zuxxi.com//sinema|geyiks

Satanik

Sabah Ereksiyonu

Sabah ereksiyonu sırasında ufaklığın ısısında inanılmaz bi artış gözlemliyorum ben. Bilmiyorum bana mı öyle geliyor. Sanki bi alev topu, öle diyim :)

Sigara İçme

Hani sigara içen birine gidip ateş istersin, o da sana elindeki sigarayı uzatır, ama uzatmadan önce şöle sigaraya pıt diye vurup ucundaki külü düşürüp öyle verir ya. İşte ben o insanları çok severim.

Zenginler de Ağlar

Marianna'nın Beto diye bi oğlu vardı. Güya güzel yüzlü, bebek suratlı bi gençti. Bunalım takılırdı, annesine kızgındı; çünkü annesi bebekken bunu başka bi kadına verdiydi, o kadın büyüttüydü (yanlış hatırlamıyosam Çole Anne diyolardı) falan filan. Ayrıca şöyle bi de tespitim var: Burak Kut ve bilimum güzel(!) suratlı erkekler için kullanılan Bebeto şeklindeki o iğrenç ötesi lakabın ben bu Beto denen herifle alakası olduğunu iddia etmekteyim. Bazıları Brezilya milli takımı oyuncusu Bebeto orijinli olduğunu söylemekte ama alakası yok. Bu tezimi her ortamda tartışmaya hazırım, cesaret eden varsa buyursun çıksın.

Kül Tablası

Mandalina kabuğundan şahane küllük oluyo.

Mahalle Maçları

Maç başlamadan önce yapılan hazırlıklar da en az maç kadar ilgi çekicidir, biraz ondan bahsetmek niyetindeyim. Herşey topla kendi aralarında oynayıp birbirine çalım atmaya çalışan bikaç velede, karizmatik bi abinin tok sesiyle seslenmesiyle başlar: "Tutun lan topu, maç yapçaz". Veletlerin bazıları pek sallamazlar onu ve fütürsuzca devam ederler oyunlarına, bunun üzerine organizatör abi bizzat gidip topu alır ve koltuk altına sağlamca yerleştirir. Herkesi de etrafına topladıktan sonra takım kadrolarını oluşturma işlemine geçilebilir. Rakip takımı oluşturması için futbolu taktir gören yaşça büyük birini görevlendirir. Her ikisi de teker teker ordaki çocuklardan birini kendi takımına seçecektir. Fakat ilk kimin seçeceği tartışma konusu olacağından çoğumuzun aşina olduğu "Aldım verdim ben seni yenmeye geldim" metodu ile bu problem kolaylıkla giderilebilir. İki takım lideri birbirlerinden 8-10 metre uzaklaşıp sırayla (her kelimeye bi adım denk gelecek şekilde) birbirlerine doğru hareket eder. Fakat burdaki adımlar öle bildiğimiz yürüme adımı deildir. Öndeki ayağın topuğu arkadakinin burun kısmına gelecek şekildedir. Buna tam adım ismi verilir. Çocuklar birbirine doğru yaklaşıp mesafe kısaldıkça yarım ve çeyrek adımlar dediğimiz adım şekilleri devreye girer. İşte burası tamamıyla çocuğun becerisine ve tecrübesine kalmış ustalık gerektiren kısımdır. Bu adımları öylesine büyük bi dikkatle harmanlamalıdır ki sonuçta karşı takım liderinin ayağının üstüne lap diye indirmelidir son adımı. Yarım adımda iki ayak 90 derecelik açı yapacak şekilde, çeyrekte ise bir ayağın burnunun diğerininkine dokundurulması ile (break dansta var buna benzer bi figür, anlatamıyom şimdi çok zor) oluşturulur. Neyse, sonuçta çocuklardan birisi ilk seçme hakkını kazanır. Tabiki seçim hakkını mahallenin en süratli, yetenekli forvet oyuncusunu seçerek kullanır. Bu şekilde yetenek sırasına göre çocuklar birer birer takım kadrolarına dahil olur. Seçilenler, seçilmiş olmanın verdiği gurur ve sevinç ile diğer takım arkadaşlarıyla kaynaşıp kendi aralarında şebeklik yaparlar arkada. En sona mahallenin pısırık, yeteneksiz ve yaşça küçük veletleri kalır seçilmeyen. Bunların "beni de al, beni de al" dercesine mel mel bakışları yürek parçalayıcıdır. Yeteneksizliklerinin bu kadar açıkça yüzlerine vurulması bana çok gaddarca gelmiştir. Takımlar tamam ve bikaç eksik dışında muhteşem bir maç için herşey hazır. Bu eksiklerden en büyüğü kalelerdir. Bunun için bir adam görevlendirilir ve sahanın büyüklüğüne göre, birbirinden 4 ila 7 adım uzaklıkta iki taş kümesi ayarlayarak iki kaleyi de oluşturur. Kalelerin aynı büyüklükte olması için ikisinin de bu kişi tarafından oluşturulması çok büyük önem taşır. Genelde kalelerin çok büyük olduğu gibi bir itiraz gelir ve takım liderleri aralarında bir mutabakata vararak ideal ölçülere getirirler. Kaleler oluştuktan sonra oyunda tatbik edilecek kurallar birisi tarafında yüksek sesle deklare edilir: "5'te devre 10'da biter, hem kaleci hem oyuncu yok, elden gol olmaz, arabanın altı taç, 3 korner bi penaltı... vs. vs." Herhangi biri çoğunluk tarafından uygun bulunmaz ise, genel istek doğrultusunda ortak bir karara varılır. Takımlar kendi içinde, yerleşim düzeni, kalecinin kim olacağı veya kaleci rotasyonunun ne şekilde sağlanacağı gibi konuları da çözüme kavuşturunca hiç bir eksik kalmaz. Böylesine kusursuz bir maç ortamı hazırlandıktan sonra herkesin sabırsızlıkla beklediği süper maç başlayabilir.

