zuxxi.com//sinema|geyiks

life-is-mono

  • Kahpe Bizans - Kahpe Bizans

    Cem Yılmaz'la cekilseydi...

    bari onu seyretmeye giderdik..Ben şahsen gitmedim..ama artık Türkiye'de türk-komedi filmlerinin neye benzediğini anlamak için müneccim olmaya lüzum yok..Fragmanı seyredin yeterli olacaktır..zaten dikkat çekmesi umulan sahneler topu topu oradakiler kadardır.. BU ARADA DEÐİNMEDEN GEÇEMEYECEÐİM,SADECEBİR FRAGMANINI SEYRETTİÐİM KAÇ PARA KAÇ FİLMİNE VURULMUŞTUM..AMA KISMET OLMADI GİTMEK.ÇÜNKÜ 3 HAFTA KALDI GÖSTERİMDE..BÖYLESİNE KALİTELİ FİLM 3 HAFTA KALIYORDA.. nostaljik çarkıfelek (büyük yazmaya bile değmez..)nicknameli sıradan bile olmayan türden filmler bakınız kaç ay vizyonda kalacak.. İşte Türkiye'nin geleceğinin BİR KISMINI OLUŞURAN TURKISH NEW GENERATION...
    Puan: 1
  • Belalı Aşk - Mickey Blue Eyes

    Sadece bir kez gülebildim..

    hepsi bu
    Puan: 2
  • Altıncı His - The Sixth Sense

    Are you live...?

    You think again..
    Puan: 9
  • Abuzer Kadayıf - Abuzer Kadayıf

    --- A L İ N A Z İ K -----

    Filmi dün izledim ve yazılabilecek kötü kelimesinden daha başka kelimeleri film ilerledikçe artırmaya başladım beynimde.. Film gerçekten kötü.. Konusunda vurgulanmış olduğu gibi Metin Bey bu filmde oynarken filmdeki Abuzer kılığında olan Profesör'ün canlandırdığı gibi, eleştirdiği düzenin kurbanı oluyor bu saçma baş rolde oynayarak... Gözümde ki azda olsa Kalite imajını yitirdi Metin Akpınar. Yıllardır kullanıyor olduğu doğu şivesini burada da kullanabildiği için başarılı sayılıyor.. Filmde o kadar saçmalık, o kadar kopukluk var ki hangisini yazacağımı bilemiyorum.. Ama bir sahne var ki Metin beyin Sibel hn.'ımı sokak çocuklarını göstermek için şehrin arka sokaklarına götürdüğü sahne O kadar berbat o kadar berbat ki sinemada elimde kumanda olsa ileri alacaktım.. Bu kadar klişeleşmiş replikleri nasıl olduda kullandılar anlamadım.. O sahnede kendimi bir an ARABESK filmindeki Müjde Ar - Şener Şen diyaloglarını dinliyormuş gibi hissetim.. O sahneyi izlerken bunun bir ti ye alma değilde, sistemin gerçeklerini göz önüne serme bahanesiyle yapıldığını düşünürsek yıkılmamak elde değil.. Filmde kullanılan cinsellikte bayağı.. Metin Akpınar gittikçe cinselliği ön plana çıkarıyor.. Gerçektende bu son zamanlarda ki büyük prodüksiyolu filmleri görünce insan üzülmüyor değil.. Neden bir Şener Şen'in imzası olan filmlerin kalitesinde filmlere imza atamıyorlar yıllardır anlayamıyorum. Bence ALİ NAZİK bu filmden kat be kat iyi, düzene eleştiride bulunan ve gerçek olan çarpıklığı yıllar öncesinden gözönüne seren bir film çünki.. Bu tür filmleri izledikçe Ali Nazik,Muhsin Bey,Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni gibi filmleri hatırlayıp üzülmemek elde değil.. Son olarakta bu filmden çıkarılacak hiç bir ders yok zaten.. Aklı başında olan ve Türkiye'de gerçeklerin farkına varmış olan her Türk Vatandaşının aşina olduğu gerçekleri, sanki bir ders veriyormuş gibi bayağılığı kullanark topluma şırınga etmek, eleştiriden ziyade cep doldurmaktan başka bir şey değildir, Sevgili Arkadaşlar..
    Puan: 1
  • Çatlak Profesör II - Nutty Professor II - The Klumps

