Ey gidi ikinci dünya savaşı...
Walla araştırıyorum, okuyorum, izliyorum, merak ediyorum ve herşeyden öte ferkediyorum ki ne karizma ve ne inanılmaz olayların geçtiği bir savaşmış ikinci dünya savaşı diye. Savaş taraftarı bir insan asla olmadım ama ikinci dünya savaşı her yönüyle beni çekmiştir. Yaşananlar, taktik-teknik olaylar, stratejiler ve katılan develetler bence bu savaşı çokta farklı kılmış. Hele bir Almanya ki o Almanya gerçekten akıllara durgunluk verecek bir güç ve yükselişin, sonrada benzer bi çoküşün mimarı olmuş. Her ne kadar Almanlar kaybetmeyi haketmemiş bile olsalar şans onları yarı yolda bırakmış (Araştıranlar bilir)
Enemy at the gates bu hikayelerden, gerçeklerden biri. Film inanılmaz bir atmosferde başlıyor, giriş ve olayların gelişmeleri oldukça güzel ve aktarımı seyirciyi etkiliycek türde. Gel gelelim bence sonu o şekil değil. Zaten film başladığı gibi bitse inanılmaz olurdu.(Bu arada söylemeden geçemiycam Sniper olayı dünyanın en hasta olayı) Sniper sahnelerine gelince, güzel bir duello olmuş. Gelişim ve aktarım bakımından daha geliştirilemezdi heralde çünkü öleside sıkardı artık. Oyuncular yrine oturmuştu bence. Bizim şaşkın Rus, karizma doruğunda bir Alman sniper, ihtiraslarına her alanda yenik düşen bi gazeteci ve tüm diyer yan karakterler...
Benim genelde tek sinir olduğum şey bütün filmlerde Alman karşıtı tarafların gözünden hikayelerin anlatılması, oysa Alman cephesindede olaylar oldukça ilginçtir belkide daha fazla. (Alman sempatizanı asla deilim ama Ruslara kıl olurum, kaldıkı bu savaşta Almanları teknoloji ve taktik açısından herkez takdir etmiştir sanırım, etmeyen biraz tarih okusun.)Bu filmi hiçbir filmle kıyaslamıyorum çünkü kendi halinde bir film olmuş ve görüntü, ses, kurgu, kostüm bakımından da bence oldukça başarılı bir savaş filmi ortaya çıkmış. Hatta benzerlerini çevirmeye başlamışlardır bile şimdiden...
Ben derim gidilsin görülsün çünkü her saniyesi inanılmaz bir savaşa dair yapılmış güzel bir anlatım.
Puan: 8