Nasıl unuturum? Justine'in anası babası da çok iyi yürekliydi ama. Bunlar sabah kalkınca reçelli ekmek, akşam da portakallı ördek yerlerdi paso.
Jerome benim pek ilgimi çekmemiştir, oysa Luke böyle okulu falan boşvermiş müzisyen genç olarak kalbimde taht kurmuştur.
Türkçesi ilk öpücük diye, Fransızcasında da "premiere bilmemne" (o zamanlar premiere nerden biliyosam?) olucağını düşünmüşümdür ama jenerikte orjinal adının hiç bi yerinde premier görememiş, buna da anlam verememişimdir. Çok sonradan öğrendim ki Türkiye'de "yabancı isimleri en olmadık biçimde çevirelim derneği" diye bi dernek varmış, herşeyin altından bunlar çıkarmış.
Neyse İlk Öpücük'e dönmek gerekirse bazı kızlarımızın öpüşme tabularını kırmıştır. E anne evde yok tabi çalışıyo, bi tek sen varsın, tv sana kalmış. e bunlar da habire öpüşüyor, sen de hergün dikkatle izliyosun. İnsanın etkilenmemesi mümkün değil. Hatta çok iyi hatırlarım bu kızlar bir bölümde meyve aromalı ruj sürüp her önlerine geleni öpüyolardı. Ayy ne ayıptı. Bi de bunların hep takıldıkları bi cafe vardı. Sevmiştim ben Fransız kültürünü ya. Ama Isabelle'i hic sevmemiştim. Çok sonraları öğreneceğimiz "kaşar" tabirini ilk bu kızla tanıdık aslında.