arkadaşımın sınıfında müşfik kenter'in şiir kasedini dinletmiş hoca. sonra kasedi durdurup "söyleyin bakalım çocuklar, bu şiirleri kim okudu?" diye sormuş. elemanın teki "alf" demiş.
geçende yine bi umumi tuvalete girdim. tam ben kapıdan girdiğimde içerde pisuvarda iş görmekte olan arkadaş bana "ağzından nefes al abi" gibi bi uyarıda bulundu. sağolsun. böyle arkadaşlara ihtiyacımız var.
istediğini anlatmış bi film olduğu için sevdim bunu.anlattığı öyle etkileyici,vurucu bişey diil,zaten pek benim sevdiğim şeyler de diil.ama son zamanlarda görüp görebileceğimiz en iyi türk filmi.büyük adamın ve küçük kızın oyunculukları görülmeye değer.saygı duydum yönetmen ablamıza.çok güzel annatmış hikayesini.
ben bu filme gitmedim,gitmiycem de.ne bok olduğu belli zaten.böyle film yapanlardan nefret ediyorum.bunları sinema filmi diye nitelendiremezsiniz.90 dakkalık şovdur bunlar ve kimseye yararları yoktur.paranıza,zamanınıza,gözlerinize yazık.daha akıllı işler yapın.böyle aptal ticari filmlere gitmeyin.homo sapiens olan bu filme gitmez.
baş kahramanımız (ki kendisi salağın tekidir) bi uzay fırtınasının içine atlıyor ve bir anda kendini gelecek zamanda, dünya benzeri bi gezegende buluyor. insanların maymunlardan kaçtığı, hatta onlara köle olduğu bir gezegen burası. ama adamımız kesinlikle şaşırmıyo. aksine 'ben buraya yanlışlıkla düştüm, hemen geri döniym'diyo. kısaca şunu söylemek istsyorum, film karmaşık ve aptal bir senaryoya sahip. eldeki güzel malzemeye kıyılmış. tim burtondan daha iyi bi film beklerdim doğrusu. makyaj güzel, e tim roth da filmde. oturup izleyelim dedik, hiç bişey alamadık filmden. burton'ın sisli, puslu sahneleri bile kurtaramıyo. o aptal final sahnesi zaten... off..
tarantino hakkında birşeyler söylemek için burdayım. bu adam hayatlarımızı son derece renklerdirdi filmleriyle. öyle ki her filmi hepimizi zorlamadı mı? bi dah bi daha izlemek istemedik mi onu? yazdığı senaryolar sinema tarihinde sayılı. fazla konuşup vakit harcamıym. gidip hemen bir tarantino filmi izliym. o yazsın, o çeksin biz de izleyelim. saygılar sunuyorum.
adamımız filmin bi sahnesinde'biz hepimiz ingilizlerin kölesi olmuş orospu çocuklarıyız' gibi bişeyler diyoya işte orda yıkıldlm. bu kadar mı doğal olunur, bu kadar mı objektif... film öyle uyşturucu kötüdür, pistir gibi geyiklere girmeden sakin sakin hikayesini anlatıyor. oyunculuklar o kadar temiz ki hepsini kendi arkadaşlarım gibi hissettim film bitince. bi de o kız ne güzel sevişti öyle di'mi? her zaman izlenecek, her zaman anlatılcak film 10
bu filmi ilk tv'de izlediğim zaman ortaokul yıllarına denk gelir. ve sınıfta ilk defa bir film hakkında konuşup, hepimizin bu filme hayran olduğumuzu hatırlıyorum. film starda oynuyo hala zaman zaman. her defasında sonuna kadar izliyosunuz o son kavuşma sahnesini izlemek için. herhalde bu güne kadar yapılmış en iyi roman çevrisi. adam sabırla ayakkabılarını boyadı o pisliğin. helal olsun be.k ütüphane bile yaptı arada. birilerine hayrı dokundu.
sinema tarihinin en buyuk bezgini bu adamdir herhalde. buldugu her koltuga oturusu, devamli ayni sortu giymesi, ayni ickiyi icmesi... bu adam buyuk bir ilah olabilirdi ama eminim ki butun hayranlari su an bi yerlerde beziyordur. al bundyden sonraki en guzel insan
önce oyunculuklar: Jeremy Davies: bu adamı ilk defa izledim ve gerçekten çok etkilendim. mükemmeldi. bravo!!
Milla jovovich: bu filmle kendini kanıtladığını düşünüyorum. şaşkın aşık rolünde çok çok iyidi.
Mel Gibson: birçok kişinin tahmin ettiğinin aksine Mel abimizin bu filmde pek bi numarası yok. o da
filmdeki diğer karakterler gibi biraz deli.
Film mükemmel bi mekanda çekilmiş. Wenders usta yine seyre değer bi film çekmiş. yeni filmlerini dört gözle bekliyoruz.
gerçekten komik olmuş film. hatta film olmuş bu sefer. ilki pek filme benzemiyordu. komediydi sadece. bu sefer elemanlar daha da iyi oynamışlar, daha da iyi sevişmişler. jim'in babası herkesin sahip olmak isticeği bi baba. stifler'in annesi kimsenin sahip olmak istemiceği bi anne. kısacası gidip eğlenmekle hiçbişey kaybetmezsiniz. ama halk günü gidin
Bu film niye ankarada oynamıyor?
İşte türk sinemasının hali bu.bu film sadece istanbuldaki 4 sinema salonunda oynuyor.diğer sinemaseverlerin günahı nedir?Zeki Demirkubuzla yapılan bir röportaj herşeyi ortaya koyuyor.adam kendisi söylüyor sadece 15 bin kişiye film çektiğini,bu yüzden sinemayı bırakabileceğini.film hakkındaki bilgileri ancak röportajlardan edinebiliyoruz bu şehirde.ben inadına 10 veriyorum.pek film yorumu olmadı bu,kusura bakmayın!!
