zuxxi.com//sinema|geyiks

Secici

Hikaye Bunlar

Bir kere sevdaya tutulmaya gör... Hasan!

Bizim arkadaşlar, geçenlerde dillerine dolanan bir şarkıyı, illa kasedini bulacaz diye kafaya takıyolar. Dört beş tane kasetçi geziyolar; "abi, işte bizde bi şarkı var sözlerini biliyoz ama kimin söylediğini, hangi kasettir vs. bir türlü bilemiyoruz." diye... Hiç birinden sonuç çıkmıyor. En son pek umutları kalmamış halde bi tanesine daha giriyorlar; "abi işte şöyle böyle bir durumumuz var..." Kasetçi; "Sözlerini söyleyin bakayım biraz" diyor. Arkadaşlar da "Bir kere sevdaya tutulmaya gör... diye başlıyor abi" diyorlar. Kasetçi beklenmedik bir hareketle duvarın yanından düafon benzeri bir cihazı eline alıyor ve düğmesine basarak, otogar anonsu yapar bir edayla konuşuyor: "Hasan... Bir kere sevdaya tutulmaya gör... Hasan." Bizim arkadaşlar şaşırıyorlar; nedir bu olay acep diye. 10-15 saniye kadar sona karşıdan cevap geliyor: "Abi başka sözü yok mudur?" Kasetçi: "Başka sözü yok mudur çocuklar?" Arkadaşlar: "Ateşlere yandığımın resmidir..." Kasetçi düafona: "Hasan. Ateşlere yandığımın resmidir... Hasan". Bir süre bekledikten sonra düafondan ses geliyor. "Abi... Fatih Kısaparmak... Kilim kasedi... 2. Yüz... Şarkının adı Kara Sevda." Bizim arkadaşlar direk şokta. Kasedi bulup alıyolar. Şoktan kurtulunca da soruyorlar, "Abi nedir bu olay... Ne sistemi bu?" "Yaw, Hasan bizim pasajın çaycısıdır..."

İyi Yapmışsın İnsanları

Asıl modu şudur o tiplerin: 1. - Abi altta mı kalıcam, gece gittim indirdim herifin vitrinini. - Abi en güzeli! Valla bak. Bundan annar bu itler. 2. - Hiç uğraşmadım direk polise bildirdim arkadaşlar ilgilenicek. - İyi yapmışsın abi. En güzelini yapmışsın. Hiç kafanı yormaya değmez abicim.

İşitme Engelliler Haber Bülteni

Bi kere işitme engelliler haber bülteninin hemen ardindan voltran falan çıkmazdı. Voltran daha dünkü çoçuk. Nils ve Uçan kaz vardı... Hatta Nils - Niyıls şeklinde telaffuz ediliyordu. Hep beraber telaffuz edelim arkadaşlar - Niyıls. evet, aferin. Bu İşitme engelliler haber bülteninin Pazar Kanseri'nden bile daha kanser bir durumu vardi ki; sonunda "İşitme engelliler için hazırlamış olduğumuz haber bülteni burada sona erdi!" demekle kalmıyor; ortalarında bir yerlerde bir veyahut iki kere "... haber bülteni devam ediyor." diyordu. Senelerdir düşünürüm. Haber bülteninin halihazırda devam etmekte olduğunu işitme engelli izleyiciye bildirmiş olmak ona ne kazandırmaktadır? Zaten o programı o zaman dilimine yerleştirmek gafletini işlemiş olan yetkililer, ağır çekimde akan yazının sonunda "... sona erdi." denmesini iple çektiği halde "... devam ediyor." yazısını görüp hayal kırıklığına uğrayan biz küçük beyinlerin zihinlerinde ne gibi bir tahribata yol açtığını acaba araştırmışlar mıdır? Bu konu, Nils ve Uçan Kaz hayranı biz Türk Gençliği üzerinde ne gibi bir tesir meydana getirmiştir? Yetkilileri konuyla alakadar olmaya davet ediyorum.

