Aşk Zamanı

Hua Yang Nian Hua

2000

Ortalama Puanı: 6.7

Öykü

Bir gazeteci olan Chow Mo-Wan resepsiyonist olan eşi ile birlikte oturmak üzere bir daire kiralar. Taşındığı gün hemen yan daireye de taşınılmaktadır ve bu yeni kiracı güzel bir bayan olan Su-Lien'dir. Chow'un karısı işte, Lien'in kocası ise iş gezisindedir. Dolayısı ile ikisi de taşınma işini tek başına üstlenmiştir. Aslında sadece taşınma işini değil Chow ve Lien evliliklerini de tek başlarına sırtlamışlardır; İkisinin de eşi sürekli uzaktadır. Kısa süre sonra eşleri arasında bir ilişki olduğunu keşfeden ikili önce şoka uğrar, ardından da daha fazla birlikte vakit geçirmeye başlar, ardından da...

Notlar:

  • Çin yetkilileri filmin tamamlanmış senaryosunu görmek isteyince çekimler Beijing'den Macau'ya taşınmış çünkü yönetmen asla senaryo ile iş yapmazmış.
  • 2000 yılı Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye'ye aday gösterildi ama En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ve Teknik Ödül ile yetinmek durumunda kaldı.
  • Yine 2000 yılında Avrupa Film Ödülleri'nde Beş Kıta Ödülü aldı.
  • 2001 Hong Kong Film Ödülleri'ne ise 12 dalda aday gösterildi. Bunlardan en iyi erkek ve kadın oyuncu, en iyi sanat yönetimi, en iyi kostüm ve en iyi kurgu ödüllerini aldı.
  • 2001 Cesar Ödülleri ve Alman Film Ödülleri'nden de en iyi yabancı film ödülleri ile ayrıldı.

İzleyenler ne demiş?

  • Enfes

    Festival kapsamında bir kere izleyip hayran kaldım, sonunda hasrete dayanamayıp videosunu ısmarladım bu filmin. Neden? Külliyatını ezberlediğim, filmlerini defalarca izlediğim Wong Kar Wai efendinin son ve en güzel filmidir de o yüzden. Filmi izleyip çıktığımda aklıma gelen ilk kelime "tutarlılık"tı. Mantıksal tutarlılık, konunun tutarlılığından bahsetmiyorum. Görüntülerin, yönetimin tutarlılığı. Başından sonuna kadar belirlenmiş bir mizansene uyuyor Wong Kar Wai, ve filmin hiçbir saniyesinde yadırgayacağınız bir tane bile plan koymuyor sahneye. Ve sonuçta öyle garip ve elektrikli bir film elde ediyor ki, bırakın sevişmeyi, öpüşme bile olmadan "dokuz buçuk hafta" hissiyatını yaratabiliyor; Maggie Cheung'un yolda yürümesini bile bütün bir Meg Ryan filmografisinden imtina ettirebilecek güzellikte çekebiliyor; ve en nihayetinde seçtiğim nickin ne kadar isabetli bir karar olduğunu ispatlıyor. İstediğim kadar iyi ifade edebildiğimden emin değilim; kısaca şöyle diyeyim: Eğer ki sinemaya hakettiği değeri ve zamanı veren insanlardansanız; bu filmi sakın ola kaçırmayın. Eğer ki "Aşk filmi" deyince aklınıza Ben Afleck ile Sandra Bullock'un "önce nefret, sonra aşk" klişeli saçma salak filmleri geliyor ise uzak durunuz. Birbiriyle oynaşan, esprili, şen şakrak ve yapay genç aşıklardan ziyade; söylenemeyen, dile getirilemeyen duyguların iç sıkıntısını içinde barındıran filmleri tercih ediyorsanız; "İn the mood for love" sizi bekliyor...
    Puan: 10
  • Yüzyılın ilk büyük aşk filmi? Muhtemelen.