Mahalle Maçları

Kaleci değişimi yapılırken kaleye geçen kişi bunu yüksek sesle belirtmelidir yoksa aşağıdaki tartışma yaşanabilir: - Hoooop hop penaltı elle tuttun! - Ne penaltısı lan kaleciyim ben. - Kime söyledin geçerken, ben duymadım. - Söledim olm aha Zikrullah duydu. - Söledi mi lan Zikrullah? - Hee söyledi. Eğer Zikrullah da duymadıysa işler iyice boka sarar.

Uçan Kaz

Bi de Rex diye bi tilki vardı. Eşşeğin tekiydi. Amacı kazları yemekti hatırladığım kadarıyla. Anlamadığım şey nasıl oluyodu da bu lavuk hemen her bölümde bunların karşısına çıkıyodu. Ulen öbürleri kuş, paso uçuyolar, nasıl takip edebiliyodu ki tilki Rex, anlayabilmiş değilim. Kitabta ne yazar acaba bununla ilgili, Witchie kardeş?

Uzun Çoraplı Kız

Evet böyle bi dizi vardı. Mevzubahis abla, adı üstünde, dizinin üstüne kadar uzunca bir çorap giymiş, saçları örülü, kızıl, çilli sevimli bi kızcağızdı. Doğaüstü güçleri vardı, bi keresinde koca öküzü tek parmağıyla kaldırmıştı. Yannız kızın ismi biraz falsoluydu: Pipi. Evet Pipi. Ne dalga geçer eğlenirdik mahalledeki arkadaşlarla. E abicim ufacık çocukların eline verirsen böyle malzemeyi sonuna kadar kullanır tabi onu. Pipi. Hehe hakkaten komik isimmiş yav.

