...
İyi ile başlamak gerekirse; görüntü yönetmenliği kusursuzdu. Fotoğraflar, yakalanan kamera açıları mecburen güzeldi. Bizi heyecanlandıran, gerçeklik ses ve görüntüdeki uygunluktu. Oyuncuların yakın plan görüntüleri bizlere yanlarındaymış hissi veriyordu. Aniden gelen beklenmedik ses oyunları (patlamalar) ve aniden gelen görüntü oyunları (ani düşüş ve zorlayıcı oyunculuk sahneleri) harikaydı denilir. Ama diğer birkaç arkadaşın fikirlerine katılmadan geçemiyeceğim. Patlayıcının etkisinin herkes üstünde aynı olmaması. Kimini öldürmesi, kimine yakınında iken hiç zarar vermemiş olması. Başrol kadın oyuncu, profesyonel dağcı kızın yarım saat ömrü kalmasına rağmen, 3 saat sonra hala yaşıyor olması. Diğer sarışın kızın parmağını kırmasına rağmen diğer sahnelerde parmağında herhangi bir sargı bezi dahi olmaması gibi devamlılık hataları vardı. Sponsoru National Geographic olduğu o kadar belli olmasına rağmen, bizi gerizekalı sanan senaristin, senaryoya "National görse bizimle çalışırdı" gibi saçma bir laf koyması gereksizdi. Ama yalan da değil hani, National'la çalışılmış. Ve iyi de olmuş. Ben yinede beğendim. Hiç olmassa ilk defa belgesel tarzı bir filminde iyi bir ekiple çalışılınca, iyi film çıkara bildiğini gördüm. Erkekler için acı bir durum çünkü, neredeyse hiç açık sahne olmadan bir aşkın anlatıla bildiğini gösterdiler. Benim için mahsuru yok. Ben filmdeki aile saadetine, bağlılığa falan takıldım. Artık aileme daha bağlı bir insan olarak yaşayacağım geyikleri de yaşıyorum arasıra...
Puan: 7