    Festivalin en çok beklediğim filmiydi. O kadar güveniyordum ki, konusunu bile okumamıştım. Genelde tersi olur ama beklentilerin hakkını fazlasıyla veren bir filmdi bu. Dört gözle bekledim gösterime girişini, nihayet geldi. Dört ay geçti üzerinden ve üzerimdeki etkisinde en ufak bir düşme yok. Tony Leung, o nasıl bir oyunculuktur? Maggie Cheung, nasıl bir asalettir onunkisi? Wong Kar-Wai, her sahnede mi doğru yere koyarsın kamerayı, bütün planlar mı kusursuz birer tablo gibi durur? (Görüntü yönetmeni Chris Doyle'a da saygılarımızla) O müzikler böyle mi etkiler insanı? Büyüleyici. Tek kelimeyle. Kesinlikle görülmeli. O dile gelmeyen ama havada koklayabileceğiniz, adeta dokunabileceğiniz aşka mutlaka şahit olmalısınız. Ben ikinci kez olacağım en azından. Bazı sinema yazarları filmden başlıktaki gibi bahsediyorlardı, sanırım haklılar.
    Puan: 10
  • Sigara Tüttürmeli

    Amcam ne güzel sigara içiyordu öyle ya. Ananem de bir zamanlar sigara içerkene böyle tüttürürdü. Ama onunki içine çekmediği için tüterdi, bi de üstüne sigarası Maltepe'ydi. Bi sigara yaktı mı göz gözü görmezdi. Ha, filmi yorumluyorduk di mi? Çok fazla detaya inmeden acayip detaycı bir yönetmen olan Wong'un bu filmdeki en baba detayına (yani benim için öyleydi, tüylerimi ürpertti sahne) şöyle bir dokunup geçiyim. Filmin başlarında binadan çıkarkene hatun kişi elini kapanın pervazına koyar ya... Hani hepimiz yaparız ya... İşte günlük yaşamda "o anda" öneminin farkında olmadığımız dokunuşlar gibi dokunuyor film. Öyle işte... Yine hassas yaptım.
    Puan: 9
  • aylardır bunu bekliyordum...

    ben de filmi festivalde seyredip, seyretmeyenlere ballandıra ballandıra anlatanlardanım.. ne zaman ki vizyona gireceğini öğrendim.. o gün bugündür bekliyorum.. tabii ki tekrar izleyeceğim. yönetmen mi diyim, görüntü yönetmeni mi ,kurgu mu.. yaa bir film bu kadar "bütün" olabilir mi?duygusallık çok yoğun ama kesinlikle melodram izlemiyorsunuz.. ve görüntünün müzikle birleşimi.. o müzik hala kulaklarımda, aylardır.. şimdiye kadar beni en çok etkileyen film müziği oldu ve festivalden beri mırıldanmaya çalışıyorum, hatırlamıyorum.. tekrar izlemek çok çok keyifli olacak. mutlaka ama mutlaka görün.. ucuz amerikan filmleriyle sakın kıyaslamayın çok büyük bir tata alacaksınız..
    Puan: 10
  • Güzelmiş cidden

    Filme gitmeden önce yukardaki bikaç yorumu okumuştum. "Nası oluyo ööle muhteşem görsellik filan?" dediydim, cevabımı bugün aldım. Bööle oluyomuş. Ağır tempolu ama bi şekilde saran bi film yapmış çinli. Karakter salatasından kaçınarak bütün çinlilerin aynı göründüünü düşünen beni de düşünmüş sağolsun. Pek aşk filmi seyretmem, seyrettiğimi de anlamam. Zaten vizyona da pek aşk filmi (romantik komedi diil) girmiyo. Zira kanaatimce (bu filmi izledikten sonra edindiim bi kanaattirdir bu) aşk filmi çekmek en az bilimkurgu filmi çekmek kadar zor bi iştir. Her iki türde de filmin acımasız seyirci tarafından gülünç bulunması ihtimali yüksektir. Wong bey (izlediim ilk filmidir) riski göze almış, "ben yaparım" demiş, çok da leziz yapmış; aşkı göstermeden, adını bile anmadan benim gibi bi adama aşk filmi seyrettirmiş, beğendirmiş. Gerçekten de "gençler sevsin birbirini, mutlu olsunlar, ben de seyrediim" die amacı olanları hayal kırıklığına uğratabilir zira filmin içinde fazlasıyla hayal kırıklığı var. Pek ferah bi film diil yani. Filme gidin, Wai ve Cheung'un birbirlerine bakışlarındaki sıkıntıyı gördükçe siz de sıkılın, tadın.
    Puan: 8
  • Aşk filmlerini sevenler gitmesin !

