zuxxi.com//sinema|geyiks

getrow

Belediye Otobüsleri

Otobüse bindin. Binerken de kırk kere baktın tabelasına. Evet. Oraya gidiyo işte. Numara da tamam. Yok ısrarla tabelayı arkasından okumaya çalışırsın. Özellikle hava kararmış ve iç mekan aydınlatma elamanları devreye girmişse. Bakarsın tekrar. Ha tamam. Doğru binmişim. Arkandan itelerler. Hadi be kardeşim. İlerle artık. Helalleş şu boşlukla. Geç ileriye de oradaki boşluğu doldur. (Sizde buradan tabelayı okuyacaksınız dimi, sizi gidi sizi)

Çeşitli Ayrıntılar

0535 Ucuz Kart

Harbiden fiyakalı giyinmişsin. İmaj Cool. Tam iş adamı tribi. Full duplex parlak patiklerin ve sert saç jölen mizacını tamamlıyor. İş görüşmesindesin. Sohbet hoşbeş. Nasıl olsa adam her attığını tutuyor, en tepelerden atıyorsun. Hani duyan da seni sadece zevk için çalışıyo sanacak. Sohbet bitti. Adam senden telefon numaranı istiyor. Ama senin 0535. Gel de ver bakalım kolaysa. Eh kem küm. Şirketin telefonu zaten. 532 çok yazıyo. Protesto ediyom. Yoksa para namühim. Ah be! Gitti gül gibi 532'lik imaj.

Çeşitli Ayrıntılar

Gazoz

O bardağa dökülürken çıkan "fısss" sesi var ya... Hani onlar kıpraşırken bardaktan içmek için yüzünü yaklaştırırsın da onlar havada çarpışarak yüzünü ıslatır ya. Pek severim.

Sigara İçme

Çok sigara içmişsin yine. Küllük Malazgirt Meydan Muharebesi'nden kesit durumunda. Sen ağzındaki son şövalyene yer ararsın mezbahanın ortasında. Elinle sarı kısmından tutup itiklersin önceden vefat edenleri. Ama ateşini kaybediverir garibim debelenirken. Çakmakla tekrar yakarsın. Yine iliştiriverirsin onu bir nefesten sonra küllüğün kıyısındaki göçük yerine. Eller klavyede. Parmaklar çalışır. Unutuverirsin onu muharebenin ortasında. Elini uzatır ve balinden kavrayıp dudaklarına götürürsün bir nefes için Ve -Ahhh! Yanmaya başlayan pamuk yakıverir dudaklarını. Ve intikamını alırsın başını ezerek yandaşlarının arasında. Belki de daha önce ölen birisinin üstünde can verdirsin ona. Kültablasını boşaltma fikri hiç yoktur zaten aklında...

Süpermarket

Alışveriş tamam. Araba dolmuş. Kasalara doğru yolculuk başladı. Son anda birkaç çukulata da tıkıştırdın arabanın içine, peçetelerin arasına falan. Ama o da ne? Kasalar uzakta göründü, hıncahınç dolu. Önünde de 4 kişi, kasaya doğru atakta. Hemen sıkıca kaparsın arabanın demirini. İç kulvardan bir atak yapıp şişman teyzeyi rahatça geçersin. Önünde artık 3 kişi kaldı. Hemen genç olanın sağrısından iç kulvara yönelir ve gazozların arasından gaza basarak kasayı bulursun. Ama sıradayken de milletin arabalarına bakar ve en az yükü olanın arkasına geçmek için her an zaman kollarsın. En azından kollarım. Alışveriş güzel de kasada beklemek işkence!

Süpermarket

"Yeni ürünümüzü denemek ister misiniz?" diye atladı sunum görevlisi kızcağız. Ya tam da kaçıyordum ne güzel ekmeklerin yanından. Nereden yakaladın be kızım. "Hayır" desem, beni adam yerine bile koymuyor, küçümsedi, diyeceksin, denesem; adını bile duymadığım o acayip şey muhtemelen bağırsaklarımda ani bir harekete sebebiyet verecek. Gel de çık işinden. Ne güzel kaçacaktım işte. Tüh.

Pazar

Kalabalık bir pazar alanına anne zoru ile getirilmişizdir. Üstelik pazar torbalarını taşımak gibi şerefli bir görev de bizim geliş nedenimizdir. Eylence çıkaracağız ya her halttan, başlarız pazarı zevkli hale getirmeye. İnsanlara çarpmadan zikzaklar çizerek pazarda sürat denemesi yaparız. Ani dönüşler olaya zevk katar. Maydonoz ve dereotu satan orta mahal tezgahları bizim için engeldir. Onları itina ile sollar ve geriye dönüp bakarız hemen... Portakal almak için habersizce durup alışveriş yapan valideyi kalabalığın içinden seçebilmek için.