beklentimin üzerinde çıktı.hele benim favori oyuncularımdan john travolta öyle güzel rol kesmiş ki harika.yan karakterlerde james woods hariç diğerleride orta kıvamda oynuyorlardı.hele woods ve travolta arsında geçen akıl yarışı diyebileceğim sekans mükemmeldi.yönetmen simon west'in ikinci filmi sanırım ama daha bir çok başarılı yapımlarada imza atacağı kesin.ilk filmide hatırlayacağınız gibi "con air"di.hızlı bir aksiyon olan filmi her zamanki gibi eleştirmenlerimiz gene beğenmemişlerdi.bence oda güzel ve akıcı bir filmdi.tekrar travolta'ya dönmek istiyorum.sanki rol onun için biçilmiş kaftan gibi öyle bi oturmuştu ki travoltaya ancak bu kadar oynanırdı sanırım.cinayetin işlenmesine kadar olan sahnelerde travolta çok değişik bir aksanla konuşan fakat araştırmanın başlamasıyla ciddiyetini takınarak ;sert,kendinden emin ve gözü kara bir askeri suç dedektifini canlandırıyordu.ve en büyük kozu da kim olursa olsun kodese tıkma yetkisinin bulunmasıydı. baş rollerinde tom cruise,demi moore ve jack nicholsen gibi oyuncuların oynadığı "bir kaç iyi adam"la çok benzerlik içeriyor"generalin kızı".en azından ikisindede;ortada faili meçhul bir cinayet vardı ve askeri bir komplonun orta yerinde gözü pek dedektiflerimiz olayı çözmeye çalışıyordu.karşılaştıracak olursam bence "generalin kızı "daha akılcı ve de akıcı.filmin görüntüleride çok güzel bir estetik içinde çıkıyor karşımıza.bu noktada peter menzies'e değinmeden geçemiyeceğim.kendisi hollywood'da işini en iyi yapan görüntü yönetmenlerinden ve ismi daha çok john mctiernan'ın ekibinde geçiyor.kısa süre önce izleidğimiz "thomas crown affair" ve "13.savaşçı"gibi.film gerilim ve macera türünün olanaklarını elinden geldiğince kullanmış, senaryoda ne kadar çökezlemeler olsada.bence filmi izleyin.en azından travoltayı bir görün derim...harbi iyi film.EÐER SİNEMAYA ÖZEL BİR İLGİNİZ VARSA YADA KONU HAKKINDA KARŞILIKLI FİKİR ALIŞVERİŞİNDE BULUNMAK İSTERSENİZ BANA YAZIN... brad@mynet.com.tr
    Puan: 8
  • 13. Savaşçı - The 13th Warrior

    NİÇİN RAHATSIZ OLDULAR

    başlığın manasını açıklamadan önce filme biraz değinelim.filmde tanıdık bir kaç isim var.antonio banderas,ömer şerif,yönetmen mctiernan ve görüntü yönetmeni peter menzies...bu sebepten dolayı az izleneceği kesin.konu olarak ilginç ama bazı bölümler eksikmiş hissi veriyor ve bir çırpıda bitiyor.nedenine gelince senaryo bildiğiniz gibi mıchael crıchton'un kitabından uyarlandı ve crıchton'da hikayedeki değişikliklere pek sıcak bakmayan bir yazar.bence en önemli eksiklik burdan kaynaklanıyor.diğer bir nedense baş role seçilen oyuncunun(banderas)role uygun olmaması ve sürekli ibr aşağılık duygusuna kapılması. ama görüntüler çok hoş,özellikle ormanda geçen sahneler ve ensondaki savaş sahnesi... filmin bence en hoş yanlarından biride islamiyetten(eksik olsada)bahsetmesi.işte şimdi yazının başlığına değineceğim.sinemada ve yukarda yazıları bulunana bazı arkadaşlar ne hikmetse banderasın müslüman olmasından yada islamiyetten bahsetmesinden rahatsız olmuşlar.nerden bu düşünceye ulaştığıma gelince yanımda oturan bi gurup (kendini entel yada modern gören)bu tür sahnelerde sesli olarak rahatsızlıklarını aynen dile getirdiler.anlamadığım niçin böyle oldu halbuki hepimiz (en azından nüfusun hemen hemen tamamı)müslümanız.ve gurur duymamız gerekirken utanıyoruz.neyse film bu noktada bence güzel ayrınrılara değindi.oyuncular idare eder,yönetmense aksiyonun hızını bu filmde biraz kısmış.ama son bölümde yer alan hareketli sahnenin ağırçekimi iyi olmuş.zamanınız varsa gidin görün derim.tarihi bir film,eksikleri olmasına rağmen tatmin edici.genede siz bilirsiniz.eğer sinemayla ilgili çalışmalarınız varsa yada konu hakkında ayrıntılı olarak tartışmak isterseniz bana yazın. brad@mynet.com.tr
    Puan: 8
  • Amerikan Pastası - American Pie

