zuxxi.com//sinema|geyiks

Witchcraft

  • John Malkovich Olmak - Being John Malkovich

    ...

    Kesinlikle seyredin, mutlaka. Ben de ilk dakikalarından itibaren bir sonraki kareyi sürekli merak ettiren & her karede insanı daha da şaşkına çeviren BJM’i ilk kez seyrediyor oluşunuzu deli gibi kıskanayım. Film kadar olmasa da, biraz tuhaf bir yorum okumak isterseniz: http://www.geocities.com/lordunuz/john.html
    Puan: 10
  • Aile Babası - The Family Man

    ...

    Film hakkında söyleyebileceğim ve genel olarak "Klişeleşmiş Yapılar" başlıklı bir küme altında toplanabilecek olan tüm sıfatlar ve açıklamalar bir yana, The Family Man'in çıkış noktası olan denklemin sunuluş şeklinde akıl almaz bir mantıksızlık yatıyor. Bilindiği gibi, filmin temellendirildiği denklemin bir ucunda tam anlamıyla "şaşalı" bir hayat; diğer ucunda ise "aile" kavramı yatmaktadır. Nicolas Cage'in yapması gereken ise, denklemin hangi ucunda yer almak istediğine karar vermektir. Mantık hatası ise şu dikkatsizlikten kaynaklanmaktadır: Filmdeki "family man" prototipine uygun bir adam ele alalım. Bu kişi, aile kavramının sunduğu tüm güzelliklere sahip olsun. Bu koşullar altında sahip olduğu ve sevdiği eşini, çocuklarını ve yaşamındaki diğer değerleri maddesel değerleri yüksek nesneler ve ortalamanın çok üstünde bir hayat tarzı uğruna feda etmemesi gerçekçidir. Çünkü herşeyden üstün tutulan aile sevgisi zaman içinde kazanılan bir olgudur. Ancak, filmdeki gibi tersi düşünüldüğünde insan doğasına aykırılık söz konusudur. Kişide farkına varılmayan fakat yaşanıldığında özlenildiğinin bilincine varılan gizli bir aile özlemi olması mümkün olsa bile, bu sevginin öyle 1 haftalık bir zaman diliminde diğer yaşamından vazgeçme seviyesine yükselmesi gerçekten de olanaksızdır. Evli olarak geçirilen 13 yıl bir bütündür. Çocukları olduğu söylenilen kişilerin kendi çocuğu olduğuna veya nasıl ve hangi koşullarda böylesi bir aşk yaşadığına dair hafızasında herhangi bir iz taşımayan geçmişsiz bir adamın, tam anlamıyla bir "baba" ve "eş" sevgisi hissetme mertebesine ulaşması öyle kısacık bir zaman dilimine sığmaz. Yaşanılan şeylerin toplamıdır insanın ailesini ya da daha genel anlamda sevdiklerini materyal tüm değerlerin üstünde tutan. Bu durumda birkaç günlük bir sanal gerçeklik sayesinde "family man" olmak öyle her yigidin harcı değildir. Sonuçta, söz konusu koşullar altında böyle bir denklem kurup da bunları seçenekmiş gibi oyuncuya sunmak çok mantıksızdır. Zaten film öyle optimist/romantik bir bakış açısı sunar ki, sonunda denklemin hangi tarafında yer almak istediğine karar veren Nicolas'ın, buna rağmen kalan hayatında seçeneklerinin ikisinin de tüm avantajlarını kullanabileceği mesajını alırız. Hoş, alt okumaya açık olmadığı kadar, üstüne düşünülmeden yapılmış popüler kültür yalakası bir film için bunca laf sarfetmek bile zaman kaybıdır. Tıpkı filmi seyretmek için ayırmış olduğumuz zaman gibi.
    Puan: 3
  • Amerikan Sapığı - American Psycho

    ...