Nova Color

İlkokul yıllarımda baya meşurdu bu boya kalemleri. Pastel boyanın alternatifiydi ama o kadar iyi boyamıyodu. En büyük özelliği zehirsiz oluşuydu. Sadece zehirsiz olmakla kalmayıp yenilebiliyordu da! Bunu kutusunun arka tarafında boyayı yiyen çocuk figüründen anlıyorduk. Ulen zehirsizdir yaz geç di mi. Ne diye yiyen çocuk resmi koyup minicik bünyelerin iştahını kabartıyon. Ortalık elindeki boya kalemini kemiren salaklardan geçilmiyodu. Ne yalan söliim ben de bu furyaya katılmıştım bi ara. Kemirip yutan arkadaşlar da vardı ama ben asla yutmazdım, ağzımda bi süre tuttuktan sonra tükürürdüm direk. Zevkliydi be. Kırt kırrt kırrrt...

Umumi Tuvaletler

Bazı pisuarların aynadaki yansımaları veya direkman kendileri, tuvaletin kapısı açılınca dışardan kabak gibi görünür. Bunlara işerken huzursuz olurum, o yüzden ısrarla en kuytudaki pisuarı seçmeye çalışırım.

Uykudan Önce

Sabah toplamadığınız dağınık yatağa gece yattığınızda bazen yorganla ufak çaplı bi mücadele yaşanır ya. Hani yorgan 90 derece dönmüştür, kısa olan kenarıyla üstünüzü örtmeye çalışırsınız, ayaklar açıkta kalır. Önce acaba çok çektim de ondan mı açıkta kaldı diye düşünürsün. Yoo alakası yoktur basbaya dönmüştür yorgan işte. Kesinlikle düzeltilmesi gerekmektedir, acil müdahele şarttır. Tek parmağım bile açıkta kalsa uyuyamam ben. Yatakta debelenirsin yorganı ayarlıcam diye, iki elini iki ayağını da kullanırsın evirir çevirirsin bi türlü olmaz, bi de burgu gibi olur o lanet şey eğer yannış köşeden çekersen falan. İğrenç bi durumdur, çaresiz doğrulursun yatakta, halledersin çok karışmamışsa, eğer durum daha ciddiyse homurdanarak (ağzı bozuk biriyse küfrederek) çıkarsın yataktan, güzelce serersin yorganı olması gerektiği biçimde yatağın üstüne. Rahatlarsın, sorunu çözmenin verdiği huzurla süzülürsün yorganın altına. Evet artık her tarafını örtmektedir yorgan, hiçbiyerin açıkta değildir, çekersin ta kafana kadar.

Uykudan Önce

Gece yatmadan önce atıp tutarsın: sabah erkenden kalkarım, bi duş alırım, güzelce traş olurum, yeni yıkanmış gömleği ütüler onu giyerim... Ama sabah olur, sadece yüzüne su değmiş şekilde, 2 günlük sakalla ve 3 gündür giydiğin gömleği giyerek çıkarsın evden.

Tekerleğin İcadı

Ahh nası unutulur o program. Bi iki şey daha var ek olarak aklıma gelen. Yolun ortasında basket oynayan bi eleman vardı, böle dili dışarda eblek bi tip, tam potaya çekecek şutunu, hoop arabanın biri çarpıp düğün bebeği gibi oturtuyo kaportanın üstüne, herif de salak salak etrafa bakıyo top hala elinde. Aslında suç adamda değil, yolun ortasına pota yapan zihniyette. Bi de karanlıkta sürücülerin görebilmesi için ne giymemiz gerektiğini anlatan kısmı vardı. Böle giydirtmişler adamın birine açık renk kıyafetler ayakkabı felan, zifiri karanlıkta parıl parıl parlardı. Kıyafet falan neyse de, bi de fener taşıyın elinizde derdi. Çüş yani. Neyse ya, bazı eksikliklerine rağmen şahane bi yapımdı. Defalarca verilirdi, her seferinde huşu içinde seyrederdim.

