Nuremberg Duruşması

Judgment at Nuremberg

1961

Ortalama Puanı: 9.0

Öykü

II. Dünya Savaşı sona ereli üç yıl, esas mahkemeler sona ereli iki yıl olmuştur. Lakin soğuk savaş günden güne dünyayı daha fazla üşütmeye başlamaştır. Emekli yargıç Dan Haywood, görevlerini Nazi soykırımına alet eden dört yargıcın yargılanacağı mahkeme için Nuremberg’in yolunu tutar. Bizi de yanına katar. Mahkemeye bire bir tanıklık ederiz ve Yargıç Dan bütün davayı değerlendirirken biz de olayın tüm gerginliği ve yargıcın üstüne binen tüm çelişkileri bir bir yaşarız. Kısaca ucundan acık yargıçlık ederiz. Alman halkının duygularına, kişisel iyi-kötü anlayışına göğüs geren ve bu fevkalade zor, aynı zamanda önemli kararı veren kişi olmadığımız içinse yaratana şükrederiz.

Notlar:

  • 1962 senesi Akademi Ödülleri'ne 11 dalda aday gösterildi bunlardan Maximilian Schell En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ı, Abby Mann En İyi Uyarlama Senaryo Oscar'ı kazandı.
  • Aynı yıl Altın Küreler'de de En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Film ödülleri aldı.
  • Bodil Ödülleri'nde ise en iyi Amerikan filmi seçildi.

İzleyenler ne demiş?

  • Tartışılası

    İzlemeyen okumasin

    Aslında bu film hakkında yorum yazasım yoktu hiç. Hatta bırakın yorum yazmayı izlemeyi bile düşünmüyordum, ben bilgisayar başında duracaktım, sörf filan yapacaktım. Ama babam arkamda televizyon izleyip zap yaparken durdu, 2 saniye içerisinde "Aaa, Spencer Tracy... Aaaa Nuremberg Duruşması bu yahu!" dedi. Kendisi 3 saat süren eski bir filmi izlemiş ise evvelden, filmin bir vasfı olmalı diye düşündüm. Zira 1 hafta boyu beklediği, yayınlanması için dua ettiği filmler yayınlandığında, daha filmin 3. dakikasında gözlüğünü kenarı koyup uyumaya başlayan bir adamdır babam. Herneyse, zaten evveldende tavsiye almıştım film hakkında, sadece üşeniyordum, babamdan gazı alınca geçtim ekran karşısına. Filmin kendisi hakkında 2 kelam edeyim hemen: Güzel çekilmiş, güzel yazılmış ama hepsinden öte inanılmaz güzel oynanmış bir film. Görmemiştim bu kadar üstün performanslar uzun zamandan beri. Özellikle Spencer Tracy ve Maximilian Schell'den bahsetmek gerekir. Bir de rolünün kısalığına rağmen babama "kim bu adam yahu?" diye sormamı sağlamış Montgomery Clift elbette. Ama filmin daha ilginç yanı anlattığı şey, ve ona bakış açısı. Bir kere sanırım oldukça objektif bir film olmuş bu, sonunu saymaz ise, neredeyse hiçbir yorum katılmadan aktarılmış gibi hissettim ben; dava tutanaklarını alıp filme aktarmışlar gibi. Filmin sonlarına yaklaşırken bir reklam arasında ben savcıya küfür etmeye başladım, amma faşist herif yahu filan dedim. Babam döndü, "nasıl yani?" dedi. Asıl faşist avukatmış ona göre, kendisi o şekilde algılamış filmi. Bu da sanırım filmin hikayesini seyircisini manipule etmeden aktarabildiğini gösteriyor. Fikir belirtmem gerekirse, bence yargıcın verdiği karar yanlıştı. Çünkü avukatın dediği gibi, olaya bilfiil karışmadığı için elini yıkayıp işin içinden sıyrılanlar sadece sanık kürsüsünde oturanlarla sınırlı değildir, olamaz. Ama diğer yandan Ernst Janni'nin dilemmasını ve verdiği kararın asilliğinide anlıyorum. Diğerlerinin, daha doğrusu bütün dünyanın aksine ellerini yıkamayı reddeden, sorumluluğunu yüklenen bir adam. Film bittikten sonra aklıma nedense Atom Egoyan'ın Sweet Hereafter'ı geldi. Amerikalıların her felakette, her işte bir suçlu araması, bir sorumlu araması; tevekküle razı olmayıp israrla suçu birilerinin omzuna yükleme sevdası. Nuremberg'de gerçekleşen buydu sanırım. Neyse, düşünceler canlandıran bir film. Bir sürü düşünce hem de, toparlayamıyor insan hepsini bir anda. Tavsiye ediyorum herkese. Oldukça uzun olmasına rağmen hiç sıkılmadan izledik babamla...
    Puan: 9