zuxxi.com//sinema|geyiks

CevadPrekazi

  • Vizontele - Vizontele

    yazik

    Oncelikle, filmdeki oyuncu kadrosuna gore kesinlikle yetersiz bir senaryo yazilmis. Zaten konu da pek ilginc degil. Sanki biz bilmiyor muyuz doguanadoludaki imkansizliklari ordaki sorunlari? Gerci film bu sorunlara da pek dikkat cekememis ya neyse. Filmde bir cok birbirinden bagimsiz konular vardi. Ornegin doguya televizyonun ilk kez girmesi, askerlik,yobazlik ve yeni teknoloji dusmanligi, deli emin, baskanin haylaz oglu, ve iste askerden sevgilisini bekleyen genc kiz gibi.. Fakat bu konularin hepsi havada kalmis. Hic bir sey birbirine baglanmamis. Sonra deli emin'in filmin sonlarina dogru anlattigi Danimarkali sevgili neyin nesiydi? Iste boyle bir suru kopuk konular aslinda hic birseye benzemeyen bir film. Oyunculuklardan da soz etmek isterim: AST'dan tanidigimiz Altan Erkekli zaten sive konusunda buyuk bir ustad. O yuzden dogulu sivesini cok guzel konusuyor. Hadi Cem Yilmazinkiler de pek batmiyor diyelim. Ama geri kalan oyuncularin dogulu sivesini sanki bir kabarede taklit yapar gibi konusmalari bir kere bana cok batti. Altan Erkekli ile beraber Cem Yilmaz super oynuyor. Cem Yilmazin oyunculuga inanilmaz bir kabiliyeti var. Aldigi rolu baskasi oynasa bu kadar ilginc bir karakter ortaya cikmazdi. Dort dortluk bir karakter cizmis. Espirileri de filmi kurtaran ender unsurlardan biriydi. Demet Akbag zaten heykel gibi bir kadin. Karakter olarak oglunu askere gondermis dogulu bir anneyi canlandiriyor. Yalnizca filmde boyle "pencereden yildizlara bakip 6. hissiyle oglunun askerde basina bi sey gelip gelmedigini anlamaya calisan" insan olma sevdasi bana cok komik geldi. Kaldi ki doguanadoluda ucra kosede yasayan annelerin bu kadar entel olduklarini pek sanmam. Yilmaz Erdogan'in karakteri aslinda fena diildi ancak bu " yari deli yari superzeka" ya da " aslinda cok akilli bu yuzden dislaniyor" imaji sanki biraz amerikan filmlerinden yurutme gibi geldi bana. Hem sonra filmde neyin mesaji verilmeye calisilmis o da belli degil. Yilmaz Erdogan bu film icin butun parasini harcadigini soyluyor. Bunca paraya baska bir senaryolu ya da yine ayni senaryo ile daha vurucu bir film yapilabilinirdi bence. Ama ben bu filmde Y. Erdoganin senaryo ve sinema konusunda yetersiz bir sanatci oldugunu gordum. Budur benim fikrim.
    Puan: 4
  • Çikolata - Chocolat

    Küçük Dünyalar, Küçük Mutluluklar..

    Çokk etkilendiğimi söylemek isterim. Küçük bir kasabada insanlarin tutuculuğu ve bir yandan da aslinda bazi seyleri aşmak istemeleri, belediye başkanının onlara engel olmaya çalışması... Bu filmde açikçası şunu gözlemledim, tutucu bir toplulukta öyle bir kadın demek ki kafasına taş yemeden, bacaklarına jilet atılmadan sadece "pasif direnişle" barınabiliyormuş. Bizim ülkemizde böyle bir olay olsaydı herhalde kadını taşlarlardı. Toplumumuzun bazı şeylerden ders çıkarması gerekiyor. 1950'lerdeki küçük bir Fransız kasabası, 2001 yılındaki Anadolu halkının tamamından daha medeni davranışlar içinde bulunabiliyor. Toplum olarak bazı şeyleri aşmamız lazım. Filmin masalsı anlatımı gerçekten mükemmel, Oscar'a aday olması şaırtıcı değil bence. Ve bilmiyorum kimse belirtti mi ama, filmin müzikleri gerçekten çok güzel. Rachel Portman tarafından bestelenmiş. Mutlaka edinin. Hem filmden hem de müziklerinden çok etkilendim.
    Puan: 8
  • Pearl Harbor - Pearl Harbor

    no no no!

    Yaklaşık bir senedir beklediğim bir filmdi ve kesinlikle hayal kırıklığı.. Yani zaten filmin 2. Dünya Savaşı ya da Pearl Harbor faciasıyla bi alakası yok. Bi tek bombalama sahneleri gerçekten muhteşem, açıkçası filmin izlenecek tek olayı. Onun dışında filmin iligilendiği tek sorun hatun ona mı versin öbürüne mi? ya da çocuğu kime kakalasam acaba? gibi bizim Türk filmlerinde bile rastlayamacağınız berbat bir arabesk. Filmin son bir saati ise zaten amerikanın şahlanışı falan filan.. Ulan sanki bunlar atom bombası atmadı Japonlara? neyse. Buna gitceğinize TV'de sağlam bi Ediz Hun-Hülya Koçyiğit yapıyı izleyin buna on basar!
    Puan: 3