Cikletler

Turbo diye bir sakız vardı. Kocaman boyutu, dikdörtgen şekli vardı. Tadını ve kokusunu hiç sevmezdim. Ama içinden en popüler arabaların tanıtım kağıtları çıkardı. Bütün paramızı bunlara verirdik. Ben mesela bir günde 4-5 tane alır, sakızını etrafa dağıtırdım. Maksat seriyi tamamlamaktı. Hiç eksik araba kalmamalıydı. Daha sonra bu arabalardan oyun da icat ettik. Kağıtlar eş olarak paylaşılıyordu. Sıra kendisine gelen, arabanın bir özelliğini söylüyordu. Karşısındakinden daha yüksek bir özellikse, rakibinin kağıdını alıp destenin altına atıyordu. V12 en yüksek silindirdi, F1 ya da IndyCar arabalarında olurdu. 8000 motor hacmi bi tek Rolls Royce'da vardı. En yüksek sürat 310 kmh ile Ferrari' deydi. Sonradan Vector diye bi araba 340 kmh ile gelip mertliği bozmuştu. Hey gidi hey.

İlk TGRT Ürün Tanıtımları

TGRT ilk kurulduğu zamanlardaydı. Yeni yeni televizyonları olmuş; sevinçten ne yapacaklarını şaşırmışlardı. İhlas ürünlerini daha yeni yeni üretiyorlar. "Program olmayan saatlerde bari ürünlerimizin tanıtımını yapalım da televizyon boşa gitmesin!" moduna girmiş olmalılar; sürekli saçma sapan aletlerin reklamları yayınlanıyor. İşte yok masaj aleti, yok su arıtıcısı, yok twister (bel hareket ettirme aygıtı) vs. Su arıtıcısının reklamında; arıtıcının içine mürekkepli suyu doldurmuşlar. Evin beyi yeni alınan arıtıcıyı kıskanmış şeklinde bir mizanseni oynuyorlar. Ev ahalisinden gizli gizli amcam arıtıcıyı bir köşeye çekmiş sıkıştırıyor. Arıtıcıya aynen şöyle sesleniyor: "İyi arıtıcı, güzel arıtıcı, sen herşeyi arıtırsın diyorlar. (Ellerini sinsice ovuşturarak) Hadi bunu da arıt da görelim bakalım!" Sonra dumur vaziyette: "Vallahi de arıttı, billahi de arıttı!" Bu kadar dumur yeter mi? Elbette ki yetmez. Alın size masaj aleti. Klasik bir ev ortamı, amca "Uf uf uf belim melim!". Belli ki ağrılarından şikayet ediyor. Orada torunu mudur, yeğeni midir artık bir şahıs: "Dur amca ben senin dersini biliyorum: İhlas elektrikli Masaj Aleti!" Masaj aletini çıkarıyor. Beline bir dokunuyor ki! Aman Allahım! Daha masaj aleti dokunmadan amca iyileşiveriyor. Şaşkınlıktan gözleri fal taşı gibi açılmış, hep beraber aleti okşayıp seviyorlar... Twister: Bir beyefendi var. İş ortamında bir taraftan telefon gorüşmesi yapıyor, bir taraftan da twister ile twist hareketi yaparken oturup kalkıyor. Dehşet verici! E tabi bunun sekreteri var, iş camiası var, falanı var filanı var; reklamının yapılması lazım. O da maaşallah boş durmuyor, gelene geçene bu harika ötesi aletin faydalarını anlatıp kendine yandaş topluyor. Reklamın sonuna doğru iş ortamı iş ortamlığından çıkmış aerobik salonuna dönmüş, silsile-sülale halinde twisterda twist. Iyyy içim gıcıklandı.
  • Köstebek - The Insider

    Crowe+Pacino+Onur

    Crowe Pacino'dan cok daha iyi bu filmde. Bence film kesinlikle sIkIcI degildi. Bazi sahnelerdeki mukemmel ustu oyunculuk gerilimi daima ust noktada tutmaya yetti. Mesela I$ arkadaslarinin Bergman'i sattigi sahnede Pacino'nun yuzundeki carpilmis ifade. Sabaha karsi denizin icinden yaptigi tel. konusmasi. Crowe'un surekli yansittigi o stresli bunalgan tavir. Bir de kimse deyinmemis ama filmin muzikleri muhtesem.
    Puan: 10
  • Saklı Seçilmişler - The Skulls

    Kötü, gerçeken kötü

    Film çok daha iyi bir prodüksiyonla, çok daha vurucu yapılabilirdi. Bence gerçekten çok hoş olabilecek, mistik bir hava estirilebilecek bir konu böyle basit bir filmle harcanmış. Millet cok daha üfürükten püfürükten konulara çok daha kaliteli filmler yapabiliyor. Buna da sinema sanatı deniyor. Ve bu filmin sanatla bir alakası yok maalesef. Vurucu film görmek isteyenler Michael Mann' in Köstebek-Insider' ini izleyebilirler.
    Puan: 4