    Başlığa bakıp da şaşırmayın. Bildiğimiz sulugöz aşk filmlerinden değil. Vallahi ben de aşk filmlerini pek merak etmem. Çünkü; gidişatın veya bitişatın (biliyorum, "bitişat" diye bir kelime yok ama kafiye olsun diye uydurasım geldi :) ) ne olacağı malum. Konuyu bu filme bağlarsak ne gidişat, ne de bitişat (bak yine yazdı kerata :) ) klişe değil. Filmin tanıtımını TV'de gördüm ve "Bu filme gitmeliyim" dedim. İzleyen birinden fikir almadan ve sadece tanıtımını görerek gitmeme rağmen, hayal kırıklığına uğramak bir yana, büyük haz duyduğum ve dimağımda yer eden filmlerden biri oldu. Yönetmenin yaklaşımı ziyadesiyle takdire şayan, oyuncuların performansları çok iyi, çekimler harika, müzik seçimi nefis... Bu methiyeleri, "uzakdoğu" dan gelen bir film olmasına bağlayarak ve affınıza sığınarak bir espri yapayım: "Capon yapıyo abicim" :) "İZLEMEYEN OKUMASIN" paragrafı açıp çok etkilendiğim iki enstanteneyi yazmak istedim. Birincisi; Kadının "Metresin var mı?", İkincisi; adamın "Senden ayrılmam lazım" cümlesiyle başlayan sahnelerin bir prova olduğunu anladığım anda yaşadığım hezeyan çok hoştu. Basit bir fikir denebilir ama oldukça etkileyici biçimde işlenmiş. Esasında böyle filmleri anlatmak için tümceler kifayetsiz kalıyor. Çünkü duyulan hazzın izahı çok zor. Hani daha önce hiç yemediği yemeği birine tarif etmenin zorluğu vardır ya, hah, işte aynen öyle :) Biraz sulandırarak anlattım ama gerçekten fazlasıyla kayda değer bir yapım. Laf olsun diye kullanmadığım bir klişeyle yazımı bitireyim; gerçek sinemaseverler kaçırmamalı...
    Puan: 10
  • Hala ektisindeyim,

    Bu filme gitmeden önce, neden bu kadar az yorum yapılmiş diye aceba diye sormuştum kendime. Nedenini biliyorum artık: söyleyecek söz bulamıyorum ben de. aşk filmlerini sevmiyorsanız bile, temposu olmayan filmlerde uykunuz geliyorsa bile, hayata hep olumlu açıdan bakarım ve mutsuz sonlardan nefret edirim diyen biri olsanız bile gidin. Gidin ve bir kamera böyle planları nasıl çekebilir görün. O aynalar nasıl böyle kullanılabilir dumur olun. Yukarıdaki bilelerle ilgilenmiyorsanız yaşam ve yaşam provaları zaten boğazınıza kuru ekmek gibi oturacak ve salondan çıkarken yapacak yorumunuz olmayacak.
    Puan: 10
  • let down

    filmi izleyenler hep begenmis. ben cok guldum. blair cadisi'ndan beri bu kadar igrenc bir yapim izlememistim. çin'den adam çikmazmis. evet, çikmiyor. iğrenç.
    Puan: 1
  • Hayal kırıklığı

