zuxxi.com//sinema|geyiks

totient

Yeke Yeke

walla mori sanırım nijer ya da nijeryalıydı. ya da oranın civar köylerinden bi yerlerden. üniversiteye girdiğimizde sınıfımızda nijeryalı bir çocuk vardı. çok halis mulis, kendi halinde biriydi. ben de afrika dili ve edebiyatı hakkında yeke yeke'den ibaret olan engin bilgimi ona açarak çocuğu dumur etmiştim. o güne kadar çat pat türkçe konuşan çocuğun dilini çözmüş, ben anlamıyor bişey, ne diyorsun, ne? ha? şeklinde saf saf bakmasına sebebiyet vermiş, türkün bilgi ve kültürünü dünyaya tanıtmıştım.

Apartman

Kapıcı çöp, aidat filan toplarken bütün zillere basar ya, herkes birden çıkar kapıya. Bir gürültüdür, bir homurtudur başlar apartmanda. Karşı komşuların en sevdikleri sohbet budur. Bitmez, sonu gelmez bi türlü. Ulan madem bu kadar çok konuşcak şeyiniz var görüşün konuşun. Olmaz illa kapıcı ayarlıycak bu buluşmayı. Kapıcılar aidat yerine yevmiye toplasa sosyal açıdan nasıl bir hizmet yapmış olur, toplumu birbirine nasıl kaynaştırır demek ki... Kapatalım bu konuyu.

Mahalle Maçları

oynayacak kişi sayısının tek olması ve kimsenin oyundan çıkarılarak kalbinin kırılmak istenmemesi durumu sözkonusu olur sıkça. bu durumda futbol kariyeri en berbat durumda olan fasulyeden tabiri ile adlandırılarak birinci devre bi takımdan ikinci devre bi takımdan oynatılarak ufacık yüreklere ve beyinlere adaleti yerine getirmiş olma duygusu zerk edilir. akşam herkes eve gidip yattığında da hep o günkü maçı, varsa attığı golleri, kaçırdıklarını, bir sonraki maçlarda yapmayı planladığı hareketleri hayallenerek uykuya dalar. bu planlanan ama becerilemeyen hareketlere girmiyorum. ben mahalle maçı kurallarının nasil bilindiği sorusuna ise kalıtsal diyorum.

Kız İsteme

Uffff, ne geyiktir! Aslında kızdan daha zordur damat adayının durumu. Hele bir de aile ile ilk defa tanışıyorsan. Köşede oturan, kız tarafını tutan yaşlı hala, teyze, dayının kendi aralarındaki fısıldaşmaların hepsinden kıl kapar, kulak kabartır dinlemeye çalışırsın, duyamazsın kafayı yersin. Kalkıp yanlarına gitmek de olmaz. Otur işte uslu uslu. Olmaz, duramazsın, biliyosun işte senin hakkında konuşuyorlar. Neyse çok geçmeden ortaya çıkar zaten sonuç. Eğer fısıldaşan iki kişi fısıldaşma tribinden sonra sana gülerek bakarsa tamamdır; almışsındır onayı. Yok şöyle bir bakış fırlatırsa boku yedin. Oturuşunu toparlarsın, ya da farkettiğin bi yamuğun (suratında salak bi gülümseme, açık fermuar, kayık kravat, yanlış iliklenmiş ceket düğmesi, burunda sümük, vs...) varsa hemen düzeltirsin ama nafile almışsındır eksiyi. Bi de isteme aşamasına bi türlü geçemeyiş vardır. Anne ile baba sürekli kaş göz yaparlar ama bi türlü senkronize olup dalamazlar konuya. Çok yorucudur çok. Siz siz olun istemeye gitmeyin. Onlar halletsinler aralarında.