zuxxi.com//sinema|geyiks

mezzoalto

Gençler

vay be... şimdi kassan bi araya gelmez o kadro: fikret kuşkan, oktay kaynarca, ziya kürküt... biri entel yanı ağır basan sıkıcı filmlerin vazgeçilmez depresif kahramanı oldu... öbürü daha "delikanlı" roller peşinde, en son deli yürekteydi... sonuncusu da zati ağa dizilere geçti... kara melekten sonra ne yaptı bilmiyorum... çok şekerdi dizi şimdi bu eşşek kadar olmuş herifleri düşününce "ay yeniden yayımlansa" diesi geliyo insanın..

Dansa Davet

Biz acayip oynardık. İlkokulda, kızların erkekleri tipik olarak "kaba saba ve iğrenç", erkeklerin de kızları, yine tipik olarak "şımarık ve sulugözlü" olarak tanımladıkları zamanlarda karşılıklı uzlaşmaların, sosyalleşmenin ve de en güzeli aşna fişnanın başladığı yıllarda oynanırdı. Minimumu üçüncü sınıftır, genelde dörtler ve beşler oynar. Kızlar bi gruba, erkekler bi gruba ayrılır ve karşılıklı yan yana dizilirler. Bu dizilme faslından sonra bir şarkı var mıydı hatırlamıyorum, bence yoktu. Böyle salak salak durursun, ama o zaman hiç de salakça gelmez sana bu duruş. Oyunun başında kimin kimi davet edeceği konusunda uzlaşılır; mutlaka karşı gruptan hoşlandığın biri vardır; ayrıca yakın kanka grubunun da hoşlandığı tipleri bilirsin, onlar için de heyecan yaparsın. Sırayla davet eden gruptan biri gelir ve gözüne kestirdiği (hoşlandığı, aşık olduğu vs.) tipin önünde durur. Bu onu dansa davet etmektir. Eğer o arkadaşın da sana ilgisi varsa, eyvallah samanlık seyrandır, kolkola girilip kenara çekilinir, aslında dans filan da edilmez. Acılı yanları da vardır. Sizin göz koyduğunuz elemanı başka birisi alır götürür, siz kalp ağrısıyla kalakalırsınız. Bi de duyarsız, kimseye bir hissiyatı olmayan, pasif tipler vardır, sona kalırlar genelde ve herkes biriyle eşleştiği için size de onlardan biri düşebilir. Bir anlamı kalmaz oyunun. Aslında her şey kimin kimi sevdiğini anlamak içindir. Kim kime gitmiş, kim kimi reddetmiş, kabul etmiş. Reddedilenin, yerine dönerken genelde acınacak bir ifade vardır yüzünde. Hele bir kızsa çok daha korkunçtur, o yüzden genelde erkekler yapar daveti. Nice aşklar bu oyunla başlayıp bitmiştir.

New Kids On the Block

posterleri o kadar azimle tavana kadar asmışım ki birşeyin üstüne çıkıp indirmem gerekenler hala duruyor... yaş oldu 23 geçenlerde tayfa odaya geldi boğulacaklardı gülmekten:) hayır mevzuu o değil tipsiz diyenlere gıcık oluyorum ben içlerindeki en yaşlı ve bence en hoş olanı seçmiştim: jonathan:) netekim etrafımda benden başka onu seven yoktu ve kimseyle paylaşmak zorunda felan da değildim:) dayım almanyadan onlarca dergi poster getirirdi bi de türkiyede çıkmamış bir kasetlerini getirmişti off ne hazine... o grubun üyelerinden donnie nin kardeşi mark wahlberg içlerinde tek ünlü olmayı başarmış adamdır... ck reklamlarından sonra sinemaya el attı... bayağı da oynuyor kerata:) step bay step... uu beybe... gana get tuyu gööööörrrrl! pişman değilim yaptım gene yaparım:)

Full House

türkçe adını bilmiyorum ama cosbylerden sonra favorimdir. bir baba, 3 kızı, kızların amcası, amcanın arkadaşı acaip kalabalık bi ev. küçük veledin hastası olmuştuk ailecenek, süper çokbilmiş halleri vardı. ortanca kız genel anlamda silikti, tüm ortanca kardeşler gibi büyük ablayı sinir etme ve küçükle dalaşma gibi misyonları vardı. baba çok derli toplu bir tv sunucusuydu, hoş bi sevgilisi vardı. amca bööle rock grubu olan motosikletli tam da çoluk çocuk kısmını paso şımartan bi model çizerdi, sorumsuz ama sevgi dolu. o amcanın arkadaşı olduğunu sandığım saflığı ağır basan eleman neden o evdeydi ne işi vardı bilmiyorum ama komikti. acaip güzel dizidir sırf o küçük veledin replikleri için bile izlenebilir.

Ter Kokusu

olay bir ofiste geçerdi. bi sürü memur kadınlı erkekli bir de bayan servis elemanı (annem nası bi tabir oldu bu ama şimdi hizmetli desem diyemedim) temizlikten bahsediyorlar. mevsim yaz. bir asansör sahnesi hatırlıyorum ter kokan birinin asansöre binmesi ve asansördekilerin yüzlerini buruşturması. bir de kadın ofiste memurlara çay ikram ederken otobüste nasıl ter koktuğunu felan anlatırdı. sofrada felansanız direkt mide bulantısı. detaylar silinmiş ama kadının 2. bi servis yaparken "sen ne güzel kokuyorsun ... hanım, bu ne parfümü" diyen zeka özürlü memura -ki o kadın tasarruf programında "çorapların rengi aynı olacak değil mi" diyen kadındır- "yok canım ne parfümü, sabun bu sabun, temiz olmak isteyen insan her zaman temiz olur, bilmemkim hanım kokulu sabununu lavaboda unutmuş da yıkayıverdim ondandır" vs vs konulu bir temizlik-temiz kokma tiradı atardı ki sahnedeki diğer hanım ve beylerle beraber biz de evde "yaa ya tabi canım hiç yani" şeklinde kafa sallardık. şahsen o programı izledikrten sonra paranoyak olmuştum, sürekli sağımı solumu koklardım ter kokuyor mu diye. işe yarıyormuş galiba. o teyzenin görmüş geçirmiş saygın ifadesinin hastasıydım. "hizmetli olabilirim ama sizden derli topluyum a salak karılar" mesajı çok şıktı.

Runaway Train

ay. daha adını yazarken bile fena oldum. o ne acıklı klipti ööle. "bob jones / 9 / 5 yıldır kayıp" vs vs. o resimler geçer şarkı akar gider, illaki bi ağlatcak adamı. var mıdır o klibi izleyip, herifin depresif yüzünü görüp de içlenmeyen ha. var mıdır öyle duygusuz ruhsuz bi kişi. içimden bavulumu kapıp kayıplardan birini olsun bulmak için yollara düşesim gelirdi. sonra düşündüm ki mesela ben araştırıcam sonra bi bakıcam ölmüş, nasıl haber verisin ki ailesine. "alınız bu klipteki kızınızı saç tokası" felan mı dicem. ıyy içim fena oldu. vazgeçtiydim ben de. ne şarkıymış bee.