    Seyirlik Komedi

    Filmi vcd'den izledim geçenlerde. Klasik bir Eddie Murpy filmi gibi başlıyor ve devam ediyor. İlk yarı biraz sıkıcı, aile bireylerinin salakça konuşmaları geçiyor.. İkinci yarı biraz daha eğlenceli. Janet Jackson'ın gamzeleri için izlenilebilir.. :)
    Puan: 7
  • Dar Alanda Kısa Paslaşmalar - Dar Alanda Kısa Paslaşmalar

    Hayatın dar alanında kısa ama dokunaklı dokunuşlar..

    Türk filmlerine olan nefretim bu filmi seyrettikten sonra azaldı sanırım. Nedeni basit; uzun zamandır seyrettiğim türk yapımı filmlen arasında ki bunlara KaHpe Bizans, Ağır Roman, Asansör, Abuzer Kadayıf dahil olmak üzere hep bir zorlama , gerçekçiyetçilik kavramından uzakta kalmış senaryolar ve bunlardaki american vari olaylar, cep doldurmak hedeflenen ve bizlere bir hayli uzak kalan filmler neden oldu.. Ama bu film belki futbol kavramına olan aşkımdan olsa gerek izlemeye karar kıldığım bir film oldu. Filmde çok net gözüken bir çok unsur varki, bunlardan en önemlisi çok doğal olaylar ve karakterlerle bezenmiş olması.. Herşeyin olağan gelişmesi, gereksiz ve zorlama sonucu ortaya çıkan küfürlü diyalogların hemen hemen hiç olmaması (veya rahatsız edici düzeyde kulak tırmalamaması) , türk filmlerinin hepsini ortak yarası ayrıntı unutkanlığının bu filmde dikkate alınması, Savaş Dinçel ve Erkan Can'ın oyunculuk dersi vermeleri ki bir sahne varki Erkan Can'ın futboldan çok sevdiği Nurten için ağladığı sahnedeki iç çekmesinin doğallığı veya insan içine işleyen sıradanlığı bir başka diyara götürüyor kuşkusuz.. Ve içten bir mahalle dayanışma anlatımı, son günlerden dizilerde de çokça gördüğümüz.. Size belki çok şey belkide fazla bir şey anlatmıyacak bir çok duygusal tema içeren bu filmi izlemenizi öneririm. Benim gibi Türk filmleriyle arası pekte hoş olmayan biri için, gittiğim 4. sinemada akşam matinesinde bularak seyretmiş olsamda, bu çabama değdi doğrusu sevgili arkadaşlar.. sinema konusunda farklı fikirleriniz için her daim beklerim. mysterious_birisi@yahoo.com
    Puan: 9
  • Rocky - Rocky

    En iyi filmlerden birisi.

    Anahtar kelimeler, hırs, masumiyet, çoşku, huzur ,cesaret, huzur..
    Puan: 9
  • Rocky 2 - Rocky 2

    Göz yaşartıcı bir hırs ve dayanışma

    Puan: 9
  • Rocky 4 - Rocky 4

    Herşeye rağmen güzeldi.

    Daha öncekilerden geri kalmış olsada.. güzeldi.
    Puan: 7
  • John Malkovich Olmak - Being John Malkovich

