büyük hayalkırıklığı
İzlemeyen okumasin
zeki demirkubuz kesinlikle benim de çok sevdiğim bir yönetmendir. örneğin masumiyet hastası olduğum, bir başyapıt olduğunu düşündüğüm bir filmdir. bu nedenle büyük beklentilerle gittiğim filmde demirkubuz'un bu alışılmadık "kasıntı" tavırları beni derinden üzdü, hatta yaraladı.
öncelikle oyunucu yönetiminde son derece başasırısız olduğunu düşünüyorum. bundan önceki filmlerinde birbirlerinden farklı tipleri sinemaya uygun olarak yaratan tiyatro kökenli oyuncuları başarıyla yönlendiren demirkubuz bu sefer oyuncularından aşırıya kaçacak derecede minimalize bir performans istemiş. bu da onları ilk defa sahneye çıkmış bir tiyatro oyunucusu gibi tutuk ve cesaretsiz kılmış.
ayrıca diğer filmlerinde son derece yerinde işlediği "tutunamayanlar" temasını bu sefer o kadar abartmış ki pek çok yerde komik, gülünç olmaktan ileriye gidemiyor. örnek olarak filmin sonuna eklenmiş ve adeta bir bonus paket gibi iğreti duran itiraf sahnesini; ana karakterin her olaya karşı aynı tepkisiz tavrını-bakkalın "kaç ekmek" sorusundan güzel bulduğu kadının "benimle evlenir misin" sorusuna kadar-; ve savcının bir yerde ana karaktere "sen benim okuduğum bir fransız yazarın romanındaki karaktere benziyorsun" demesini gösterebiliriz.
bununla beraber yöneltilebilecek daha çok fazla eleştirim var ama okuyanları daha fazla sıkmak istemem.
umarım ki bu film zeki demirkubuz un gelecekte ders alabliceği bir film, ders almak için yapılmış bir cesur ama başarısız bir deneme olur yalnızca.
Puan: 4