    HOŞ BİR KOMEDİ

    gerçekten uzun aradan sonra izlediğim en iyi komedilerden biri.konusuna gelince o daha da ilgi çekici.özellikle bizim milletimizin konuşamadığı ancak görmekten çok hoşlandığı bir konuya değiniyor film.ve çok izlenmesininde en büyük nedeni bu bence.en çok güldüğüm filmlerden biri ."salak ile avanak","ah mary vah mary" ve "vanda adında bir balık"gibi çok komik. ne oyuncuları nede kadrosu tanıdık değil. söylenecek fazla şey yok.sinemayı seven herkesin izlemesi gereken bir film bence. harbiden komedi valla...
    Puan: 7
  • Müebbet Kuşları - Life

    HOŞ FİLM

    hoş bir film ama ciddiye alınmayacak türden.eddie murphy ve martin lawrance güzel bir seyirlik çıkarmışlar.yani ben güldüm.burada değinmeden geçemiycem.filmi izledim salon oldukça kalabalıktı ve etrafa dikkat ettim;gülmeyen kimseye rastlamadım gibi bir durum vardı ortamda.zaten tanıdık ve bildik de olsa bu klişe espirilere gülmeyen arkadaşlardan ben açıkcası şüphe duyuyorum.ya filme uyumaya gittiler yada yanlarında çok güzel bir bayan vardı.son bir ihtimallede kıllık olsun diye sayfaya olumsuz eleştiriler yazarak,beğenenlerle kafa bulma amacı gütmüşler.film harbiden komedi.tabii bir amerikan pastası,salak ile avanak yada ah mary vah mary kadar olamasada başarılı bence.bizlere 1930 lu yılların nostaljik havasını solutan,bol bol güldüren filme gidin derim.ayrıca yönetmen ted demme güzel bir çizgi yakalamış.dram ve komedi filmin sonuna kadar içiçiçe geçmiş.buda izlenmesini biraz daha mantıklı kılıyor.siz 1 veren arkadaşlara aldırmayın gidin.bence çok çok olmasada ona yakın güleceksiniz. eğer sinemayla i,lgili çalışmalarınız varsa yada konu hakkında fikir alışverişinde bulunmak isterseniz bana yazın. brad@mynet.com.tr
    Puan: 7
  • Perili Ev - The Haunting

    KLASİK KORKU UNSURLARI

    evet film tam bir klasik havası veriyor insana.içerdiği konu (zaten daha öncede1962 yılında çekilmişti ve eski bir romandan uyarlama)eski.jan de bont gibi bir aksiyon ustasından daha güzel şeyler beklerdik ama ne yapalım bunla idare edeceğiz.birincisi korkutmak için kullanılan efektler biraz abartıya kaçmış.özellikle ses çok rahatsız ediciydi.bunun olması güzel ama asıl kastettiğim sesin çok yüksek olmasıydı.saçma bir konusu var gib.ama onuda zaten peri gibi bir metafizik varlığa dayandırarak ortadan kaldırmışlar.ama izlediğim iyi korku filmleri arsına giremedi.son zamanlarda doğru dürüst korku filmide gelmiyor zaten.çoğunlukta scream dan esinlenerek yola çıkılmış teenslasher tarzı filmlerle yetiniyoruz bu aralar.en son izlediğimiz "deep blu sea" ve daha önce vizyona gelen "event horizon" filmleri ise daha bağımsız ve orjinale yakın(özellikle event horizon)konular içeriyorlardı.ve benim son 2-3 yıldır izlediğim en iyi korku filmi şüphesiz "event horizon"du."perili ev"le kıyaslayamıyorum bile. sonuçta adamlar bir kaç popüler oyuncuyu ve efekti bir araya getirerek yapmışlar işte filmi.yazıya bakıp çok kötü olduğunu da düşünmeyin sakın.mutlakaki adrenalinizi yükselten sahneler var.ve hiç korkmadım daha doğrusu irkilmedim diyen varsada yalandır. mükemmel hatta iyi bile değil ama bu aralar görülebilecek bir film.zamanınız ve parnız varsa gidin görün.eğer sinemayla ilgili çalışmalarınız varsa yada konuyla ilgili olarak fikir alışverişinde bulunmak isterseniz bana yazın. brad@mynet.com.tr
    Puan: 6
  • Şaşkın Dedektif - Blue Streak