    Mademki herkes bu filmden bahsediyordu, mademki bu kadar beğenmişti herkes; gidip ben de göreyim, beğeneyim, duygulanayım dedim. Nithekim gittim de.... Ama ne yazık ki planladıklarımın hiç birini yapamadım. Tamam, filmin bazı kısımlarında -oyuncuların büyük katkısıyla- dokunaklı, etkileyici sahneler izledik. Ama ne bileyim çok yavan, çok basit geldi bana film.
    Puan: 4
  • Sigarayı yeni bırakmışsanız kesinlikle gitmeyin...!!!

    Bir filmi bu kadar güzel yapabilmek herhalde her yiğidin harcı olmasa gerek... sinema izleyicisi iseniz, ki bu satırları okuyorsanız öylesiniz , sinema anlayışınıza çok şey katacak bu filmi görmelisiniz derim... kesin fanatikleri çıkacak bu filmin... ben dahil..:))
    Puan: 10
  • Görmenin şart olduğu bir film

    İzlemeyen okumasin

    Film kıtlığından bu filmle çıkmak beni çok mutlu etti. Bakışlarla da rol yapılabileceğini öğrendim. Tony Leung denen adam nasıl bir oyuncu, Maggie Cheung denen kadındaki asaleti bir yönetmen nasıl ortaya çıkarmış, şaştım da kaldım deseeemmmmmm, yerinde olur. Hele yakın plan çekilen, minik hareket detayları, prova olduğunu sonradan öğrendiğimiz sahnelerin yarattığı şok... hele de müzik, ahhhh! o müzik, ne bileyim ve ne diyeyim, sinemaseverseniz koşa koşa gidin, ağır ağır dönün evinize ve biraz düşünün bakalım, bu aşk denen yaratık ne menem bir şeymiş? Bir küçük eleştiri, (belki bir anlamı vardı da ben anlamamış olabilirim) Maggie Cheung ipekli kumaşlardan yapılmış bir gardrop dolusu elbiseyi nerden buldu, patronundan bahşiş alacak kadar yoksul bir kadın olarak? Bunun için 1 puan kesiyorum.
    Puan: 9
  • müzikleri için gidilir

    film iyi, güzel, hoş demişsiniz. ama filmden ben sizin aldığınız hazzı alamadım. oyunculuk gerçekten güzeldi. ama film hep aynı sıkıcı mekanlarda geçiyordu. filmin afişinde cinsellik falan yazıyodu, walla öpüşmediler bile. bence filmin daha çok felsefi tarafı ağır basıyodu. ama bazı sahnelerde araya giren müzik gerçekten çok hoştu. internetten mp3 ünü yükleyecem bulabilirsem. size tavsiyem; filmden fazla birşey beklemeyin. çünkü ben filme çok şey bekleyerek gittim, abartıldığı kadar da yok...
    Puan: 5
  • mutsuz

    mutsuz son sevenler. film bitince diken diken olmak isteyenler, artık kavuşup şapırdayan çift görmek istemeyenler, niye filmlerdeki aşklar abartılı oluyor diye veryansın edenler, hüzünlenip eski platonikleri hatırlamak isteyenler, bende bi aşk filmi çekmek isterim diyenler kaçırmayın. ekşıncı ve erotizmci amcalar film de istedikleriniz yok. ya gitmeyin ya da 10 dakika arada paramızı isteriz muhabbeti yapmayın. heeee bi de müzikler dehşet...
    Puan: 10
  • müzik müzik müzik...

