zuxxi.com//sinema|geyiks

cenko2

  • Gözü Tamamen Kapalı - Eyes Wide Shut

    2. defa

    Bu sayfaya daha önce de yazı yazmıştım ama 2. defa izledikten sonra filmle ilgili bir kaç yorum daha katmak istedim. Gerçi anlatacağım şeylere Galapagos da değinmişti ama bazı konularda benim de kafamda ilk izleyişimde oluşan kuşkulardan bahsetmek istiyorum. İlk olarak filmde kurgusal bir hata var. Bill banyodan çıkarken Ziegler küvetin önünde durarak Bill'e banyodaki kızdan kimseye bahsetmemesini istiyor. O sırada sol tarafta küvetin parlak alaşımlı korkuluğu üzerinde film setinde çalışan kot pantalonlu lacivert kazaklı biri boydan boya görünüyor. Nereye bakacağınızı bilirseniz gayet kolay yakalayabileceğiniz bir hata. Üzerinde bu kadar çalışılmış bir filmde böyle bir hatanın bulunması son derece üzücü. Bunun ardından Kubrick in gerçekten filmde görünüp görünmediğinden bahsetmek istiyorum. Bill, Nick Nightengale in çalıştığı klübe gittiğinde garson ona masada mı barda mı oturmak istediğini soruyor. Bunun ardından Bill masaya doğru ilerlerken dikkat ederseniz solda, duvar tarafında bir masada genç bir kadınla yaşlı sakallı bir adamın oturduğunu farkedeceksiniz. Bu adam bariz şekilde Kubrick e benziyor ama uzaktan bir çekim olduğu için tam anlamıyla ayırdedilemiyor. Gerçekten Kubrick olup olduğuna tam olarak karar veremedim ama Kubrick neden kendisine bu kadar benzeyen birini oraya oturtsun ki diye de düşünmeden edemedim. Oraya binlerce değişik tipte insan oturtabilme imkanı varken neden durduk yere kendisine bu kadar benzeyen birini oturtsun ki? Bence burada Hicthcok tarzı bir oyun oynamış. Filmdeki bir çok ayrıntı gibi bu da hoş bir sürpriz olmuş. Bunun gibi bir başka oyun da Bill'in aldığı gazetede var. Bill geceleyin sokakta yürürken kendisini takip eden birini farkediyor ve takip edildiğinden emin olmak için gazetecide durup bir gazete alıyor. (O anda inanılmaz bir şekilde o sahnenin gerilimini yansıtan bir müzik çalmakta. Soundtrack'i dinlerken hala tüylerim diken diken oluyor:) Gazetenin kapağında dikkat ederseniz "lucky to alive" yazıyor. Bu yazı gazeteyi aldığında ve kafeteryada otururken bariz bir şekilde izleyiciye gösteriliyor. Son olarak da morgdaki kızın kim olduğu konusuna değinmek istiyorum. Bence kız banyodaki kız da, Bill'in 150$ verdiği fahişe de değil. Banyodaki kızın göğüsleri daha büyüktü. Ayrıca kız banyoda kendinden geçmiş bir durumdayken Bill'i tanıyabilecek bir durumda da değildi. Fahişe sarışındı. Morgdaki kızın saçları ise daha koyu renkti. Hem fahişe o gece "house" a gidecek olsa yolda neden Bill'i ayartmaya çalışsın ki? (o house muhabbetine de hasta oldum. ona house değil bariz castle derler :) Hem house'daki fahişeler de öyle 150$ a falan tamah edecek türden değildi. Yanlız burada anlamadığım nokta peki Bill'in yerine geçen kız kimdi? Neden biri durduk yere Bill'in yerine geçmeye çalışsın ki? Bence oradaki kız Bill'in hastalarından biri olabilir. Baloda Bill'in sohbet ettiği 2 kızı hatırlarsanız onu kurtaran kız da oyle biri olabilir. O 2 kızdan biri olmasına da ihtimal vermiyorum çünkü kızların biri sarışın biri de esmerdi. Halbuki ölen kız kumraldı. Bence bu şartlar altında, ölen kızın Bill'in kendisine aşık olan hastalarından biri olma ihtimali çok yüksek. Evinde ölen hastasını ziyarete gittiğinde ölen adamın kızı ona aşık olduğunu, isterse hemen nişanlısından ayrılıp onunla birlikte olabileceğini söylemişti. Bence aşık insanın ihtirasını yansıtan bu örnekten yola çıkarsak ölen kızın Bill'in gizli hayranlarından biri olma ihtimali yüksek. Balodaki kızlarla olan sohbet ve ölen hastasını ziyareti sırasında kadının ona ilanı aşk etmesi olayları ilk başta havada kalıyor ama bu bağlamda bakıldığında parçalar yerine oturuyor. Filmle ilgili olarak "konusu yok" diyen, "porno" diyen, "sıkıcı" diyen, "ve tanrı nicole ü yarattı" diyen, "en azından bana iki haftalık malzeme çıktı" diyen ve bunun gibi sapık ve çarpık bir zihniyetle kendi çapında yorum yapan insanları bir kez daha şiddetle kınıyorum. cenko@rocketmail.com
    Puan: 9
  • Harem Suare - Harem Suare

    anlamadım yaa

    valla adamlar iyi çekmiş. amerikavari olmuş. sıkılmadan izliyonuz da ne izlediğinizi bilmiyonuz. kim kimdir kiminledir hiç bişi açık olarak verilmemiş. senarist arkadaş kafasına göre takılmış. yönetmen de ona uymuş anlaşılan. baktım da burdaki herkes de benle aynı fikirde. türklerin de görüntü ve kurgu açısından güzel bir film yapabileceğinin kanıtı ama geri kalanı leş
    Puan: 5