    KOMEDİ VE AKSİYON BİR ARADA

    bundan iki hafta önce müebbet kuşlarında eddie murphy le rol alan martın lawrance artık tek başınada komedilerde rol alabildiğini ispatlıyor bu filmle.ve müebbet kuşlarıyla kıyasladığım zaman ondan biraz daha komik olduğunu söyleyebilirim. filmin günümüzde geçmesi ve aksiyon içermesi daha iyi olmuş bence.filmde lawrance, chrıs tucker tarzı espiri ve hareketlere kalkışmış. en az onun kadarda başarılı.gerçi kılıktan kılığa girmeden bile yeteneğini gösterebiliyor.hele mimikleri milleti gerçekten güldürüyor.filmde bulunan aksiyon sahneleride bir okadar güzel.hızlı ve heyecan verici.film görüntü estetiği açısından da tatmin edici.les mayfield daha önce robin williams la flubber da bir araya gelmişti.ama o filmi izleyemediğim için yönetmenin gidişatınıda tam olarak çözemedim.gerçi bu filmi iyi denebilecek çapta.ayrıca yönetmen komedi ve aksiyonu çok iyi ayarlamış.bir de müzikleri iyi olmuş.hemen hemen hepsi rep ama filme tam oturmuş parçalar.sonuçta insanı eğlendiren ve çok komedi olmasada güldürebilen bir film.ciddi değil,tartışmaya ve daha fazla yazmaya gerek yok.tamda kasvetli havaların hüküm sürdüğü bu günlerde izlenebilecek bir film.varoluş ankaraya gelmediği için bu hafta iki seçenekten biri.diğeride ankaraya anca gelebilen ve benim ısrarla izlemek istediğim basit bir plan adlı kara film.bence ikisinede gidin.ama önce şekerleme mahiyetinde şaşkın dedektife gidin derim.hepinize iyi seyirler.bana sinema hakkında her türlü düşüncelerinizi yazın.a.okur@mailcity.com
    Puan: 7
  • Lanetli Tepe - House on Haunted Hill

    İDARE EDER

    evet film son zamanlarda izlediğim korku filmleri arasında en iyi olmasada iyiye yakın diyebilirim.özellikle ses ve kamera kullanımı açısından güzeldi.hele açılıştaki 1939 yılında geçen sekansler çok etkileyici ve biraz da mide bulandırıcı.buna rağmen her korku filminde bulunması gereken öğeleri de içeriyor.yönetmen malone,kamera açısını ve ışığı gerçekten çok iyi kullanmış.ses efktleride iyi hatta çok iyi olmuş.öyleki bir oda ya girince her taraftyan insan sesleri ve bağrışmalar geliyor.ama scream tarzı insanı korkutan ama aslında hiç bir şey olmayan ses efektleri allahtan ki kullanılmamış.bazı bölümlerde ise rahatsız edecek derece de artıyor sesler. en büyük handikapıysa senaryosu.çünkü tekrar çevrilen bir film ve türe de hiç bir yenilik getirmiyor. daha öncede belirttiğim gibi 1998 sezonunda izlediğim "event horızon(ufuk faciası)"gerçekten tam bir korku filmiydi.ve bu güne kadarda izlediğim en iyi korku diyebilirim.ayrıca filmi kısa süre önce gösterime giren;ismi ve konusuylada çok benzerlikler gösteren "haunting"le karşılaştıracak olursak ona göre biraz daha ciddi ama sonuçta daha orjinal bir konuya sahip olabilirdi. şimdiden söyleyim şubatta gösterime girecek sixth senseadlı gerilim filmikorku filmi olmasada hepimizi şaşırtacak derecede gerilim içeriyor ve sezonun en iyi korku filmi olacağa benziyor. son olarak film görülebilecek kalitede (en azından türünün hayranları için.çünkü korku filmlri çok az miktarda oldoğundan fazla bir seçenek yok),gidin görün derim.ne yapalım şimdilik bunlarla idare edeceğiz.herkese iyi seyirler.sinema ile ilgili çalışmalarınız varsa yada fikir alışverişinde bulunmak isterseniz bana yazın.brad@mynet.com.tr
    Puan: 7
  • Kaç Para Kaç - Kaç Para Kaç

    TÜRK SİNEMASI CANLANIYOR

    bu lafı laf olsun diye değil cidden ve içten söylüyorum bu filmi gördükten sonra.başta reha erdem çok iyi bir iş çıkarmış kendisini kutluyorum.şimdi 100 m,lyon doları nereye harcadıklarını daha iyi alıyorum.çekimler dışında tüm prodüksiyon işlemlerini yurt dışında yapmışlar ve türkiye ile avrupa arasındaki kalite farkıda bu noktada ortaya çıkıyor.neyse biraz da filmin içeriğinden bahsedeyim.konusu herkezce malum.çok dürüst bir gömlek mağazası olan ve ailesiyle beraber sıradan,sade bir hayat yaşayan selimin öyküsü.ilk bakışta insanın aklına "a simple plaın(basit bir plan"gelsede çoğu yönüyle ondan ayrılıyor.özellikle içerdiği yurdumun mistik havası tabii.oyunculuklar ve selim karakteri çok iyi denebilecek derecede.görüntü estetiğinin bir hollywood yapımından aşağıda kalır yanı da yok hani... bu sade ve son derece dürüst karakterin hayatına bir gün para denen şey girer, yavaş yavaş onu ve dürüstlük abidesi benliğini bitirmeye başlar.selim ne kadar da benliğiyle yada nefsiyle mücadeleye girişsede sonun da kendini paranın o sevimli sıcak ellerine bırakır.sonra ne olur.başta değiştiğini hisseder,benliğini ve zamanla her şeyini kaybeder ama bununla da kalmaz aynı zaman da düşünceleri de değişir.doğru bildiklerini yanlış görmeye başlar.tüm hayatını bitirir,tabii parayı bitiremeden...bu arada güzel ülkemininsanları hala sayısalda ,piyangoda kendini kandıra dursun...aslında filmi kahveler de evler de bir bir insanlara izletmek lazım.çünkü günümüz de ben o kadar olmamakla birlikte para tutkunu olmuşuz.sonuçta eşkiyadan bu yana yapılan en ciddi film diyebilirim.ama üzüldüğüm bir nokta var ki belirtmeden geçemiyeceğim.bu film eşkiyanın yarısı kadar bile izlenemeyecek maalesef...yazımı okuyan tüm arkadaşlar mutlaka izlesin.sinema hakkında çalışmalarınız varsa yada fikir alışverişinde bulunmak isterseniz bana yazın... a.okur@mailcity.com
    Puan: 8
  • Dünya Yetmez - The World Is Not Enough