    Being John Malkovich

    Film daha ilk dakikasından itibaren odadakileri kendine esir etmiş gibiydi. Oysa henüz oyuncular bile görünmemişti. Herkes ekrandaki “kukla”nın dansını çıt bile çıkarmadan seyrediyordu. Sonra “kuklacı” uyandı ve film de durdurulamaz bir hızla başladı. Filmin yaklaşık onuncu dakikasında ilk kendi kendine söylenen Lewis Carroll oldu: “Ne güzel, zamane gençliği hala benden ilham alıyor.” Fakat iki dakika daha geçmeden, Carroll böbürlenmeyi bir yana bırakarak şaşkınlıkla Alice ile tavşanı harikalar diyarından ekran karşısına çağırdı. Çünkü BJM çok daha sürreal bir deneyim olacağa benziyordu. Neden sonra Andy Warhol küçük histerik kahkahalar atarak, “Ben dememiş miydim? İşte gelecek bu filmde geldi!” diye bağırarak ünlü sözünü gururla tekrarladı: “In the future, everyone will be famous for 15 minutes…” Tavşan kendini fazla kaptıran Warhol’u uyararak susturdu. Film bittikten sonra odayı önce sessizlik, sonra da bir uğultu kapladı. Sigmund Freud aynı anda hem sağında oturan Jean Martin Charcot’un hummalı bir şekilde “consciousness, pre-consciousness, unconsciousness levels” hakkındaki teorilerini filmle örneklendirmeye çalışmasına, hem de solundaki Josef Breuer’in filmdeki deneyimin neredeyse cathartic terapiye eşdeğer olduğunu savunuşuna kulak kabartmaya çalışıyordu. Breuer’e dönerek “İyi ama, filmdeki karakterler hipnoz etkisi altında değiller ki…” dedi Freud, “Ya da… sizce filmdeki deneyim bir çeşit hipnoz sayılabilir mi, azizim?” “Önemli olan bu değil, sayın dostum…” diyerek lafa karıştı Salvador Dali. “Kimliklerinden ve deneyimlerinden memnun olmayan insanlar gün geçtikçe çoğalıyor, farkettiniz mi? Ve yanılsamalar gerçeğin yanında ne kadar da çekici? Hep söylerim, ‘the difference between false memories and true ones is the same as for jewels: it is always the false ones that look the most real, the most brilliant.’…” Ben mi? Tüm bu tartışmalara karışmadım bile. Ama mutlaka birşeyler söylemek gerekirse… Spike Jonze ve Charlie Kaufman gibi iki rahatsızlık derecesinde arızalı beynin yarattığı, tüm zamanların en şaşırtıcı filmlerinden biri BJM. Göz kamaştırıcı bir sürrealite, kaçıklık sınırlarını zorlayan obsesyonlar, dahice bir yaratıcılık. Karışık, saçma, komik, inanılmaz derecede sürükleyici. Ama tek kelimeyle olağanüstü. John Cusack, Cameron Diaz, John Malkovich ve Catherine Keener ise böylesine absurd bir hikayeyi öyle gerçekmiş gibi oynamışlar ki, seyrederken bir ara olanlara inanarak seyrettiğimi farkettim ve duyduğum hayranlık bir kat daha arttı. BJM bir kara komedi mi, psikolojik drama mı, hepsi mi, ne? Nitelendirmek zor, bana da düşmez zaten. “Hayat onu düşünenler için komedya, hissedenler için tragedyadır.” demiş bir filozof. Belki biraz öyle. Belki alakası bile yok. Kafanız mı karıştı? Siz bir de filmi seyredin! Biliyorum, içinizden “Bu nasıl eleştiri, film hakkında neredeyse hiçbir şey söylemedi…” diye geçiriyorsunuz ama seyrettiğinizde ne konu ne de karakterler hakkında en ufak birşey söylemediğime çok sevineceksiniz (Bir Lady’e de bu yakışırdı zaten). Ben ise ilk dakikalarından itibaren bir sonraki kareyi sürekli merak ettiren ve her sonraki karede insanı daha da şaşkına çeviren BJM’i ilk kez seyrediyor oluşunuzu kıskanıyor olacağım. Lady Witchcraft NOT: Bu yorum Withchcraft'ın -sayfanın başından üç say- yorumunda bahsettiği http://www.geocities.com/lordunuz/john.html adresinde yazdığı özel bir yorumdur. Ordan buraya aynen copy-paste edilmiştir. İnanmazsanız gidip bakın!
    Puan: 9