Evimiz Hollywoodta'nın çizgi film versiyonuydu. Okula gittikleri pek görülmeyen bu kişilerden erkek olanları surf yapar, kız olanlar da bütün gün güzellik salonlarından, süt banyolarından, kuaförden çıkmazdı, başka dertleri yoktu bunların. Nerden geliyo bu değirmenin suyu diye sormadan izlerdik o zamanlar.
Bianca (kötü olanı) ve Lars (ki Bianca kesinlikle daha güzeldi) sürekli rekabet içindeydi. Ama kaçınılmaz olarak Bianca sürekli kaybetmeye mahkumdu, tiyatro seçmesi mi var bacağı kırılırdı, güzellik yarışması mı var havuza düşer ıslanırdı biçare, sinir olurdum. Bianca'nın çirkef bi köpeği Lars'ın da uyuz bi kedisi vardı bunlar da sürekli kavga ederdi.
Laboratuvardan çıkmayıp sürekli buluşlar yapan, kızlar zeki erkeklerden hoşlanır felsefesiyle en fazla bi öpücük alabileceğini göremeyen fazla gelişmemiş mongol bi çocukla, dedikoduları okula anons ederek duyurmakla görevli switchboard mı ne denen kıza değinmeden edemeyeceğim.
Çok gerekli olmasa da izlendiğinde abur cubur yemiş etkisi bırakan garip bi çizgi filmdi işte...