zuxxi.com//sinema|geyiks

aparkat

Dr Alban

"Hello Africa" adlı eseri her popüler yabancı şarkı gibi türkçemize "Hello Adana ne var ne yok oradaaa? Çok özledim laf aramızdaa. Gürbüz güzel bir kız idim ne hale düştüm bak sonunda!" şeklinde çevirildi. Her dinlediimde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Arif Verimli'nin yardımına ihtiyacım olurdu.

Hulahop

harçlıklarımızla bi hulahop aldık 4 arkadaş. ama seyrettiğimiz gibi kolay olmadıını biz de beceremeyince anladık. soona onu basket potası yaptık. attıımız her top basket oluyodu. çabuk sıkılmıştık.

Sabit Futbol

futbolcuların büyük bi bölümü kırılınca biz de emmioğluyla bi oyun icat ettik. çok zevkliydi ve hala fifa'dan sıkıldıımızda ve üşenmediimizde oynarız. futbolcuların dibindeki lastikleri çıkarıp halıda takım dizilişi şeklinde yatar vaziyette dizerdik. (4-4-2, 4-3-3 gibi) söktüümüz kaleleri ve kaleciyi de halının uçlarına yerleştirdikten sonra, futbolcularla tek tek paslaşa paslaşa ileriye akın yapar, top hangi futbolcuya yakın durduysa parmak hesabı ölçerek oynardık. inanın çok zevkliydi. hatta futbolcuların isimlerini yazıp transfer yapıcak kadar ileri gittiimiz bile olmuştu. hey gidi hey hey.

Duman Arabaları

bizim bi abimiz vardı belediyede ve ilaçlama olayını o yapardı eski model bi kamyonetle. ama adamcaazın çocuklarla başı dertteydi. bi gün arabayı bizim ordaki kaavenin önüne çekti. çay içmeye inmişti. biz de yanına gittik ve hoşsohbet olduu için muhabbete daldık. birden gözüm arabanın kasasına takıldı. o duman çıkaran makinanın etrafı, kasanın kapaa falan her taraf gres yağı olmuştu. nedenini sorduk. - veletler artık asılamıycaklar bu akşam arabaya. mutluluğu gözlerinden okunuyodu. çünkü arabanın peşinden koşan çocuklarla verdii mücadele yüzünden iş yapamaz duruma gelmişti. öyle ki; ilçe sakinleri çocuklarına arabaya asılmamalarını söyliiceklerine, bizim muammer abiye; "amman biraz daha yavaş sür çocuklara bişe olmasın." diyolardı. lafı fasla uzatmayalım. ertesi gün muammer abinin yüzü yine asıktı. sebebini sorduumuzda bize kamyonetin kasasını işaret etti. gördüümüz manzara karşısında donakalmış, hatta dumura uuramıştık. her tarafı yağlı kasaya gazete kaatları, eski bir kilim ve naylon serilmişti. evet biz bile o anda içimizden "vay eşşooleşşekler vay" diye geçirmekle yetindik.