    BOND....JAMES BOND

    evet 19. bond'da nihayet sinemalarımıza geldi.bond filmlerinin temeli aynı olduğundan her zamanki beklentiyle girdim salona.artı olarak sadece dennise richards vardı benim için.başta şunu söylemek istiyorum.yukarda arkadaşlar baya bir tartışmışlar.bond filmlerini bence hiç bir kategoriye sokamazsınız çünkü o kendine ait bir tür oluşturmuş durumda.hani derler ya aynı bond filmine benzemiş diye.19 filmdir aynı kalıplarda ama teknolojiye bağlı olarak değişiyor bondlar.sonuçta izlenecek eserler çıkıyor ortaya.bu filmin en büyük kozunun karizmatik pierce brosnan,bir o kadar da güzel ve çekici dennise richard olduğu şüphesiz bence.ama güzel yüzlü ve saf bir imaj sergileyen marceau'nun bu filmde ne aradığını hala çözemedim.kötülük ona hiç yakışmamış.çünkü yüzünde,tavırlarında ve oyunculuğunda hiç bir kötü ifadeye rastlamadım yada o başaramadı.yalnız robert carlye de bir o kadar başarılı oynamış.her zamanki gibi inanamayıcağımız türden aksiyonlar la karşılaşıyoruz bu bondda da...ama filmin bizim için en hoş yanı istanbul da geçen bölümleriydi.ve adamlar çekimleri öyle bir gizlilik içinde yapmışlar ki kimsenin ruhu bile duymadı.çekimler başladığında istanbul da geçen olaylar olduğunu biliyordum.fakat ne kadar da medyamızda konuyla ilgili haber beklesemde boşa çıktı.değinmek istediğim bir konuysa dennise richards afeti.gerçekten çok güzel bir oyuncu.fizik yerinde oyunculukta eh işte.izlemeyen arkadaşlar varsa "vahşi şeyler"i izlesin.orda richards acaip döktürüyo. neyse sonuçta güzel kadınlar,pierce brosnan ve istanbul sahneleri için bile izlenebilecek bir film "the world is not enough"...zamanınız ve maddi imkanınız varsa gidin ama fazla şey hele de harbi aksiyon beklemeyin ayın 28 ine kadar.neden diyecek olursanız o tarihte-eğer değişmezse-"end of days" geliyor.hepinize iyi seyirler.EÐER SİNEMA ÜZERİNE ÇALIŞMALARINIZ VARSA YADA FİKİR ALIŞVERİŞİNDE BULUNMAK İSTERSENİZ LÜTFEN BANA YAZIN.brad@mynet.com.tr
    Puan: 7
  • Kahpe Bizans - Kahpe Bizans

    GÜZEL GÜLMEYEN VARSA HELAL OLSUN!

    evet "kahpe bizans" tam bir komedi daha doğrusu abzürd bir film.hatta çoğu amerikan filmleriyle kıyaslanamayacak derece iyi.ve izlediğim en iyi türk komedisi diyebiliyorum.çünkü kemal sunal,ilyas salman,şener şen ve zeki alasya-metin akpınar filmlerini saymazsak tabii.nedenine gelince saydığım kişilerin filmleri artık bizler için klasik durumundadır.ve hepsinin ayrı yeri vardır kalbimde.kabaca bir karşılaştırma yapacak olursak karşımıza iki film çıkıyor."propağanda" ve "amerikalı".çok net ve rahat bir şekilde söylüyorum."kahpe bizans" o filmlere 5 çeker. gani müjde'nin kitaplarını okuyanlar bilirler.onun espiri anlayışını.lafı evirip çevirmez tam gediğine koyar.bu konuda olan uzmanlığını filmin senaryosunda da göstermiş.aslen sinemaya giderken bildik espirilerle karşılaşacağımı düşünsemde hiç öyle olmadı.müjde aynı tarzda fakat yeni nesil espirilerle çıkdı karşımıza.ve filmide yöneterek gene beni çok şaşırttı.çünkü bildiğim kadarıyla öyle bir yönetmenlik çalışması yoktu daha önceden.ama adam bu işide kıvırmış.demek isteyince oluyor.özellikle filmin görüntü estetiği,renk,alan derinliği ve çekim açıları çok güzel olmuş.bence burdada deneyimli bir görüntü yönetmeni olan uğur içbak'ın(eşkiya,hoşçakal yarın,denize hançer düştü,iz)etkisi büyük. oyunculara gözattığımda ilk başta mehmet ali erbil,cem davran göze çarpıyor.ama inanın tamamı çok iyi oyun çıkarmışlar.ve rol kesmekten de çok doğal oynamışlar.cem karacada güzel tınılar katmış filme ama sözleri o kadar da iyi değildi.sonuç olarak daha öncede dediğim gibi Türk sineması gerçekten canlanıyor.gidin görün kaybınızdan çok arkadaşlarınıza anlatacağınız bir hikayeniz olur.sinema hakkında çalışmalarınız varsa yada fikir alışverişinde bulunmak isterseniz lütfen bana mail atın.brad@mynet.com.tr
    Puan: 8
  • Avanak Ajan - Austin Powers, The Spy Who Shagged Me

