gittik, gorduk, begendik...
Soguk bir kis gecesi, filmin orijinal versiyonu seyredebilelim diye saat 22 seansina gittik, disarda felaket bir yagmur, gittigimiz sinema cok sapik bir ara sokakta. Filmi gormeden birkac gazetede yazisini okuduk, daha Turkiye'de cikmamis, zuxxi sayfayi hazirlamamis... Oturduk, elimizde misirlarimiz taze, film basladi, bruce, karisi ve cocuk kahramanimizla tanistik, baktik film yavas yavas ilerliyor, bir saat gecti artik ne olucaksa olmali falan diyoruz, konunun islenmesi uzunca devam ediyor, ornekler cogaliyor falan, ustumuze uyku cokuyor. Iki onemli sorun var diye anliyoruz adamin olayini, bakalim nasil cozecek derken, iki dakika icinde hersey cozulmus oluyor, biz de "yuh be, oldumu boyle kolay, amerikali nede olsa, bruce willis" diye geyik yapiyoruz, "degdi mi simdi?" derken, sonra birden birsey oluyor (yav tamam dallamalik edip soylemek yok burda!) elimdeki misir kutusu yere dusuyor, "ohaaa abi" oluyoruz, butun salon ugulduyor, "hehe" diye sirityoruz pismis kelle misali "amerikan filmi oglum" ayaklari, klasik. Bu arada yanimdaki koltuktaki koca kari "beyfendi ne oldu? millet niye sasirdi falan" diyo, "bosverin, bir daha seyredin o zaman daha iyi anlarsiniz" falan derken filmin sonunda zaten romantizmin borulari patliyor, "vay be aska bak, kader, alinyazisi" gibi turk filmleri modunda bir suru kiz aglamakli, saygiyla karsiliyoruz, bruce abinin sikligini takdir ediyoruz, adama da takim elbise yaklasiyor, hele soyle ciddi ciddi "dinlemedeyim merkez, 1,2" triplerine indiginde. Ne diyelim, gidin gorun, sonundaki orijinallik sizi de sasirtsin "vay be nasil da bambaskaymis aslinda film basindan beri, hatta bak soyle soyle olmustu da ...." gibisinden exit/cikis tunellerinden gecerken, tramvay beklerken konusacak konunuz olsun.
Zuxxi'ye not: being John Malkowich de iyi film usta, fazla bekletme yazacak ilginc seyler var! :))
Puan: 8