Vule vu kuşe avek mua, Jülyet? Ne dedin, yaş farkı mı? Elele verir aşarız be güzelim.
Abraham Lincoln: Olm katastrof, manyak mısın, bi gecede bu kadar yorum yazılır mı? Boktan olur, kimse okumaz sonra.
Katastrof: Yazılır be baba, yazılır, bilmiyosun ne halde olduğumu, bi çıkış bulmuşum kendime onun da içine etme. Hem sen ne arıyon ki burda?.. ha?
Kolay mı baba? Uyuyamıyom zaten, sabahı ediyim bari diye gece büyük umutlarla "Untouchables" olayına girmişim, çok iyi sonuçlar doğurabilecek bi konunun maymuna çevirilişi karşısında gözyaşı dökmüşüm, Kevin Kostnır'a ana avrat düz gitmişim, Şan Kanıri'ye bi defa daha-bu defa daha fazla-kıl olmuşum, De Niro'yu karşıma alıp azarlamışım gece boyu, "ne arıyon lan sen burda?" diye. Soonacııma da jülyet'i görüp kendime gelmişim bi miktar. Şu kadarcık mutluluk çok mudur yani bunun üstüne bana?
Manyak mıyım neyim ben de, git Milla'ya tutul, veya ne biliim Alisya Silvırstoon'u var, Liv Taylır'ı var... Bula bula Jülyet Binoş'u bulmuşum ben. Tamam yaşı biraz geçkin ama hoş kadın, kendine göre bi karizması var, hem kültür-sanat ortamlarında büyümüş. Sofi Marso'ya bile deişmem vallaa.
Neyse efendim, film de güzel filmdir. Sevgiliyle seyredilmesi şart deildir. Bakın benim o zamanlar yanıbaşımda kimsem yoktu bu filme gidecek, üç kere aynı sinemadan tek kişilik bilet almaya yeltendim, ikisinde satmadılar "bi kişi için matine de olmaz, suare de, vallaa kurtarmaz" dediler, sonra acıdılar da seyrettim filmi.
Aşk öyküsüdür elbet ama "aşkın büyüsü" ismi de hafif kaçar, basit diildir ööle. Üç sene sonra da hatırlayacağımı varsayaraktan vercem puanımı, her ne kadar tam emin olmasam da.. olamasam da.
Puan: 8