Of of, ne sıkı diziydi bu. Çok saçmaydı ama "Mantığına takılmayın, keyfinize bakın" mesajını vermeyi iyi becermişti. Çok becerikli bir ekipti bunlar. Jim vardı, patrondu. Her bölüm, Jim'in hiç tanımadığı birileri sayesinde görevini öğrenmesiyle başlardı. Bu kişiler genelde civar esnafından olup, Jim'e teybin saklı olduğu yeri anlatmakla görevlilerdi. Ama şifreli konuşurlardı ha... Jim giderdi elemanın yanına, Manda yuva yapmış söğüt dalına, diye anlamsızca bir cümle sarfeder, karşılığında, Yavrusunu sinek kapmış gördün mü, cevabını alır, dijital nanenin sinekliğin arkasında olduğunu anlardı. Çok önemli iki espri soktu hayatımıza bu dizi:
Birincisi: "Senin görevin Jim, tabi kabul edersen" esprisiydi. Bunu her yerde kullandık hiç çekinmeden. Bir kere de görülmedi Jim'in görevi kabul etmediği. Her türlü maceraya hazır, paraya susamış, açgözlü bir ajandı bu. Bir kerecik reddet, "Bu hafta da çocuklarla maça gideyim, görevi de başka ekip üstleniversin" deyiver. Yok demezdi.
İkınci espri ise şuydu: "Bu teyp kendini bilmemkaç saniye sonra imha edecektir." O teyp kendini imha ederdi etmesine ama sadece "pısss" diye dumanlar çıkartırdı. Yeterince imha olmamış gibi gelirdi bana. İmha lafını duyunca patlamalar çatlamalar hayal ediyordum çünkü ben. Belki de bizim çevirmenlerin hatasıydı; Belki orjinalinde "Bu teyp bilmemkaç saniye sonra pısırdayarak yok olacaktır" diyordu. Kim bilir?