İç Çamaşırı
A Walk on the Moon
1999
Ortalama Puanı: 5.8
Öykü
Pearl, çok genç yaşta hamile olduğu için evlenmiş, otuz yaşında, iki çocuk annesidir. Gençlik yıllarını çocuklarını yetiştirerek ve kocasına iyi bir eş olabilmek için harcamıştır.
1969 yılının yazını Cathills'teki bungolovlarda geçiren ailenin, televizyon tamircisi, iyi yürekli, fakat vurdum duymaz babası bütün hafta çalıştığı için, sadece hafta sonlarını ailesiyle geçirmektedir.
Tatil beldesinin etkileyici hippi çamaşır satıcısı, Pearl'ün duygularını depreştirir ve imkansız olan gerçekleşir; çamaşırcı Walker, Pearl'ü geç kalmış gençlik yıllarına götürür, ateşli bir aşk yaşamaya başlarlar.
Pearl unutulmuş heyecanları tekrar keşfederken, 14 yaşındaki kızı buluğ çağının gereklerini yerine getirerek karşı cinsle ilk heyecanını yaşar.
Hikayenin özeti: Bahsi geçen yaz, ana - kız için bir hayli verimli geçecektir.
İzleyenler ne demiş?
Şu filmlere isim verenler var ya...
Belki adımdan da anlıycaanız gibi ben bi bayanım ve bu filme gittim çünkü ne menem bişiy olduunu biliyodum yönetmeninden ışıkçısına kadar herkesi tanıyodum nerdeyse ama ismin burdaki adını görünce şok oldum. Yok bööle bi olay yaa. Japonlarlan sidik yarışına girdik. (onlar da James Bond serisinin Dr. No'sunu Doktor istemiyorum felan gibi çevirmişler.) Neyse, film oturmuş, iyi, gidilir yani. Görmekte fayda var daha ne diyim. Ama yine de o film isimcilerini bi temiz dayakla terbiye etmek gerektiği kanaatindeyim. Hörmetlerkel alaka...
A Perfect Murder'i izleyenler hatırlayacaktır, bu Viggo Mortensen var ya, o filmde de evli kadını baştan çıkaran bir yasak aşk faili idi. (kadın da Gwyneth idi... ooofff yaa...) Sanırım bu abinin tek bildiği rol bu... Baba hazır bekliyo, bir yasak aşk olayı olunca arıyolar cepten : "koç geliver bi koşu, bak sana iş çıktı" diyolar, baba da gidip evliliğin monotonluğundan bunalmış güzelim hatunlara mutlu anlar yaşatıyo... Neyse, film kendine zaman olarak 69 yazını, mekan olarak da Amerika'yı seçmiş... Gençliğini doyasıya yaşayamadan kazara hamile kalıp evlenmiş ve kocası tarafından ihmal edildiğini düşünen bir kadının heyecan arayışlarını izliyoruz, fonda da Woodstock ve Ay Yolculuğuna tanık olarak... film fena sayılmaz, matrix'e 10 üzeri 8 puan verenlerden değilseniz bu filmi sıkılmadan, keyifle izlemeniz mümkün...gerçek hayatta kayınvalideler ve kocaların bu kadar anlayışlı ve hoçgörülü olup olmadıklarını bir yana bırakırsanız, yaşamın tam orta yerinden ve insanı çeken bir öyküsü var filmin... Diane Lane'in çok çekici bir kadın olduğunu belirtmeden de geçemeyeceğim... Ailenin haşarı genç kızı rolündeki Anna Paquin ise tek kelimeyle şeker...Yakın gelecekte Hollywood'un gözdesi olacağına bahse girebilirim...ehehe
Sevgili sinema dostları... bir önceki "kel alaka" başlıklı yorum da bana ait... Aslında filmin Türkçe adının, konusu ile ilgisi hakkında da birşeyler yazacaktım ama unutmuşum... Filmlere Türkçe isim bulmakla görevli şahısları saygıyla anıyor ve yaratıcılıkları karşısında hayrete düştüğümü belirtmek istiyorum. Sanırım sevgili dostlarımız filmin iç çamaşırı ile ilgili olabilecek tek sahnesini çok sevmişler ve filme bu sahne ile ilgili bir isim vererek ölümsüzleştirmek istemişler... "En absürd film ismini bulanlar" olarak sinema tarihine geçtikleri için onları tebrik ediyorum...İç çamaşırı! Bok iç çamaşırı!
Ulan bulun bana bu filmi çevireni!!! Lan bi kişi bu şsimleri çeviriosa, başka kimse ona, yaw manyakmısın olm olurmu ööle şey falan demiomu yani ne alaha iç çamaşırı yaa!!!huop! alo çeviren!!
Bu çevireni yakalayıp evire çevire döverekten ingilizceyi bi güzel belletmek lazım. Başka bi şey de demiyorum.arkadaşlar bidakka
yalnız şööle bi durum var blauz men filmin hakkaten ikinci adı, aynişey gibi, the crow:city of angels.. bide şeyvar, filmin gastadeki reklamında diane lane in gööslerini bisütyen çizipkapamışlar (gibi geldi bana) emin olamadım ama orjinal afişte elbise var aynı pozda..alla alaaa anlamadım ben şimdi... puan veremeycem, filmiizlemedim daa..