    ADI ÜSTÜNDE AVANAK AJAN

    başta şunu belirtmeliyim.benim için bu hafta,sinemasal açıdan çok iyi bir hafta olacaktı...çünkü uzun zamandır beklediğim -kahpe bizans ve austin powers-iki komedi filmi gösterime giriyordu.ve ilk başta ben avanak ajandan daha ümitliydim.yani karşıma amerika hasılatını görünce çok başarılı bir komedi çıkacağını düşünüyordum.kahpe bizans için ise fazla bir beklentim yoktu.ama gelin görün ki kahpe bizans beklentilerimin üstünde çıktı ve ben de tabii olarak hayal kırıklığına uğradım.şimdi avanak ajana dönmek istiyorum.filmde bir kere gereksiz ve uzatılan bir çok sahne var.boş konuşmalar ve gereksiz hareketler filmin önemli bir kısmını oluşturuyor.ama mike myers oyunculuk oplrak iyiydi hele hele mimikleri ve o abartılı "yea baby yea"lafı çok hoştu.ama adamcağız filmin sonuna kadar lafı ağzından düşürmüyor.her fırsatta sokuveriyor araya.gerçi myers çok zoru başararak üç ayrı karakteri canlandırmış. heather graham ise oyunculuk bir tarafa bırakılırsa güzel kadın.ama,yani keşke güzel olduğu kadar da oyuncu olabilseydi daha da iyi olacaktı.ayrıca filmimizde tim robbins,rob lowe ve woody harrelson gibi isimleri kısa da olsa görmek hoştu doğrusu.kısaca toplayacak olursam,ne kadar da bir "salak ile avanak"olamasada vasatın üzerinde bir film.iyi zaman geiçrmek-daha doğrusu boş zaman doldursun diye-için idare eder.zaten konumuz komedi olunca üzerine fazla gidip korkutmaya gerek yok.toplumsal bir mesajı yok ancak gülme konusunda orta derecede dipnotlar içeriyo.sonuç:gidin,görün ve de tebessüm etmeye çalışın.hepinize iyi seyirler.sinema üzerine çalışmalarınız varsa yada fikir alışverişinde bulunmak isterseniz lütfen bana yazın.brad@mynet.com.tr
    Puan: 6
  • Şeytanın Günü - End of Days

    ARNOLD'U İLK DEFA BÖYLE GÖRECEKSİNİZİ.

    film ismiyle,yönetmeniyle ve en önemliside arnold schwarzenegger'in varlığıyla gerçekten beklediğim bir filmdi.konu olarakta hayli ilginç bir konu içeriyordu.şeytanın dünyaya hakim olma planları ve bir ölümlü(arnold)tarafından durdurulmaya çalışılması.ilk gün gittim filme ve beklediğimin altında çıktı maalesef.neden diyecek olursanız; filmin konusuna bakıp hayli heyecanlı,ürkütücü ve en önemliside türe yenilik katacağını umarak gittim.ama yönetmenin tekniği(sanırım filmin görüntü yönetmenliğinide kendi yaptığı içindir.zaten tüm filmlerinin-timecop,sudden death ve relic-görüntü yönetmenliğinide kendisi yapıyor),schwarzenegger'in ilk defa dayak yiyen normal bir insana yakın oynaması dışında fazla bir etkileyiciliği yok.bunun yanında patlamalar ve aniden hiç beklemediğiniz anda ortaya çıkan kişiler-durumlar-tüyünüzü dikmeyede yetiyor doğrusu.filmimiz gerilim ve birazda aksiyona yakın oldğundan,türün tüm kozlarını hayli başarılı bir şekilde sergiliyor.ancak -az öncede dediğim gibi-türede hiç bir yenilik getirmiyor.orta da dünyayı ele geçirmeyi planlayan karanlık bir güç var-şeytan(gabriel bryne)-ve kahramanımız her zamanki gibi dünyayı kurtarıyor. gabriel byrne , filmde cidden çok iyi oynamış.ve arnold yaşının 52 olmasına rağmen hızından hiç bir şey kaybetmemiş.sonuç olarak ortada 100 milyon dolarlık bir film,filmde de peter hyams ve schwarzenegger gibi iki dev isim var.ortaya da üzerinde pek kafa yorulmayacak ama keyifle izlenecek çok iyi bir gerilim-aksiyon filmi çıkarmışlar.bence bu isimler için bile gidilebilir.ama peter hyamsın o görüntü-atmosfer-estetiği,schwarzenegger'in rolüne muhteşem oturması ve gabriel bryne'nin çıldırtıcı,karizmatik oyunculuğunu görmek istiyorsanız mutlaka izleyin derim.hepinize iyi seyirler.lütfen bana konuyla-sinema-ilgili yazın.brad@mynet.com.tr
    Puan: 8
  • Altıncı His - The Sixth Sense

