zuxxi.com//sinema|geyiks

çernük

Hikaye Bunlar

Bill Gates Türkiye'de.

Kadıköy - Pendik, minibüsleri bu tür hikayeler için mükemmel bi yuva zaten. Arkadaşım da; "Bi Bostancı" diye neşeyle daldığı minibüsün dikiz aynasında sallanan Office '97 CDROMunu görünce bir hayli dumur yaşamış, hatta eve gelir gelmez bana ulaşıp, durumu aktarmıştı. Bu konuda daha sonra uzun uzun tartıştık. Arkadaşım dedi ki: "Adam eğer Office '97 kullanıcısıysa minibüsüne CD asmaz." Ben dedim ki: "Belki adam CD satan bir yere varıp da bunun müzik CDlerine göre pahalı olduğunu görmüş, eşsiz Türk mantığıyla bunun daha makbul bişey olduğunu sezip, almış." Ama bilmenizi isterim; bu sonuçlardan ikimiz de tatmin olmadık.

Diş Macunları

Çizgili tüplerin iki katmanı vardır; bir ve ikinci katmanlar arasında o çizgilerin kaynağı olan jeller mevzilenmiştir. Tüpün ağzında da beş adet delik vardır bunları özgür bırakan. İşte ben tüm bu mekanizmayı kadavra başında bir tıp öğrencisi titizliğiyle inceler, soora da buraya ayrıntı buldum diye yazarım.

Çeşitli Ayrıntılar

Çalınmış Yazı

Bi site görürüz, güzel bi site, pırıl pırıl. Bi yazı vardır sitenin biyerinde bi paragraflık bi yazı: "Boyalı Duvar" yazar üzerinde. Anlarız o yazı arak. (Metin Fidan,Ayrıntılar, LeMan ya da Pişmişkelle) Ama inanmayız, inanmak istemeyiz, bi necip gencimizin daha komik olma uğruna onun bunun fikrini yazıp sitelere gönderdiğine.Allaa, durduk yerde sinir sahibi oldum bak. Sizi bilmem ama, ben bu tür insanları gücüm elverdiğince hırpalarım orda burda. (amma kastım ha.)

Sonu Gelmeyen Geyikler

10 Milyar Versem!

İşte her Türk erkeğinin mutlaka giriştiği mükemmel "şunu şunu kaça yaparsın" geyiği. İzleyelim: - Şş baksana. 10 milyar versem bok yer misin? Ehehuh. - Yerim tabi olm. - Peki kaç paraya kestaneyi çizdirirsin? - Hımm .... Siz deli misiniz? Kim verir sizin kestaneye bilmemkaç milyar! Dışarıda beleş.

Sonu Gelmeyen Espriler

Salak mısın?

- Şşş çernük, kız baksana, ehe. - Ne var ulen? - Sen solak mısın, salak mı? Ehehhe, ehua! - Bi dakka önce biraz bizans gülüşü yapiim; Nıhahaa, solağım ulan var mı ötesi. - Hadi yaa! E ben ne diycem şimdi? Nası eğlendiricem gönlümü öküzce?

Pıtır Pıtır

Bi hediye aldık, kırılcak bi eşya. Bu nedenle kutunun içindeki bi başka bi şey, bizi en az hediye kadar mutlu ediyo. Evet bildiniz, o üzeri mini baloncuklarla kaplı naylon şey. Hediyeyi kutusuna sokuşturduktan sonra başlarız patlatmaya. Genelde baş ve işaaret parmakları arasında ezeriz balonu, baazen de iki başparmak arasında. Uzun tırnaklar mutluluğumuzu katlar. Hediyeyi veren arkadaşımız da bizim gibi manyaksa bi ucundan o başlar: Çat, çot! Allahım niye bu kadar zevkli bişey bu. Bazıları patlamaz, salakça sönerler, gıcık olurum. Bi süre sonra çounluk patlar ama, son bi umutla yoklarsın hepsini. Genelde bu malzeme eve girdiği anda üçe bölünür; birini ablam, birini de annem alır, ciddi bi iş yapıyomuş gibi patlatmaya başlarız.

Cosby Ailesi

Hakstıbıl hala dünyada en sevdiğim laflardan biridir. Bu arada Married With Children, Cosby ailesine tepki olarak çıkmış bi dizidir, hatırlatayım.

Kıza Bakabilme

İlgimizi çeken karşı cinse çaktırmadan bakabilmek için ters takla atıyoruz. Ama o ne; salak bir karşı cins bakışı üzerine alındı ve bitakım triplere girmeye başladı. "Yok kardeşim, sana değil, arkandakine" yi el hareketleriyle ifade etmenin olanaksızlığını ve gereksizliğini de kavradığımız için, o tarafa bakamıyoz ya artık...

Yerli Malı Haftası

Kimin aklına gelmiş, nasıl olmuş? Tek bildiğim ilkokulun en eğlenceli anılarından biri olduğuydu "7-12 Aralık Yerli Malları Haftası"nın. Öğretmenimiz kimin annesinin hangi yemeği hazırlayacağını özenle planlar, içecekleri de birine toptan aldırırdı. Sonra o müthiş gün gelince, bir yandan tıkınır, bir yandan günün anlam ve önemine ilişkin Rakım Çalapala şiirleri okurduk. Aslında Yerli Malı felsefesi o zaman da hoşuma gitmemişti, hadi kendi ürünlerimizi yüceltmek bir yere kadar da, bizde yetişmiyo diye diğer yemişleri hiçe saymak.. ("Hurma yeme, incir ye" sana ne kardeşim istediğimi yerim.) Zaten kimsenin işin özünü kavrayamadığı, tüketilen aile boyu coca-colalardan belliydi. Ayıptır söylemesi en şahane keki benim annem yapmış olduğu için kek öğretmenler odasında hocaların oraletlerine meze olurdu. Geçen yıllarda kaldırıldı galiba, ama ben zaten yerli malı yaşını geçmiştim artık. Zaten yerli malı diyince sırf yiyeceklerin akla gelmesine de kıldım. "Yerli malı yurdun malı her Türk onu kullanmalı" atasözünü literatüre kazandırmaktan öteye gidemedi bu belirli gün ve hafta.