She-Ra

She-Ra'nın, elbisesinin göğüslerini örten kısmı bana pek sağlammış gibi gelmezdi. Gereğinden fazla bol ve önde gibiydi. Hoplayıp zıpladıkça göğüsleri fırlayacak sanırdım hep. Ama bu hiç olmadı. Galiba içine sütyen giyiyodu.

Ajanda

Ajandaların hemen ilk sayfası hakkınızdaki bilgileri yazmanız için ayrılmıştır. Direk oraya atlarım ben yeni bir ajandam olduğunda, en şahane yazımla doldururum ad soyad, adres, kan grubu, araba plakası vs. kısımlarını. Yeni ajandanın hoş bi de kokusu olur böle değişik, cildindeki deri kokusuyla karışık kağıt kokusu mu desem o tür bişey işte. Ayrıca sayfalarını açarken çıtır çıtır ses çıkar ilk kez açıldıkları için. O sayfaları ilk açan sizsiniz, bunu bilmek mutlu eder insanı. Sonra pürüzsüzdür sayfaları, yüzümü değdiririm bazılarına, buz gibidir kayıp gider yanağın sayfaların arasından, çok zevklidir. Taşıması da çok güzeldir, öle defter gibi sağa sola yatmaz, böle oturur adamın eline hissedersin avuçlarında, güven verir. Yannız ben ajandayı hep derste not almak, karalamak için felan kullanırım, direk defter gibi. Bu yüzden sanki ajandayı amacının biraz dışında kullanıyormuşum gibi gelir hep bana, rahatsızlık duyarım. O sayfanın üstüdeki tarihle ilgili olan şeyler yazman gerekir diye düşünürüm, randevuların, unutmaman gereken o güne özel şeyler felan. Ama olmadı, hiç o şekilde faydalanmadım ajandadan. Son olarak burdan ajanda üreticilerine seslenmek istiyorum: Lütfen Ctesi ve Pazar günlerini de ayrı sayfalara alalım, olmuyo öyle aynı sayfada. Bölünüyo yazılar, görüntü bozuluyo, kıl ediyo adamı. Ama hepsinden öte o haftanın en güzel iki gününe büyük ayıp. Lütfen yani.

Altın Para Çocuk Korosu

O çocuklar İtalyan'dı.. Hakkaten şarkıları neşe içinde, yerlerinde kıpır kıpır hareket ederek okurlardı. Hepsi güleryüzlü, sevimli çocuklardı. Severdim onları. Şarkıları anlamasam da zevkle dinlerdim. Sarışın bi de hatun vardı koroda, hastasıydım o zamanlar.

Berber

Saçı yıkadıktan sonra havluyu ensenden başlıyıp yukarı doğru sıkıca bastıtarak sürter kafana, Sonra havluyu yüzüne bastırıp çeker koltuğa yaslar seni. Ardından da haşır huşur saçları kurulamaya devam eder. İşlem bittiğinde aynadaki görüntü en tipsiz hallerinden biridir. Kendine olan güvenini yitirirsin.

Uyku

Yeni dalar gibi olmuşsun uykuya, gözünün önünde bi top görürsün, okkalı bi şut savurursun, savurmanla sıçrayarak uyanman bir olur. Salak salak etrafa bakarsın, 1-2 saniye sonra kavrarsın durumu.

Memo

Mesut Çakarlı'dır Memo'yu oynayan arkadaşın adı. Sonraları kaset çıkardı popçu oldu. Pek tutmadı.

Meraklı

Cenk Koray'ın sunduğu Tele Pazar'da bikaç kere yayınlanırdı. Adamın biri tahtaya çizer gibi hemen o anda çiziverirdi Meraklı'yı, sadece eli görünürdü, çok orjinaldi. Meraklı da süper bi tipti, acayip asabiydi, hemen sinirlenirdi, ama en önemli özelliği muhteşem gülüşüydü. "Abaragandi, ppffuhaaaaaa" şekilde isterik kahkahalar atardı. Sık sık köpek kovalar kıçından bi parça koparıverirdi. Bitişi hep aynı olurdu. Çizen adam Meraklı'nın üzerinde yürüdüğü ince düz çizgide bi boşluk açar, Meraklı da bunun içine düşer, düşerken de "Yiiaaaaaa" şeklinde yankılanan bi ses çıkarırdı. En son olarak ENDE yazardı. Süperdi be, yine olsa yine izlerim.