    BÜTÜN OLARAK ELE ALIRSAK

    evet,aylardır beklediğim filmlerden biriydi sixth sense.ve sonun çok önemli olduğunu bildiğimden kesinlikle bir ahmaklık edip vcd den izlemeyi bir yana bırakın izleyenlerin bile söyleyeceklerine kulak tıkayarak bekledim.beklediğim bir filmi ilk gün izlemek adetimdir.fakat ne hikmetse ancak 5. günü izleyebildim bu filmi.hemde iki seans ardarda-gerçi bir arkadaşım nedeniyle böyle oldu ama zaten tekrar izleyecektim- izledim.filme dönüp bakacak olursak hayli ilginç bir konusu olduğu ilk bakışta göze çarpan kısımlardan.ve tabii ki bruce willis gibi bir oyuncunun varlığı.ölü insanları sürekli etrafında gören bir çocuk ve ona yardım etmeye çalışan-aslında kendisi yardım alıyor- bir psikolog.o muhteşem sonunu bir tarafa bırakarak bakacak olsak bile karşımızda gerçekten sıkı bir korku filmi duruyor.anidan çıkan ölüler-özellikle her gerilişimizde mutlaka tatmin oluyoruz.bu bakımdan film scream ve takipçilerinin hatasına düşmekten de kurutuluyor.-ayrıca filmin havasını geren yumşak,yerine göre ani ve sert olan tınılarda oldukça iyi.görüntü olarak yine atmosferi tamamlayıcı,soluk ve sıkıcı bir havası var.ayrıca kamera,bir insan gibi hareket ettirilerek-dar ve yakın çekimler-gerilimi destekler bir öğe oluyor.filme genel olarak bakarsak da bazı filmlerde gördüğümüz tanıdık konu ve görüntülere yakın olduğunu görüyoruz.the crow,what dreams may come,fıght club ve ghost gibi.benim kanımca film korku bakımından-benim hep övdüğüm-event horizon'dan bu yana izlediğim en iyi korku filmi diyebilirim hiç düşünmeden.ama sonu itibariyle galiba ancak seven ve fight club boy ölçüşebilir sixth sense'yle.oyuncularda özellikle willis ve ufaklık bir hayli göz dolduruyorlar.ki bence willis'in bu güne kadar oynadığı en iyi film ve en rol.yönetmen syhmalan'ın 3. filmi ve daha yaşı 30.daha bir çok kaliteli işe el atacağıda kesin.hatta bir, tamamen devam olmasada ona yakın bir çalışmanın dedikoduları sürmekte.syhmalan filmde ufakta bir rol almış.merak edenler için söylüyorum.hastanedeki esmer doktor yönetmen syhmalan'dır.son olarak filmin hasılatı konusunda bir iki laf edeceğim.çok büyük hasılat elde ettiği herkesce bilinmekte.ve bunun bence önemli bir etkenide o 2 dakikalık sondan kaynaklanmakta.ne derece haklıyım bilmiyorum ama filmin afişindede dendiği gibi herkes sırrı bilecek ama anlatmayacak.dikkat edin anlatamayacak denmiyor, anlatmayacak!ve gerçektende siz merak edilen sonu bir arkadaşınıza söylediğiniz anda tüm merak ve büyü ortadan kalkacak.işte-belkide-syhmalan bu konuyuda gözönünde bulundurmuş sanırım senaryoyu yazarken.böylecede 36 milyon dolara çekilen film sadece amerikada 300 milyon doların üzerinde hasılat yapıverdi.ama hakettide.bırakın kazansın bu filmler.ki daha kaliteli yapımlar çıksın ortaya.şuna da inanıyorum ki sinema tarihinde kısa sürede başyapıtlarla anılacak.hani tartışmasız filmler vardırya;se7en,alien,star wars,fight club,scream,matrix, shawshank redemptıon ve bunun gibi sayılamayacak derecede ilklere imza atmış filmler...işte sixth sense de bunlardan biri bence.ama siz siz olun kimseyi dinlemeyin mutlaka ama mutlaka filmi izleyin.hepinize iyi seyirler...bana sinema üzerine yazın.brad@mynet.com.tr
    Puan: 10
  • Kumsal - The Beach