60'lı yılların antakyasından görüntüler verirken siyasi ve ahlaksal mesajlar da vermeye çalışmış yönetmen kardeşimiz. bazen aşırı uçlara giden bu film fragmanında abartıldığı gibi komikte diil. çocuk oyuncuların iyi yönetilemedikleri çok ortada. hem de bu çocuk oyunculara fazlasıyla dakika ayrılması seyirciyi salondan çıkmaya zorluyor bazı sahnelerde.
o bayram sahnesi ne iç daraltıcı bi bölümdü öyle. hele hamdi alkan'ın(oyunculuk diyemicem) yaptığı o hareketler ne saçmaydı.
film bir çok yerde insanı kasmasına rağmen başarılı birkaç oyunculukla artı puan topluyor. tuncel kurtiz, ali sürmeli, ege aydan, aykut oray ve biraz da hülya koçyiğit filmi izlenmeye değer kılıyor. ama küçük eleman, ilk asker dışındaki askerler, köylü kadınlar konuşmalarını söylemekte bile aksıyorlar. bir çok yerde oyunculuk kusturuyor.
yönetmen sahne yakalamada, istediklerini anlatmada bazen başarılı olmuş. mesela ufak kızın öldüğü bölümde gözümden yaşlar geldi. hakkı verilmesi gereken bir bölümdü.
genel anlamda iyi, türk sineması adına atılmış başarılı bir adım olarak görüyorum filmi.
karakterimizin buz mavisi gözlerinde bence mesele. varoluşunun hiçbir amacı olmadığı sonucuna varmış, kendisi hakkında artık hiçbir beklentisi olmayan bi karakter.
insan türü sadece evrim zincirinin bir halkasıdır ve varlığımız hiç de öyle sandığımız ve uyguladığımız gibi ahlaki bir boyut gerektirmemektedir. bu gezegende yaşayan her tür gibi bizde yaşadığımız çevreye uyum sağlayarak ayakta kaldık. çevresine sağladığı mükemmel uyumla ayakta kalan bir amipten daha soylu değildir insanoğlu. gereğinden fazla ciddiye alırız hırslarımızı, ihtiraslarımızı... bu bağlamda belki de en iyisi pasif bir nihilist yaklaşımla yaşama karakterimizin gözlerinden bakmaktır. (belki de değildir)
Zeki Demirkubuz bir kitap okumuş. her sinema aşığı gibi onun da kafasında fikirler dönmeye başlamış kitabı bitirince. kitabı yoğurmuş kendi fikirleriyle ve ortaya bu filmi çıkarmış. şimdi kalkıp da "kitaba benzememiş" demenin "bu karakter böyle değildi kitapta" demenin hiçbir mantığı yoktur. acaba Zeki bey filmin afişine "albert camus'un yabancı adlı eserinden ESİNLENİLMİŞTİR." yazmasa filmden çıkınca "aa!!benim okuduğum bi kitaba ne kadar çok benziyor, yoksa ondan kopya mı çekmiş?" demiyecekler miydi?
filmin sonlarındaki uzun sahneler hakkında da olumsuz eleştiriler okudum gazetelerde ve burdaki yorumlarda. bence bu uzun sahneler filmin ana fikrini çok duru ve net bir şekilde anlatmıştır. aksayan tek nokta savcı beyin oyunculuğundaki eksikliklerdir.
Zeki Demirkubuz'un asıl amacı olan karanlk hikayeler anlatmak ise filmin içine mükemmel yerleştirilmiştir. çöp karıştıran çocuklar, karşıdan karşıya geçmeye çalışan simitçi sadece aralarda gözükenlerdir. adalet ve ahlak SİSTEMimizle ilgili olan göndermelerini de tamamlayan yönetmenimiz dörtlemesinin bu ilk filmini başarıyla tamamlamıştır. devamını dört gözle beklemekteyim.
Film vizyona girmeden aylar önce ben dahil bütün kitabı okuyanları bir heyecan sardı. Kolay mı; efsanemiz, rüyalarımıza giren karakterler ve sesler vücuda gelecekti. Hepimiz ağzımız açık bekledik, ağzımız açık izlemeye başladık. Ama filmin 5. dakikasında benim ağzım kapandı. Olmuyordu. Kitabın büyüsü yoktu. TOLKİEN yoktu. Bunu ancak o zaman anladım. Bu KİTAP değildi. "Yüzüklerin Efendisi"değildi bu. Bu bir uyarlamaydı, bu bir yorumdu. Bunun farkına varırsak bu geyik amaçlı sayfalarda birbirimize, kitaba ve filme bok atma saçmalıklarından biraz olsun kurtuluruz.
kader onu seçti. yüzük ona verildi. geçmişinden ve görünüşünden geyiğin teki olduğunu anladığımız peter jackson teknolojinin ve maddi desteğin yardımıyla bize harika bir roman uyarlaması film yapmış. eksiğiyle fazlasıyla güzel bir yorum olmuş. sonuçta ticari bir olay. filmi 3 saatten fazla yapmak akıl ve cep karı olmayacağından harala gürele olmuş. kitabın hayranlarının görmek isteyeceği, burada saymakla bitiremeyeceğim bir sürü ayrıntı arada kaynamış. ama yanlış yok. üzülecek bir şey yok. (ben bir tek sarumanın kulesinin isminde kaldım. orthanc değilmiydi? ısengard demişler.)
J.R.R'nin sahibi olduğu. insan aklının yaratabileceği en kapsamlı ürün olan kitaba 10 üzerinden puan vermek bana düşmez ama uyarlamasına vereceğim not budur: