zuxxi.com//sinema|geyiks

sosyopat

Hikaye Bunlar

Antalya'ya BirKi

Mayıs ayı civarlarındayız. Tatil yapmak için Antalya'ya; yol parasını beleşe getirmek için de, otostopla gidecektik. Afyon'dan sonraki yol ayrımına, normal ve sorunsuz vardık. Tam Varan tesislerinin orda bir şahin durdu, Antalya'ya gittiğini söyledi, sevinçle atladık arabaya. Arkadaşım önde oturmuş, sürücüyle sohbet görevini ifa ediyordu. Bense arkada oturmuş, onları dinliyordum. Arkadaşım adama Antalya'da ne kadar kalacağını sorduğunda, adamın, "Üç, beş gün kalırım. Bir turist karı bulursam bir hafta, on gün kalırım" demesini hiç yadırgamamıştım. Taki yanda katlanmış şekilde duran TAN gazetesinin üstündeki haberi okuyuncaya kadar: Tatilini Antalya'da geçiren Alman kızı Claudia, Türk erkeklerine bayıldı. Ama bu mevsimde nerden bulacak kendisiyle ilgilenecek Türk erkeğini! Gazetenin o bölümü okunmuş, arka koltuğa atılmış, ve direk Antalya'ya yola çıkılmıştı. Türk'ün çabuk karar verme yeteneğinden, bir kuş kadar özgür yaşadığından şüphe edenlere ithaf olunur.

Çeşitli Ayrıntılar

Yaya Psikolojisi

Yolda karşıdan karşıya geçerken, arabanın menziline girene kadar deli gibi koşmak, yolun tam arabanın çarpabileceği kesiminde, kurtardım artık gerisini sürücü düşünsün, diyerek minimum hızda yürümek bizim insanımıza mahsus bişey.

Çeşitli Ayrıntılar

Meyva tabağı

Biricik anneniz meyva dolu tabağı getirip önünüze koyar. Meyvalardan güzel olanları özenle seçilir başlarda. Eğer tabak birden fazla kişi için ise hareketler daha hızlı ve seri olur. Bütün iyi meyvalar seçildikten sonra geriye çürük olanlar kalır. Fakat canınız hala istiyordur, ve o çürük olanları da atarsınız ağzınıza, bütün ağzınızın tadı gitmiştir. Daha isterseniz ama üşenirsiniz dolaba gitmeye, istersinizki anneniz bi daha getirsin, ama söyleyemez utanırsınız. Aynı şey karışık kuruyemiş barındıran tabaklar için de geçerlidir. Bi farkla; sona çürük olanlar değil sarı leblebi, kabak çekirdeği ve açılmamış antep fıstıkları kalır. Sonra çatır çutur seslerle antep fıstıkları da tükenir.

Bay Yanlış ve Doğru Ahmet

Olayın gelişmesi şöyle idi: Bay Yanlış bomboş bir yolda karşıdan karşıya geçmek üzere iken, az daha saatte 10 km hızla gelen bir vosvosun altında kalmayı becermek üzeredir. Bir müddet yukarı aşağı koştuktan sonra soluk soluğa Doğru Ahmet'in yanına gelir va tam olarak şunları söyler: -Yüreğim ağzıma geldi Ahmet, sana olmazsa zahmet, su karşıdan karşıya geçmeyi bana bir daha öğret. Ahmet'in çeşitli zamanlarda Bay yanlışa sarfettiği şu sözler ise bu serinin en can alıcı noktasıdır: -Yanlışsınız Bay Yanlış.

Saklambaç

Saklambaçta olabilecek en güzel şey çamlak ve çömleğin patlaması idi. Eğer ebe kişileri karıştırır, yanlış isim söylerse, birdenbire herkes çıkıp "çamlak, çömlek patladı, çamlak çömlek patladı" diye bağırmaya başlardı. Bu anı yaşayabilmek için gömleklerimizi değiştirirdik. Bu arada çömlekin birkaç anlamını biliyoruz, ama çamlak nedir, nasıl patlar bilinmez. Ama güzel uymuştur. Uyduranı tebrik ederim.

Sabit Futbol

Adamcıklar kırıldığında, ateş tutup eriterek yerine yapıştırırdık. Eskisi kadar sağlam olmazdı ama idare ederdi. Adamcıkın boyu da kısalırdı. O yüzden onlara Küçük Hakan felan gibi isimler veriridik. Bu arada sağ en arkadaki adamcık çok gol atardı.

Çarpan Kadınlar

Bu kadınların elinde devamlı yelpaze bulunur. Sürekli terlemeyi adet edinmişlerdir, yüzleri kırmızıdır. Yelpazeyi sanki kendi uzvuymuşçasına kullanma yetenekleri vardır. Eğer kazara yelpazeyi unutmuşlarsa, ellerine ne geçerse (gazete, kitap, vs.) sallamaya başlarlar. Onu da beceremezlerse ellerini sallayıp dururlar. Bunlar çarpan kadınlarla aynı familyadan olup, başka bir tür olma ihtimali mevcuttur. Bilemiyorum ama bu iki türün kırmasını hiç çekemiyecem.