    Gerçekten de iyi mi, kötü mü; sevdim mi sevmedim mi bilemediğim, kendi kendimi kararsızlıklara sürüklediğim bir film oldu American Psycho... Aslında film pek çok açıdan (sanırım) yapmak istediklerini gerçekleştirebilmiş bir çalışma. Ama bunu seyirciye ne kadar aktarabilmiş orası biraz şaibeli. Esas olarak, filmde belirli bir sapık portresi çizilmekten çok, 80'li yılların meşhur "ben" akımına (aka. "ME" DECADE) büyük bir taşlama yapılmış. Oldukça da ilginç, karikatürize bir hiciv sanatı ortaya konulmuş fikrimce. Bu kapsamdaki sekanslar da bayağı başarılıydı. Özellikle 80'lerin "kimlik kaygısı"nın trajikomik bir şekilde irdelendiği ve herkesin yeni yaptırdığı kartların yanyana masaya dizildiği sahne ve akabinde ordakilerin tepkileri takdire şayan bir anlatımdı. Ayrıca, Bateman'in her sabah tekrarladığı banyo ritueli ve aynaya bakarak tüm bunların sonucunda pek birşey değişmediği yolundaki yarı-itirafı (yüz maskesi sahnesi)... Hepsinin ötesinde, sıradanlığı ve içeriksizliği tüm dünyaca kabul gören Phil Collins, Whitney Houston... gibi bilimum şarkıcının eserleri hakkında (üstelik çok da ilginç anlarda) Bateman'in yaptığı yorumlar harikaydı. İşte tüm bunlar göz önüne alındığında, filmde 80'li yılların gayet güzel bir şekilde yerildiğini ve bu hiciv işinin iyi kıvrıldığını söylemek mümkün. Ancak, filmin geneline bakıldığında insanın birçok "ama" ile başlayan cümle kurası geliyor, kesinlikle tatmin edici olmayan taraflar mevcut. Bunlar da genel olarak, işlenilen tüm temaların biraraya getirilememiş olmasından kaynaklanıyor gibi. Bu konuyu irdelerken filmin sonuna da bazı atıflarda bulunmak şart, ancak igor'un yorumuna katılmamak da elde değil. O nedenle, filmin sonu hakkında fazla bilgi vermeden irdelemeye çalışmak lazım. Seyreden birçok kişi filmin sonunda ne olduğunu anlamadığından şikayetçi oldu, ki bunlara ben de dahildim. Sonradan düşündüm ki, filmin genelinde (Taa en başındaki kek ve ahududu şurubu görüntülerinde itibaren hem de) yansıtılmak istenen tek bir fikir vardı: Hiçbirşey göründüğü gibi değil. Hele ki bu kalıbı 80'li yıllarla birarada düşündüğümüzde, insanların kendilerini belirli maskeler altında gizlediklerini, toplumda lanse etmek için kendilerine abartılı "dış görünüm"ler hazırladıklarını ve bunların sonucunda ise kim olduklarını kendilerinin bile unutucak bir noktaya geldiklerini gördük. Henüz kendilerinin kim oldukları hakkında bile tam bir fikre sahip olmayan bireylerden oluşan bu toplumda, haliyle karşımızdaki insanların kim olduğu hakkında tam anlamıyla bir belirsizlik meydana çıkmış durumda. Ben, yönetmenin bu belirsizliği filmin sonuna da taşımış olduğunu düşündüm(Yazıya dikkat edin: "THIS IS NOT AN EXIT"): Birşeyler görüyoruz ve onu kendi algıladığımız şekliyle yorumluyoruz… Filimin sonunda da değişen birşey yok, ne görüyorsak onu kendi algılarımız doğrultusunda yorumlamamız gerekli. Bu yorumu ise, igor'a fazlasıyla hak verdiğim için daha fazla açmıyorum, çünkü bu kesinlikle filmin sonunu anlatmadan yapılması mümkün olmayan birşey. Christian Bale'in sapık yorumunu da atlamamak lazım tabi. Christian Bale özellikle o tuhaf yüz ifadesiyle rolüne tam manasıyla uyum sağlamış. (Bu rolün ilk olarak Leonardo DiCaprio'ya önerildiğini biliyor muydunuz? Kendisinin başarılı bir aktör olduğunu kabul etmek zorundayım; ama Amerikan Psycho olarak tam bir fiyasko olurdu düşüncesindeyim. Herneyse…) Sonuç…? Kararsız kaldım. Dediğim gibi, iyi miydi, kötü müydü bilemedim. "Ben birşeyleri mi kaçırdım?" diye düşünmeme sebep oldu. Sanırım iyi toparlanamamış demek en mantıklısı. Ama yine de vakit kaybı olmadığı net; bence izlemeye değer. PS. Şimdi de 6 mı versem, 7 mi diye kararsızlığa düştüm... 6,5 olsa keşke... Üfff.
    Puan: 7