ikarus99

O yıllarda Orhan Baba'nın bir röportajında Eye of the Tiger'ın sözlerini oğluna tercüme ettirdiğini ve gençliğimize bu tarz bestelerle yaklaşacağını söylediğini hatırlıyorum. O gün bugündür beklerim ki babanın bir şarkısı bana karda sırtımda odun taşıttırsın.

Commodore 64'ün dandik joystickleri vardı ki iki futbol oynayınca hemen daaalırdı. bizde bantlar çiviler bilmemnelerle randıman almaya çalışır, arkadaşımıza karete oyunlarında yenilince de "josstiğim bozuldu" diye bahane bulurduk.

Bi zamanlar saatli tükenmez kalemler türediydi. Metal, eşşek gibi ağır ama tepesine yakın biyerde elektronik saati var. Tepesine basınca tarih marih görüyosun. Hiç kırtasiyede satıldığını görmedim, genelde eşantiyon falan olarak eline geçerdi insanın.

Bi de siz veznede işinizi görürken arka tarafta sürekli elinde telefon ya da evraklarla dolaşan tipler vardır, önemli adam edasıyla. Bu tipler genelde biraz topluca olur ve pantalonları hafifçe düşüktür. Bazen kuyrukta tanıdık müşteri varsa selamlaşırlar, adamı oturtup işini içerden bitirirler. Şahsen ben o içerdeki adamlardan biriyim işte.

Dükkanlara servis yapan çay ocakları çay bardaklarının üzerine soğumasın diye minik bir kapakçık kapatırlar. Bu kapakçıklar nefis icatlardır, üstüne şeker de konularak maksimum fayda sağlanır. Hem termal koruma hem de taşıma işlevini gören bu kadar minik ve ucuz bir aracı icat etmiş bir ülkenin evladı olmaktan gurur duyarım.