En sevdiğim İngilizce dersleridir. Siyah, yuvarlak kesimli saçları olan tombul bir ablamızla, kocası mı arkadaşı mı olduğunu bir türlü kestiremediğimiz yabancı bir amca vardı; Michael amca. Bir Michael, bir bizim abla okurdu cümleleri vurgulaya vurgulaya. ”Kitabınızın 14. sayfasındaki sorulara göz atınız” türünden laflar ederlerdi de hep merak ederdim acaba bunu izlerken güzel güzel, defter kitap açık, hem dinleyip hem yazan örnek öğrenciler var mıdır, diye. Bir de bu derslerde yabancı kısa filmler vardı, ya havaalanında ya parkta ya okulda geçen.
Diğer açıköğretim derslerinde ruhsuz bir öğretmen oturur, önündeki masada mutlaka bir çiçek olurdu. Konuşmaya mecali kalmamış gibi mırmır anlatırdı birşeyler sabit bir noktaya odaklanmış gözlerle.