Hani bi karı koca vardı: Ali ve Ayşegül Atik. Bunlar bir gün çok sıkılmış, "Haydi beraberce komedi ekibi kuralım" demişlerdi, kurmuşlardı da. KDV öğretilerinin yoğun olduğu dönemlerde şu parodiyle çıkmışlardı karşımıza:
Adam'ın akşama misafiri gelecektir. Bir ihtiyaç listesi hazırlar ve Ayşe Hanım'ın eline tutuşturur. "Git bunları al gel, ama fiş almayı sakın unutma" der. Ayşe Hanım burada salak kişiyi oynamaktadır. "Ama bu listede fiş yok ki" der. "Aaaa" der adam. "Her alışverişte fiş alınacak. Bir alışveriş bi fiş." Kadın hala salaktır; "Anlamadım ama neyse" anlamına gelen bi hareket yapar ve işyerinden ayrılır. Adam kafasını bir sola bir sağa sallayarak; "Allahım ben bu kadınla ne yapacağım" gibi bir kompozisyon çizmektedir. Ama bu, sinirli bi şekilde değil, "başımın tatlı belası" kıvamındadır. Kadın, elektrikçi - bakkal - kuruyemiş üçgeninde hızlı bir alışveriş yapar ve ofise geri döner. Aldıklarını sayar ve elektrik fişlerini masaya döker. Adam, "Bu ne kızım" deyince "E fiiş, istemiştiniz ya siz" diyerek kafiyeli bir komiklik katar olaya. "Kızım ben sana bu fişlerden al demedim ki. Satış fişi al dedim." der Adam. İşte burada bilhassa kadınların uzun süre espri olarak kullanacağı şu laf edilir kadın tarafından:
"Ayy ben yanlış anladım"
ve devam eder: "Ama bunu söylemenize gerek yok ki. Ben zaten her alışverişte alırım satış fişi."
Buradaki mesaj yeterince açıktır: "Artık salak insanlar bile fiş almaları gerektiğini biliyorlar, siz de alınız." Fakat burası Türkiye'ydi, gerçekten de sadece salak insanlar fiş alıyor ve tüm alışveriş merkezlerinde şu laf gırla gidiyordu:
Fişini almazsam kaça olur?
Hiç uğraşma TRT, hiç uğraşma Türkiye.