Shemsetteen

Kırpık vardı, büyükçe bi küfede yaşıyodu çocukken nereye tuvaletini yapıyo bu tip diye çok merak ederdim. Bi de manavcı zehra teyze vardı paso elmalarını parlatırdı. Ama nedense bütün kasalar doluydu hiçbişey satamazdı. Arada sırada millete meyve ikram ederdi.

İnsanlar neden acaba kendi osuruklarını büyük bir zevkle koklarken başkaları onların yanında osurunca iğrenip ortamdan uzaklaşırlar? Yani sonuçta osuruk aynı osuruk ha senden çıkmış ha başkasından.

Pazarda ortalıkta dolanan, bir elinde 6 tane limon tutma kapasitesi olan adamlar vardır. Bunlar yanına gelip "Abla son altı tane. Hepsi bi milyon." der ve sen de onları alırsın. Sonra gidip arka taraflardaki kasasından 6 tane daha limon alır ve aynı hikaye yeniden, başka bir kurban ile başlar.

Her bölümün sonunda kaplumbağalar yine dünyayı kurtarır, Eprıl o neyıl da haber sunarken durup dururken KAPLUMBAÐA GÜCÜÜÜÜÜ diye bağırırdı ben uyuz olurdum. Acaba o haberleri diğer izliyenler de uyuz olur muydu naapıyo bu kız diye. Düşünsenize bugün Defne Samyeli'nin çıkıp haberin ortasında "Kaplumbağa Gücü" diye bağırdığını.

Öncelikle kimse o oyuna kasıp faynıl fayt demezdi hagar derdi. Bi de oyun esnasında baktın ki adamlarla başedemiyosun abanırdın bütün düğmelere aynı anda böyle adam garip hareketler yapardı dönerdi etrafında.

Bu takvimlerin çoğunun arka alt köşesinde "Yaprakları yere atmayınız, zira üzerinde dua, hadis ve mealleri vardır" yazar...

Yarışmada türkçe uzmanı bi amca vardı. Yazılan her kelimeden sonra "eee evet bir de yazımını görelim" derdi. Ben uyuz olurdum. Ulan adam orda "araba" yazmış sen hala yazım görmek istiyosun. Bi de onun yanında başka bi adam daha vardı. O da türkçeciydi. O da her kelime sorusundan sonra işte 7 harfli şu kelime vardı, 6 harfli bu da çıkarılabilirdi falan geyiği yapardı. Hatta bu geyiğe sunucu bayan da katılır, ben de bunu buldum 6 harfli falan derdi.