    DÜNYADAKİ CENNET

    ilk söylemek istediğim;hiç bir şey olmasa bile sadece tayland ormanlarının güzelliğini görmek için bile gidilebilecek bir film bence kumsal.tabii nu en azından.başta di caprio harbiden çok iyi bir oyun çıkarmış.kim ne derse desin bence bu çocuk gelecekte jack nicolsen gibi bir oyuncu olacak.en ciddi rollerinden birinde kumsalda.dannyboyle'un yönetimi her zamanki gibi(shallow grave,traınspootıng,a lıfe less ordınary)gene çok iyi.kamera kaydırmaları zumları çok iyi.ve benim için en önemlisi darıus khondjı gibi bir görüntü yönetmenin kumsalda yer alması.dünyanın tanıdığı hollywoodun en başarılı görüntü yönetmeni khondjı burda da ortaya koymuş marifetini.daha önce de bir çok iyi filmde(alienresurrectıon,se7en,evita,şarküteri,kayıp çocuklar şehri vs...)görev alan khondji filme öyle bir atmosfer katıyor ki insanın hep öyle yerlerde yaşayası geliyor.konusunu es geçiyorum.ama bence çok iyi toplumsal mesajlar içeriyo.kısacası gidin derim.mutlaka.güzel film.bana da yazarsanızı sevinirim.brad@mynet.com.tr
    Puan: 8
  • Tanrı'nın Eseri, Şeytanın Parçası - The Cider House Rules

    İŞTE SİZE KALİTELİ BİR FİLM

    filme fazla ümitli gitmememe rağmen beni oldukça etkileyen bir film oldu cider house rules.aslında filmin oscara7 dalda aday olması için gitmiştim.huyum kurusun tüm oscar adayı filmleri izlerim.ve süresi de çok iyi ayarlanmış(130dk.)yani ne uzun ne kısa.her şey yerli yerince kullanulmış.bence gereksiz ve uzun hiç bir sahne yoktu filmde.sonbaharın,kışın ve yazın güzelliği renklerin en iyi tonlarıyla aktarılıyor bize.görüntü yönetmenini kutlamak daha da iyisini yapıp oscarı vermek gerekir.ne yazıkki bu dalda aday yapmamışlar.lasse hallstörm ise çoğu kişiye yabancı gelebilecek bir isim.zaten 1996 dan bu yana film yapmıyor kendiside.daha önce"my life as dog"ve "what's eating gilbert grape"isimli filmlerinden belki hatırlayanı çıkar.konusu john ırwıng'in aynı adlı edebi romanından alınmış.ve oldukçada başarılı uyarlanmış.filmi izlemeden oscar'ın en büyük kozu olarak amerikan güzeli'ni düşünüyordum.tabii diğerlerinide izleyerek söylüyorum.fakat bu filmi izleyince(en sona bunu bırakmıştım çünkü)ne kadar yanlış düşündüğümü anladım.çünkü amerikan güzeli ne kadarda amerikan ailesinin durumunu irdeleyip,sonuç çıkarıp insanlara sunsada bizim gibifarklı toplumlar için o kadar da üzerinde durulacak bir konuyu işlemiyordu.ve komedi unsurunun da filmde oldukça yeralması verilmesi gereken fikri oldukça sarsıyordu.fakat bu film (bence)tüm insanlara mesaj veriyor.yetim çocuklar kürtaj,aile içi çarpık ilişkiler(bizler için bir tek bu farklı şükür ki,)sevgi,aşk ve daha bir çok insani duygu yeralıyor.bence en iyi film,yönetmen ve yardımcı erkek oyuncu dalında(michael caine) en büyük aday bu film,bence de hakeden de bu film...tabii akademi ne tür bir karar verilir bilinmez.inşaallah geçensene olanlar bu senede olmaz.ve son olarak şunu söylemek istiyorum.bazı arkadaşlar filmin ağır temposundan şikayetçi oluyorlar.sıkıcı geldiğini söylüyorlar.aslını söylemek gerekirse ben de tam bir aksiyon ve bilimkurgu hastasıyım ama bunun gibi filmlerde ne kadar da sıkıcı olsa onlar kadar(matrıx,se7en vs...)iyi filmler.zaten önemli olan bu tür filmleri izleyebilmek.aksiyonu b.kurguyu çocuklarda izliyor.ve bunlar tüketim toplumu için birebir filmler.ama cide house rules gibi filmler gerçek sinema izleyicilerinin ve sinemacıların beğenisi için yapılıyor.tabii.bu benim görüşüm beni anladığım.herkes ayrı türü sever...başka filmlerden etkilenir.tavsiyem izleyin.beğeneceksiniz.iyi oyuncular adı sanı bilinmeyen iyi bir yönetmen yumşak bir müzik.daha ne olsun.hepinize iyi seyirler.bana yazarsanız sevinirim.brad@mynet.com.tr
    Puan: 9
  • 60 Saniye - Gone in Sixty Seconds