İpucu

Beş oda, bir salondan oluşan nadide bir evde işlenmiş cinayetin, hangi odada, kim tarafından ve neyle işlendiğinin bulunmaya çalışıldığı dandik bir dedektiflik oyunuydu. Altı tane katil zanlısı, altı tane suç aleti, sekiz tanede oda ihtimali vardı sanırım. Ve bunların küçük kartlar üzerinde resimleri vardı. Bu resimlerden, katil zanlılarının bende oluşturduğu izlenimler: Bay Altın, çok kalender bir adamdı, ama sinsiydi sanki. Bay Kaymak, seviyesizdi. Prof. Deniz, mavi suratıyla pekte prof havası yoktu, daha çok paragöz bir tipti. Bayan Kaktüs, dırdırcı bir tipti sinir olurdum, direk ondan şüphelenirdim. Bayan Alev, çok seksiydi. Kırmızıdan ve isminden olsa gerek. Bayan Menekşe, ağırbaşlı ve kibardı. Suç aletleri: Normal olarak tabanca, bıçak ve ip vardı, tamam ingiliz anahtarı da bi dereceye kadar ama şamdana mantık yürütmek imkansız. Başta ablamla çok büyük zevkle oynadık oyunu, fakat sonra sıkılıp, onu bir evcilik malzemesi yaptık. Bay Altınla bayan Alevi, Prof Denizle Bayan Menekşe'yi, Bay Kaymakla da Bayan Kaktüs'ü evlendirdik genelde.

Araba Kullanma

Sol şeritte giderken önünüzde yavaş giden arabaya birkaç defa selektör yaptınız ve tınmadı, kornaya asıldınız, nihayet sağ sinyali verdi ve sağa çekildi. Gaza yüklendiniz yanından geçerken sürücüsüne bir göz attınız, "aha nah işte bayan" veya "oha tipe bak öküz herif" demesseniz adam değilsiniz.

Cikletler

Günümüzün zaylotollu zürih diş enstitüsünde onaylı, diş üstünde şemsiye resmi olan sakızlarına erişene kadar neler çiğnedik hatırlar mısınız? Tipitip, kendimi bildim bileli vardı. Kendinden büyük burnu, kırmızı şapkası, devasa gözlükleri, mavi pantolonu, saçma maceraları ve iğrenç icraatleriyle. Bi-bib, erkek çocuklarının sakızıydı. Sarı ambalajı vardı, içinden yarış arabalarının resmi çıkardı. Mazda harika bir arabaydı o zamanlar. Oto oyunu, bi-bib'in saltanatını kırmıştı. Her çeşit araba, motosiklet, uçak, gemi vs. resmi çıkardı içinden, babam yasaklamıştı bana, kumar lan o dediydi. Mabel'e bakkallarda pek rastlayamazdık, genelde pastanelerde satılırdı. Zenci bir kadın vardı ambalajın üstünde ne manaya geliyorsa. Meyve cikletleri, açıkta satılırdı. Buna da annem karşıydı, mikrop yuvası onları alırsan bacaklarını kırarım, derdi. Minti minti minti minti naneli minti, artiz resimleri çıkardı. Pembo, bir basket bir de pembo gibi iğrenç bir reklam kampanyası vardı. Bayram, Özcan vs ise günümüzün falımına denk geliyordu.

Çakmaklar

Sigara içenler için çakmağın görevi birdir, maksimum sayıda sigara yakmak, gazın çıkış oranı buna göre optimum seviyeye ayarlanır. Sigara içmeyenler için ise çakmak çok önemli bir eğlencedir. Ellerine birinin çakmağı geçtiğinde dakikalarca onunla oynayabilirler, alevin üstünden parmaklarını geçirirler, yakıp yakıp söndürülerde bıkmazlar bir türlü, etraftaki ıvır zıvırları büyük bir itinayla yakarlar, kağıt bardaklarda önemli bir yakıttır. Ama en çok zevk aldıkları plastik çay kaşıklarını ortadan az bir miktar yakıp, kaşığın yaylanma hareketini izlemektir. Çakmağın sahibi hoşlanmaz bu olaylardan, çünkü bilirki birgün fellik fellik ateş arayacaktır. Sinir olur çakmağıyla zevk içinde oynıyanlara. Sanırım sigara içmeyenlerin, içenlere göre hayattan aldıkları zevk gerçekten daha fazla, anlamsız olsa bile. Neyse bir sigara içeyim üstüne, çaylarda gelir şimdi zaten.

Kül Tablası

Kül tablama sallama çay artığı atılmasından hoşlanırım, üstüne bastırdınmı fıs diye sönüverir sigara. Öyle bi o yanını bi bu yanını çevirip bastırmaya gerek kalmaz.

Asansör

Sadece daire numarasını bildiğimiz bir yere giderken, asansörde kaçıncı kat olduğunu tahmin etmeye çalışır, genelde bir kat üste çıkarız. Merdivenden yukarı çıkma ihtimalini yoketmek isteriz.

Gazete

Gazetelerdeki karikatürler genelde hiç komik olmamasına rağmen mutlaka okunur.