    Eee ne bu şimdi duygusuyla çıktığım bir filmdi. Ama müzikleri harikaydı. İnternette bulup da haberdar eden olursa sevinirim.
    Puan: 5
  • Cin isi, Hong Kong isi (n'apiyim, akimla bisiy gelmedi:)

    Simdi ben buraya uzun bi yazi yazacam, kim okur ki? Olsun ben yazacam. Simdi ben etime butuma bakmadan iddiali bir yorum yapacam, katlaniverin artik. Bi kere filme ben iki farkli acidan bakacagim. Hikaye ve yonetim. Hikaye uzerine burada benden once yazan arkadaslar cok guzel yazmislar, uzerine soyleyecek pek bir sey kalmamis. Tipki dediginiz gibi havada koklayip da dokunabileceginiz huzunlu bir hikaye. Ben hikayeyi begendim. Ama yonetimi cok begendim. Soyle ki: Yonetmenin kamerayi kullanis, yerlestiris tarzi cok enteresan ve etkileyici. Ozellikle apartman dairesinde gecen sahnelerde kamerayi masanin altina, kucuk bir pencerecik/deligin icine vs gibi alisilmadik yerlere koymasi, cerceveyi hemen hic bir zaman tamamen bize gostermemesi, kameranin alisimadik hareketi (orn. Bir cafede karsilikli kravat-canta muhabbeti yaptiklari sahnede kadinin kritik bir soru sordugu andaki kameranin tersine (panning mi diyorlar ona?) ani kaydirma haraketi: masanin oradan adama dogru kayacagina, adamin arkasindan adama dogru kaymasi), filmdeki diger iki karakterin hic gosterilmeyisi (boyle diyince, siz Belcika filmi ‘Thomas in Love’i seyretmis miyiniz? Ne guzel filmdi o oyle), prova sahnelerinin seyircide yarattigi surpriz gibi teknik numaralar beni pek bi cezbetti. Agir cekim sahnelerinin filmin atmosferinde yarattigi elektrik (adamin koridorda sigara ictigi sahnede sigarayi dudaklarina goturdugu andaki atlamali yari-agir cekim de hosuma gitti), muzigin filme kattigi enerji ve duyarlilik, aktrisimizin salinarak yururken hepimizin asik olabilecegi sekilde takdim edilisi, tablo gibi cerceveler, vs. vs. Pek bi lezizdi, gorun derim. Ha bi de unutmadan, zuxxi’nin fotograf galerisindeki fotgraflardan biri haric hicbirini hatirlamiyorum. Film, izlerken aklimi basimdan mi almis, yoksam bu sahneler bize gosterilen kopyadan cikarilmis miydi?)
    Puan: 8
  • aşk zamanı-zaman kaybı

    Fazla yavaştı yaa.. Çok sıkıldım açıkçası. Müzikleri beğenmiş arkadaşlar da batıdan araklama iki jazz parçası dışında parça yoktu ki filmde. Bence vasatın altında bir filmdi. Merdivenleri çıkmalarını ve yemek yemelerini ağır çekim olarak dakikalarca göstermesi bu filmi sanatsal yapmıyor bence. Sadece şunu merak ediyorum: sanat filmi demek için sıkıcı olması mı gerekir? Bence hayır. Bu film sanat filmi değil kesinlikle, bütün farklılıklar sanat olamaz. Tamam bazı dokunaklı sahneleri vardı ama abartmayalım
    Puan: 3
  • nası desem ki

    aslında zuxxide yazılan yorumlara güvenir filmlere öyle giderdim ama bu film için abartı yorumlar yapılmış. bence geyik ve gereksiz bi filmdi bazı noktalar var. 1.hatun çok zarif. giyim tarzı, yürüyüşü vs. 2.amcam çok pasif bu haliyle nasıl evlenmiş anlamadım. vur sırtına al lokmasını türünden bi tip yani. zaten karısı da ilk fırsatta (yeni eve taşınır taşınmaz) amcamı boynuzlamış. 3.filmde gördüğüm herkes eşini aldatıyo. 4.neden asıl oyuncular aldatma demosu yapıyo onu annamadım. 5.yurtdışına giden eşler nasıl aynı hediyeleri almışlar hele milyonlarca kravat arasınan nasıl aynı kravatı bulmuş hayret ettim. izleyecek hiç film kalmamışsa ya da dansöz kadar kötü bi film var mı diye merak ediyosanız ya da sevgiliyle boş bi sinemada atraksiyon yapma amacınız varsa gidin bence.
    Puan: 1
  • uzun uzun annatçak vaktim yok ama eklemeden geçemicem

