seaprincess

Dizinin en önemli ayrıntısı: Ester, Louis Alberto'nun sarhoş bir anından faydalanıp ondan hamile olduğunu iddia ederek evlenmişti (karnına yastık falan koymuştu) Sonra da çocuk düştü demişlerdi. Bu kadar salak olunur mu be adam. Ayrıca neden sadece Luis ya da sadece Alberto değilde uzun uzun Luis Alberto denirdi o adama?

Aşk Gemisinin acentası Stella Solaris değil Princess Cruises'dır. Stella Solaris Yunan Kruvaziyeri olup Princess Cruise gemilerinin beşte biri büyüklüğündedir. Nerden mi biliyorum, çünkü Aşk gemisinin yetkili satış acentasıyız ve gazeteye "Aşk gemisi geldi" şeklindeki haberleri yazmaları için gazetecileri beleşten gemi seyahatine biz yolluyoruz. Dizinin çekildiği orjinal gemi Pacific Princess, filonun en eski ve en küçük gemisi olup hala sefer yapmakta ve İstanbul'a da uğramaktadır. Merak edenler 5 Ocak 2002'de Karaköy Limanı'nda gemiyi görebilirler. Filonun en büyük gemisi Golden Princess 16 katlı ve 2600 yolcu kapasiteli. Yılbaşında ben de bu gemilerden biriyle Karaipler'e gitmiştim; gemi limandan ayrılırken "Love Boat" şarkısı çalınıyor. Kaptan çok karizmatik bir adam ve öyle sık sık yolcularla muhatap olmuyor. Bir tek geminin hareket ettiği akşam yapılan hoşgeldiniz kokteylinde yolculara hitaben bir konuşma yapıyor; bir de erkeklerin smokin bayanlarınsa tuvaletle katıldığı akşam yemeklerinde görebiliyorsunuz.

Şalvar kotların üzerine giyilen el örgüsü kazak ve onunda üstüne takılan kalın kemerlerin en büyük tamamlayıcısı kelebek tokaları unutmamak lazım. Pazarlarda ve tuhafiyelerde satılırdı; her rengi vardı. Yabana atmayın, bugünün ben en şıkım diyen ünlüleri (Hülya Avşar, Banu Alkan, Sibel Can, Serpil Çakmaklı) bu tokalarla film bile çektiler. Kelebek tokayı hatırlamayanlara şöyle tarif edeyim: Kıskaçlı olup iki kanadı kelebeğin kanatları şeklindeydi. Acayip bi şeydi canım.

Şunu da açık ve seçik olarak ifade edeyimkiiiii...

İlkokulda, tarih dersini kitaptan öğrenmemizden ümidi kesen öğretmenimiz ertesi gün anlattıracağını söyleyerek tehdit eder, zorla bu diziyi seyrettirirdi. Benim yatma saatime göre bir hayli geç saatte yayınlandığı için babama bu diziyi seyretmem gerektiğini söylediğimde uyumamak için bahane bulduğumu sanarak kızmıştı.

Çalıkuşu romanını belki 10-15 defa okudum. Beni o kadar etkilemişti ki sevgilimle her kavga edişimizde benden ayrılırsa artık İstanbul'da yaşayamayacağımı düşünerek ben de Feride gibi Anadolu'da bir köye gider öğretmen olurum diye planlar yapardım. Sonra da onun bana mektuplar yazarak pişman olmasını hayal ederdim. Ah gençlik.

Hala kullanılıyor mu bilmiyorum ama plastiğin bir çeşidi olan melaminden yapılmış tabaklar vardı. Genellikle çiçekli böcekli desenleri olup, bir zamanlar oldukça modaydı. Düştüğünde kırılmadığı için çocuklara kolaylıkla teslim edilebilirdi. Tek kötü yanı zamanla darbelerin etkisiyle çatlaması ve sararmasıydı. Bizdeki eski melamin tabaklar şu anda saksı altlığı olarak kullanılıyor. O kadar kullanışlı yani.

Nurseli İdiz "Önce kaybettiklerini bir görelim" der ve paravan açılmadan önce kaybeden yarışmacılar karşı tarafa geçerlerler, seçiciyle tanışırlardı. Ben olsam seyircilerin arasına bir arkadaşımı yerleştirir, onun işaretine göre hangisi daha iyiyse onu seçerdim. "Önemli olan güzellik değil, zekadır" anafikrini gençlere aşılamak isteyen bu programın soruları daha önceden yarışmacılara verilir ve cevapları da önceden hazırlanırdı. Yoksa bu kadar abuk sorulara sabuk cevaplar iki saniye içerisinde hazırlanıp verilemezdi. Nurseli İdiz'den sonra Rüya Ersavcı bu programı sunmaya başladığında program popülaritesini yitirmiş, daha sonra kaldırılmıştı.

Kanal D Ana Haber bülteninde Sadettin Teksoy'la telefon bağlantısı yapıldığında, vesikalık resminin altında yazan açıklama şöyleydi "CANAVAR UZMANI"