Bir İki Üçler...

Bir bitiş varyasyonu da şu şekildeydi: "Onaltı onyedi onsekiz, Türk'ün kalbi temiz." Nasıl kalp temizliği lan bu? Tekmil kainat ulusunun ağzına sçtın deminden beri.

Kül Tablası

Kültablası'nı heceleyince aklıma şey geldi. Ben uzunca bir süre bu bileşik kelimeyi "kült ablası" olarak bellemiş, pek bir anlam verememiştim. Bu salaklığımın sebebi hem dilbilgisi dersinde sadece konu kalmadığında işlenen "ulama" hadisesi, hem de küçük ve ablalı bir çocuğun "abla"yı "tabla"dan çok daha önce öğrenmesidir. Şimdi aklıma geldi, "kült" diye bi kelime de var. Of çok sıkıldım. Çok sıcak.

Heidi

Japon çizgi film anlayışıyla tanıştığımız eserdi. Alplerin tepesinde dedesiyle birlikte yaşayan öksüz bi kızdı Heidi. Peter diye arkadaşı vardı. Aralar kopmuş... Heidi'nin şehre inip Klara diye kötürüm bi kızla kanka olmasını hatırlıyorum. İlkokulda öğlenciyken dokuzda kalkar izlerdim. Hazırlığın sonunda Almanca öğrenmenin gazıyla Heidi'den bi bölüm sergilemiştik. Sonunda da şarkısını söylemiştik: "Haaaaydi, haaydi, dayne velt zind di beeerge... Holaladili.."

Sayarak Anlatanlar

Sayarak anlatanlar arasında bir grup vardır ki, bunlar diğerlerinden bir gömlek daha salak olup kaçıncı maddede olduklarını unuturlar. (Yurdum tartışma programlarında çok rastlanıyor.) Bunlara ekstra-andavallı diyorum ben.

İresmi Nikah İstirem

Resmi nikahtan haberi olmayan adamın nüfus cüzdanını gömlek cebinde taşıyacak kadar bilinçli olmasına şaşırırdım. Kendiminkini aramaya kalksam üç günden önce bulamıyorum da.

Ellerimizi Yıkayalım

- Ona kadar sayıyorum, çıkmazsan sandviçini yok bil... Öğretici filmlerin en korkutucusuydu. Bi kızla bi erkek çocuğu oyun oynuyolar, bi tanesi tuvalete giriyor, diğeri (galiba kız) sabırsızlanıyor, çocuk da kız sandviçi yemesin diye elini yıkamadan sifonu çekip çıkıyor tuvaletten. Lap, lap, laplaplaplaplap! (siyah fona beyaz el izlerinin yapışma sesi) Sonra da davudi sesli amca elimizi yıkamadığımızda mikropların yediklerimize ordan da vücudumuza gireceğini falan anlatıp bizi iğrendiriyor. Çok baba filmdi çok.
  • Mısır Prensi - The Prince of Egypt

    Çocukları eve kilitleyip gidin

    Arkadaşlara katılıom ve görüntü efekt müzik herşey almış yürümüş diyorum.Film esnasında ven yu beliivi başka kişiler söylemiş(Maria ve vitney düşmanlarına iyi haber)Daha iyi olmuş. Yannız çocukları getirmein ya hep böyle oluo ilk on dakkadan sonra "annannaeea ne zaman biticeek" diye baarmaya başlıolar olmuo.Bi de bunun gibi altyazılı oldu mu allaaaaah.
    Puan: 9
  • Hayat Güzeldir - La Vita è bella

    yenge daha şekilli olabilirdi

    Ne diyim ki yapan yapmış yorumunu.Katılıyorum ve diyorum ki,başrolü paylaşan(bu ne güzel TRT fragmanı deyimi)ablamız biraz geçkin miydi ne?
    Puan: 9
  • Titanic - Titanic

    haaaayııııır...hayııır..allam bu kaabus bitmedi mi daa yaaa

    OOf of.Ne diim bilmiyorum ki.Zaaten içinde celine ve kaprio oğlanin yeraldıı yapıtlar karşısında objektif olamiorum, bi de bidaa vizyona vermiş babalar yaa.Daa film vizyona girdikten sonra toplu ortamlarda şarkıyı duyup cinnet geçiren nice genç gördüm been.
    Puan: 4
  • Matrix - The Matrix

    ablamı bekliyorum yorum yapmak için

    -Adamlar o kadar dövüştü etti, yine pardesüleri bile çizilmedi ya. -Ya anne sen de her Amerikan filminden sonra aynı cümleyi sarfediyosun. -E kızım ööle ama. Annemi takmayın, mutlakaa gidin görün, kankam paprika gibi inat yapmayın.(Kendi kaybın olucak be kızım yaa)
    Puan: 10