Persil Supra İyi Akşamlar Diler

Özellikle dikkat ederdim, evine girdiği bütün bayanlar Persil Adam'a şehvetle bakardı. "Keşke atlasa üstüme de parçalasa beni!" der gibi. Ama helal olsun, asla harama uçkur çözmedi. Ortam müsait olmasına rağmen bi kere bile o taş gibi hatunların ateşini söndürmedi. Efendice iyi akşamlar dileyip çekti gitti. Ee, süper kahraman kolay olunmuyo.

Sex Oyunları

Peki ya birbirinden güzel kızları soymak için saatlerini strip poker partilerinde heba etmeyen delikanlı var mıdır aramızda?

Temel Reis

Bi de bu Temel'in hamburger hastası şişko bi bacanağı vardı. 3 er 5 er yutardı burgerleri. Sevmezdim onu.

Sivrisinek

Kanınızı emdikten sonraki halleri çok komik oluyo bu lavukların. Kıçlarını kaldıracak halleri kalmamış vaziyette duvarda öyle duruyolar mal mal. Na böle davul gibi şişmiş, sindirmeye çalışıyo az önce emdiği kanı. Höyt desen uçacak halleri yok. Sen napıyosun peki, gidip parmağınla şöyle pıt diye bi fiske koyuyosun direk infilak ediyolar. Etrafa biraz kan sıçrıyo ama intikamını almanın verdiği keyif yetiyor sana. Hatta artıyor.
  • Görev Mars - Mission to Mars

    Yerim senin bilimini Barulll..

    Abicim sen harcanıyon valla buralarda, şu yazını yolla NASA'ya havada kaparlar yeminlen seni.. Veya Universal Stüdyolarında bilimsel danışman olarak dolgun maaşlı bi iş de bulabilirsin.. Olm kaç kere gittin Marsa da yüzeyini biliyon, kaç kişiyi uzayda iple çektin.. Neyse sen zuxxicileri güldürdün, yüce rabbim de seni güldürür inşallah bigün. Film ne biliyim öyle kendi halinde bişey işte..
    Puan: 5
  • Kapışma - Snatch

    Çok iyi

    "İyiki gitmişim" dedirten özgün bir yapıt.. Son bikaç ayın en iyi filmi.
    Puan: 8
  • Karanlıkta Dans - Dancer in the Dark

    Bu ne ki şimdi..

    Yine, hiç bir özelliği olmadığı halde sevgili(!) sinema izleyicileri tarafından aşırı derecede abartılmış bir film var karşımızda. Bu ülkede insanlar farklı birşeyler görünce nedense anlaşılmaz biçimde "oo senaryo çok farklı, süper, du şuna bi 10 veriyim" zihniyetiyle hareket ediyorlar. Ya bi kere filmde akıcılık yok, senaryo yok, gitmiyo film, tıkanmış, saçma sapan diyaloglar ve ne olduğunu anlayamadığım, artık şarkı mı diyosunuz gürültü mü her neyse, zırvalıklarla dolu bir film. Güya çok başarılı bir dram, çok acıklı(!), tam bizim izleyiciye uygun, "ayy çok acıklıydı geberdim ağlamaktan".. Amaaaan bahsetmeye bile değmez, farklı olmakla geçinen ama sıradanlığı mumla aratan SAÇMASAPAN bir film. Bu arada o Tom Yorke denen lavuğa da sesleniyorum burdan, her boka maydanoz olmasın ipne, müzik yapıyom diye salak salak mırıldanıyo bişeyler, cover yapıcam, düet yapıcam diye kasıyo, sçıyo batırıyo, heryerden de çıkıyo eşşek herif... töbe töbe sinirlendim yine. Banane yaaa isteyen istediği b.ku yesin.. Kahrolsun Radiohead ve onun gibi lavuk müzik yapanlar.
    Puan: 1
  • John Malkovich Olmak - Being John Malkovich