    Şimdi haksızlık etmemek lazım demek istedim ben bazı yorumları okuyunca. Gerçekten filmde izlediğimiz aşk öyle çoğunlukla Amerikan filmlerinde rastlanan yapış yapış bir aşk değil. Zaten öpüşme zikişme seyretme niyetiyle giden adamın filmden bi halt anlamaması ve de zevk almaması doğal. Çok inceden ve inanılmaz estetik biçimde verilmiş bir erotizm var filmde, ama esas olarak film bir zerafet timsali. Muhteşem müzikle yoğun olarak verilmiş bir hüznü hissediyorsun bi defa filmin her karesinde. Ayrıca evlilik kavramı üzerinde de düşünmeden edemiyor insan. Lafın kısası: MUTLAKA İZLEYİİİN!
    Puan: 9
  • Sıradışı bir kurgu...

    Tamam seyrederken sıkıldım özellikle müziğin tekdüzeliği gerçekten çok yavandı. Buna rağmen filmin kurgusu ve kompozisyonları harika yakalamışlar... Sadece bunların yüzü suyu hürmetine benden 5.
    Puan: 5
  • lezzetliymiş bir daha izlerim.

    Düşük maliyetli, basit bir senaryo ile nasıl bu kadar kaliteli, akılda kalıcı bir film yapılabilir anlamak çok güç. Amerikan filmlerinden alışık olduğumuz giriş, gelişme, sonuç ilişkisinden eser yok, her saniyede yer alan monotonluk ilk başta rahatsız etse de alışınca çok büyük tat veriyor. Yönetmen, geleneklerin altında ezilmiş bir aşk masalını; bakış ve detaylarla sunulan ince bir erotizm, her saniye kendisini hissettiren monotonluk, olağanüstü bir müzik sayesinde sanat ve saygının bir sunumu şeklinde koyuyor. Önyargısız olarak izlenebildiğinde müthiş bir zevk veren aksi takdirde bu ne yahu dedirtebilecek bir film. Modunuz uygunsa mutlaka izlemelisiniz diyorum. Not: Esas kadının kıyafetlerine bayıldım.
    Puan: 8
  • izlemeyen mutlaka okusun

    Bu filmi neden bu kadar abartıyorlar anlamadım. Acaba abartıp filmin puanının yükselten takıntılı tek bir kişi mi diye merak ettim. İlk yarıyı boğazlanarak izledim. Sürekli bir el bogazımı sıktı. Böyle yavaş böyle anlatım özurlu bir film olamaz, olmamalıydı. Daha filmin 1. dk. sında neler olacağını siz sezerken yönetmen bu sezdiğiniz senaryoyu tüm film boyuna sığdırıyor. Son 20 dk. ya dayanamadım, zaten kalsaydım baygınlık geçirirdim. Konu basit. Tammam çekimler güzel 1 puanımda ona zaten yoksa 1 bile vermem gereksiz film için. Allahdan indirimli günde gitmişim.(Söyleyin bana 1 kravatın sadece yurt dışında satıldığını nerden bilirsiniz, yani ne bilimm çok saçmaa sapan yaa?) Hayal gücü bile yokkkk. Hani nerde aşkın cinselliğin potasında erimesi? (Afiş harika kabul, başlıklarda çok komik) Vaktime yazıkk yaaa
    Puan: 1
  • müziklere mest oldum

    yaşanmış aşk anlatıldı hep bugüne kadar, eee bide yaşanmamış aşkı görelim dedik gittik. hiçte pişman değilim, pek güzel olmuş. hele o müzikler yok mu? mest oldum...
    Puan: 7