    HERŞEY İYİDE BİRŞEYLER EKSİK GİBİ

    jerry bruckheimer denince -kendi adıma konuşuyorum-damarlarımda adrenalin miktarı artardı genelde.ancak ne biliyim bu defa biraz hayal kırıklığına uğrattı beni.nedenine gelince yapımcının önceki filmlerinin ismine dahi bakmak yetiyor.armageddon,the rock,conair,top gun,thunder days vs... bu filmde de oyuncular hemen hemen yapımcının son bir iki filmindeki isimlerden oluşuyordu.sürekli çalıştığı nicolas cage ve robert duval gibi. yönetmeniyse-dominic sena-daha önce hiç duymadım diyebilirim.o elinden geleni yapmış şüphesiz.özellikle en çok hoşuma giden ortamın atmosferiydi.oyuncularda iyiydi. zaten yan karakterlerde rol alanlarda -isimlerini çok iyi bilmesekte-yüzleriyle aşina olduğumuz kişilerdi.sorunu ben senaryo da ve senaryo yazarında buldum kendimce.her şey iyi güzelde bir şeyler yada duygu diyeyim eksikti.sonuçta hızlı bir film.zamanınız varsa gidin.hepinize iyi seyirler.bana sinema hakkında yazarsanız inanın sevinirim. brad@mynet.com
    Puan: 7
  • Gölgelerin Dili: Blair Cadısı 2 - Book of Shadows - Blair Witch 2

    BLAIR EFSANESİ

    ... filmi begenmeyenlere hiç bir sey demiyorum.... bu film daha dogrusu blair ikilemesi... tamamiyle bir zeka olayi anlayip anlamamak da sizin kapasite olayiniz... kim bu sinema tarihinin en zeki adamlari.. diye sorarsaniz tabiki... ilk filmin yaraticilari daniel myrick ve eduardo sanchez bu adamlar hepinizin bildigi gibi inanilmaz bi reklamla... özellikle web de yaptiklari sagir sultanin bile kulagina giden promosyonlarla adindan söz ettirdiler... 30bin dolar gibi son derece düsük bir bütçeyle çekildigini düsünürsek hasilattan elde ettigi 150milyon dolar i da hesaba katarsak... bir koyup bin aldilar deyimini kullanabilirim heralde... toplumda neyin merak uyandiracagini ve izlenecegini kesinlikle çok ii bilen bu ekip.. blair efsanesi ile sinema tarihindeki saglam yerlerini aldilar.... gelelm zeka olayina... aslina bakarsaniz ilk film ikincisine göre gerçekten çok basarisiz bir çalismaydi... bu kadar merak edilmese izlenecek gibi degil aslinda... iste zeka faktörü bu asamada devreye girdi.. ve insanlara bu filmin gerçek oldugu fikri benimsetildi... o kadar çok gerçek lafi geçtiki artk filmmi yoksa gerçekmi tartismalari basladi... ikili daha sonra zekalarinin karsiligi olan parayi bir yil boyunca yedi.... bir yil sonra insanlari yönlendirmenin kendileri için ne kadar kolay oldugunu gören ikili ikinci bir devam filmi için ise koyuldu bu kez kendileri çalisan degilde para yatiran taraf oldular kamera arkasinda bu kez filmin ayni zamanda senaristligini yapmis olan joe berlinger vardi.. çok basarili bir performans ile inanilmaz bir devam filmi çikaarmisti... sonuna kadar klasik korku kaliplarindan faydalanan ama onlara yenilikler getirerek.. insanlari sinema koltugunda adeta yapistiricasina hizli sekanslarla... gerçekten ii bir is çikardi joe berlinger... gerçekten benim için muhtesem bir deneyimdi.... hani vardir ya boynuz kulagi geçer diye bir laf.... terminatör ikilemesinde ikinci filmin basarisi yillarca konusuldu ilk filmde olmadigi kadar... iste blair efsaneside... anlayanlar için son yillarin en basarili filmi olarak akilda kalacak... ben uzattigimin farkindayim ama son bir kaç söz daha yazmak istiyorum... asil konuma yani bu zeka olayina dönersek.. ikinci filmdeki. müthis. fikir bu filminde gerçek olduguna insanlarin inandirilmaya çalisilmasiydi... sinema salonuna girdigimde film hakkinda önyargilarim vardi... bu film de de insanlari kandirmaya çalistiklarini bu filminde gerçek oldugunu düsünmemizi istemistlerdii... asiri önyargiliydim... ama gel görki.. filmin sonunda filmdeki olaylar ve karakterler hakkinda beraber izledigimiz arkadasimla tartistigimizi farkettim.. kafami topladigimda bizi yine kandirdiklarini anlamistim... yanii düsünsenize hanginiz film hakkinda en az bir ayritidan arkadasina bahsetmedi... ne kadar önyargili olsamda kandirilmistim... ve bu adamlar gerçekten isini biliyor ddim kendime.... zeka hayranlik vericiydi... son olarak gelelim... blair efsanesine... ben inaniyormuyum.. tabiki hayir... filmin sonunda ne diyor... it s god dame bol shit.. lanet olasi bir saçmalik..... filmin son sözüyüdü efsanenin de sonu.
    Puan: 9
  • Komplo - The Score

    İDARE EDER

    sıradan bir senaryosu olmasına ragmen edward norton ve robert de niro nun oyunculuklarıyla süslenmiş orta şekerli bir film komplo. fazla şey beklemeden ve kafa yormadan iyi vakit geçirmeye yetiyor. ama filmin en sonunda norton un suratındaki ifade insana bir anda fight club u düşündürüyor. final izlemeye değer. en azından de niro izlenir bence...
    Puan: 8