    Yazık

    Yine havalarda uçuşan 10'lar... hayatımda bi arada görmediğim kadar çok sazan... Beğendiği her filme 10 vermek gibi bir huya sahip garip insanlar topluluğu... Sıradışı gördüğü her senaryoyu başyapıt olarak nitelendiren bir zihniyet... Ve diğer tarafta yorum yapmayıp sadece puan veren, ortalamayı olması gereken yere yaklaştıran eli öpülesi insanlar.. Tanrı sizi başımızdan eksik etmesin, tanrı hepimizi sazan sinema seyrcisinin şerrinden korusun..
    Puan: 6
  • Dikey Limit - Vertical Limit

    Eşşeğin kıçına su kaçırmak..

    Filmi açıklayacak daha güzel bi laf bulamıyorum.
    Puan: 3
  • Çikolata - Chocolat

    Çok tatlıydı..

    Tadı damağımda kaldı.. Ayriyeten aşığım da Binoche'ye, yan bakanı çizerim. Bu kadar..
    Puan: 8
  • Kaplan ve Ejderha - Wo hu zang long

    kötü.

    gerçekten çok kötü.. Hatta iğrenç. İster istemez gülmeye başlıyorsun biyerden sonra. (Bu Cornholio ne anlatmaya veya ispat etmeye çalışıyor anlayan varsa beri gelsin, 80 satır yazı yazmış toplasan 2 kelimelik bişey anlatmıyo. Bu da bi marifet)
    Puan: 2
  • Dansöz - Dansöz

    Pis herifler

    Filmi izlemeden puan verenleri tez zamanda alah davul eder işallah. Ne eşşekmişiniz be. Bok mu var da yazıyonuz..
    Puan: 1
  • Şeytan - The Exorcist

    Salaklar sürüsü

    Ya hakkaten bu gülme olayı bana da fena halde battı, abicim oturmuş 5-6 andaval arkaya paso gülüyolar, nedir anlamadım ki.. Dönüp "susun lan yeter dallamalar" diyecek oldum, pek bi iriceydi elemanlar vazgeçtim, dönüp önüme içimden bi güzel küfrettim. Filme gelince, yer yer hakkaten tırstırıyor, ama asla tüm zamanların en korkunç filmi değil tabiki. Ama kızın o merdivenden ters yürüme sahnesi cidden ürkünçtü, bi ara korkar gibi olmuşum, neyse sonra toparladım.
    Puan: 6
  • Paramparça Aşklar Köpekler - Amores Perros

    "Tanrıyı güldürmek istiyorsan ona hayallerinden söz et"

    Çok iyi, gidin görün..
    Puan: 8
  • Yapay Zeka - A.I. Artificial Intelligence

    Kötü..kötü..kötü..ve de kötüüü..

    Bilimkurguyla yakından uzaktan alakası olmayan, son derece basit, saçmalıklarla dolu tam bir fiyasko. Oysa ki ne ümitlerle gitmiştim. Film yayına girmeden 3-5 ay önce web sitesine girip hayran olmuştum. Muhteşem bir film olacağına dair en ufak bir şüphem bile yoktu. Ama daha sonrasında başrollerde Osment ve Jude Law'un oynadığını görmek, sıradan bir Holywood filmi olabileceğine dair inancımı güçlendirdi. Geçen hafta da acı gerçekle yüzyüze geldim... Hele bu filmin Space Odyssey 2001 gibi dev bir filmle mukayesesini yapmak nasıl bir terbiyesizliktir anlamak mümkün değil.
    Puan: 3